YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/18997
KARAR NO : 2014/16444
KARAR TARİHİ : 02.07.2014
Mahkemesi : Artvin Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Tarihi : 13.06.2013
No : 2011/214-2013/274
Dava, 26.08.2003-26.09.2008 arası dönemde Esnaf Bağ-Kur sigortalılığının iptali ile bu dönemde SSK sigortalısı olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Mahkeme, yazılı gereklerle davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Somut olayda; davacının, 24.11.1990 yılında intikal eden giriş bildirgesine ve vergi kaydına istinaden 20.07.1988 tarihi itibariyle Esnaf Bağ-Kur sigortalısı olarak Kuruma kayıt ve tescil edildiği, tescile esas vergi kaydının 31.12.1989 tarihinde sona erip yeniden 26.08.2003-26.09.2008 arası dönemde devam ettiği, sicil kaydının 28.07.1988-06.02.1990 arası olduğu, 11.08.1988 tarihinde başlayan oda kaydının ise 31.01.1990 tarihine kadar devam ettiği, Bağ-Kur tarafından yukarıdaki kayıtlar esas alınarak davacının 20.07.1988-06.02.1990 ve 26.08.2003-26.09.2008 arası dönemlerde Esnaf Bağ-Kur sigortalısı sayılıp 19.043,22 TL prim borcu tahakkuk ettirildiği, ilki 10.03.1992 ikincisi 31.12.2004 tarihi olmak üzere 2005,2006,2007,2008,2011,2012 yıllarında prim ödemelerinin bulunduğu, davacı tarafından 23.06.2011 tarihli dilekçeyle Kuruma başvurularak çakışan dönemdeki SSK primlerinin 5458 sayılı yasanın 16. maddesi uyarınca Bağ-Kur prim borçlarının mahsup edilmesinin talep edildiği, Kurumca da talep yerine getirilip davacının 31.10.2012 tarihi itibariyle 4/b kapsamında prim borcunun bulunmadığını bildirdiği, öte yandan, davacının, çakışmayan biçimde 01.05.1984-15.07.2003 arası dönemde 3460 gün, çakışan biçimde ise 06.12.2004-26.09.2008 arası dönemde tam ve 1172 gün zorunlu SSK sigortalısı olup Esnaf Bağ-Kur sigortalılığı ile SSK sigortalılığının çakıştığı görülmektedir.
a)Davanın yasal dayanaklarından bulunan ve 01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 Sayılı Kanunun 24. maddesine göre, bir kimsenin zorunlu Bağ-kur sigortalısı olabilmesi için, meslek kuruluş kaydı ile birlikte, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışması gerekir. Öte yandan 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 Sayılı Yasanın 6. maddesi ile değişik 1479 Sayılı Yasanın 24. maddesinde; zorunlu
Bağ-Kur sigortalısı olmak için ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya götürü usulde gelir vergisi mükellefi olma, gelir vergisinden muaf olanların da meslek kuruluşuna kayıtlı olması hükmü yer almaktadır. Yine 22.03.1985 tarihinde 3165 Sayılı Kanunla getirilen düzenleme ile de kendi nam ve hesabına çalışanlardan vergi mükellefi olan, esnaf siciline veya meslek kuruluşuna kaydı olanların Bağ-kur sigortalısı olacağı belirtilmiştir. Gerçekten, 1479 sayılı Kanunun 24. maddesine göre kural olarak herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmanın varlığı şart olup, ayrıca çalışmanın maddede belirtilen şekliyle vergi kaydına veya oda ve esnaf sicil kaydına dayanması gerekir. Mahkemece, davacının, çakışan dönemde vergi kaydının varlığı karşısında, niza konusu dönemde vergi kaydına konu faaliyeti kendi nam ve hesabına yürütüp yürütmediği veya sigortalı sayılmasını gerektirecek başka bir faaliyetinin bulunup bulunmadığı yöntemince araştırılmalıdır.
b)Çalışmanın varlığının saptanması halinde ise bu defa ekonomik yönden etkin çalışmanın hangi Kuruma tabi çalışma sonucu gerçekleştiğinin araştırılıp irdelenmesi gerekir. Davacının ekonomik yaşamına etken kazancın ne olduğunun saptanmasında söz konusu sigortalıklar nedeniyle elde edilen kazançlar ile ödenen vergi tutarları mukayese edilmeli ve bu konuda tanık ifadelerine de başvurularak tüm maddi ve hukuki esaslar göz önünde bulundurulmalıdır.
Mahkemece, yukarıda açıklanan maddi ve hukukî olgular gözetilmeksizin eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu verilen karar usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde; davacı avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 02.07.2014 gününde oy birliğiyle karar verildi.