YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/18991
KARAR NO : 2014/2896
KARAR TARİHİ : 17.02.2014
Mahkemesi :Gaziantep 3. İş Mahkemesi
Tarihi :11.07.2013
No :2012/375-2013/528
Davacı, 31/08/1988-26/08/2008 tarihleri arasında Kurum tarafından iptal edilen 1479 sayılı Kanun kapsamındaki zorunlu sigortalılık süresinin geçerli olduğunun ve 20/01/2012 tarihi itibari ile yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 4-(b) bendi kapsamındaki sigortalılara ilişkin olduğu, ancak, geçiş hükümlerini içeren aynı Kanunun geçici 7. maddesindeki; “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı, 02.09.1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17.10.1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08.06.1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunlar ile 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 20. maddesine göre sandıklara tâbi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler” düzenlemesi ile genel olarak Kanunların geriye yürümemesi kuralı gereği, davanın yasal dayanağının 1479 Kanunun 24 ve 79. maddeleri olduğu belirgindir.
01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanunun 24’üncü ve 25’inci maddelerinde kendi adına ve hesabına çalışanlar olarak nitelendirilen bağımsız çalışanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına yazılı olan gerçek kişiler, meslek kuruluşuna yazılarak çalışmaya başladıkları tarihten itibaren zorunlu sigortalı sayılmış iken, anılan maddelerde 2229 sayılı Kanun ile yapılan ve 04.05.1979 günü yürürlüğe giren değişiklik ile meslek kuruluş kaydı zorunluluğu kaldırılarak, kendi adına ve hesabına çalışma olgusu sigortalılık niteliğini kazanmak için yeterli kabul edilmiştir. Daha sonra, 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanunla değişik 1479 sayılı Kanunun 24’üncü maddesinin (1) numaralı bendinin (a) ve (h) fıkralarında, diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanların zorunlu sigortalı kabul edilebilmesi için, esnaf ve sanatkârlar gibi ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya götürü usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar yönünden vergi kaydı, gelir vergisinden bağışık olanlar yönünden kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı bulunma koşulu getirilmiş; anılan madde 22.03.1985 günü yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanunla bir kez daha değiştirilip kapsam genişletilerek, gerçek veya götürü usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar (vergi kaydı bulunanlar) veya esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı bulunanlar ya da kanunla kurulu meslek kuruluşunda usulüne uygun kaydı olanlar zorunlu sigortalı olarak kabul edilmiş, anılan düzenleme 4956 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 02.08.2003 tarihine kadar geçerliliğini korumuştur. 4956 sayılı Kanunun 14’üncü maddesiyle değiştirilen hükümle zorunlu sigortalılık kapsamına yalnızca, ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya basit usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar alınmış, gelir vergisinden bağışık tutulanlar yönünden ise Esnaf ve Sanatkâr Sicili ile birlikte aynı zamanda kanunla kurulu meslek kuruluşuna yöntemince kayıtlı bulunma koşulları getirilmiştir.
Diğer taraftan; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 2’nci maddesi “Dürüst davranma” başlığını taşımakta olup, maddede, herkesin, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda olduğu, bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasının hukuk düzenince korunmayacağı belirtilmiş, “İyi niyet” başlıklı 3’üncü maddesinde ise, kanunun iyi niyete hukukî bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olanın iyi niyetin varlığı olduğu, ancak, durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimsenin iyi niyet iddiasında bulunamayacağı bildirilmiştir.
Önemle vurgulanmalıdır ki; esnaf ve sanatkârlar sicil memurluğu kaydı, kanunla kurulu meslek kuruluşu kaydı, gelir vergisinden bağışık olmayanlar yönünden vergi kaydı, zorunlu sigortalılığın dayanak belgeleri niteliğinde olup, anılan kayıtlara sahip kişiler yönünden ancak, “(diğer) sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalma” ve “herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışma” olgularının birlikte gerçekleşmesi durumunda zorunlu sigortalılık söz konusu olabilir. Belirtilen kayıtların yokluğunda zorunlu sigortalılıktan söz edilemeyeceği gibi, anılan sigortalılık niteliğine sahip olunmadığı döneme/sürelere ait prim borçlarının daha sonraki tarihlerde Kurumca hatalı olarak geriye dönük tahsil edilmesi, ilgili yararına usulü kazanılmış hak olgusunu da oluşturmaz.
Bununla birlikte; 1479 sayılı Kanunun 79’uncu maddesi, zorunlu sigortalı sayılmayanların isteğe bağlı sigortalı olabileceklerini öngörmüş bulunmakla, bu yönde tescil istemi olmamasına karşın, zamanında ödenen primlere karşılık gelen sürenin isteğe bağlı sigortalılık olarak değerlendirilmesi sosyal güvenlik ilkelerine uygun düşmektedir. Bu gibi durumlarda, ödenen primlerin karşılığı olan süre bilirkişi incelemesi ile yöntemince saptanmalı ve ilk ödeme tarihleri esas alınarak anılan süre kadar isteğe bağlı sigortalılığa karar verilmelidir.
Eldeki davada, davacının, Kuruma ilk sunduğu belge içeriğine göre, 13/08/1985-26/08/2008 tarihleri arasında, Nizip Terzi ve Benzerleri Odasındaki kaydına dayanılarak Bağ-Kur sigortalısı olarak Kurumca sigortalı kabul edilmiş, sonradan incelenen kayıtlarda oda kayıtlarının yanlış tutulması nedeniyle davacının aslen 31/08/1988 tarihinde oda kaydının sona erdiği; sonrası dönem bakımından da devam eden vergi kaydı veya meslek kuruluş kaydının bulunmadığı gerekçesi ile davalı Kurumca davacının 18 yaşını doldurduğu 20/01/1987-31/08/1988 tarihleri arasında sigortalılığının geçerli sayıldığı, fakat, bu arada da, davacının davalı Kurumca oda kaydındaki yanlışlık farkedilmeden önce 26/08/2008 tarihine kadar sigortalılığının kabul edilmesi nedeniyle birikmiş prim borcunun 20/10/2008 tarihinde davacı tarafından ödendiği anlaşılmaktadır. Davacı, kurumca kabul edilmeyen 31/08/1988-26/08/2008 tarihleri arasındaki sürenin sigortalı süreler olarak tespiti için bu davayı açmıştır.
Dosya kapsamına göre,davacının primlerinin sonradan ödenmesinin sigortalı olunmayan döneme geçerlilik bahşetmeyeceğine dair kabulü isabetlidir. Ancak 20/10/2008 tarihli prim ödemelerinin isteğe bağlı sigortalılık iradesi yerine geçtiği gözetilerek 2008 yılından sonraki süreler bakımından davacının 20/10/2008 tarihini takip eden aybaşı başlangıç esas alınmak suretiyle, her bir primin ödendiği tarihten itibaren karşıladığı sürenin ne kadar olduğu önce Kurumdan sorulmak, itiraz halinde bilirkişiden rapor aldırılmak suretiyle, davacının 1479 sayılı Kanun kapsamında isteğe bağlı sigortalı gün sayısının tespiti ile bu sürelerin isteğe bağlı süreler olarak kabul edilmesi gereği irdelenerek, varılacak sonuca göre karar verilmelidir.
Mahkemece, açıklanan bu maddi ve hukuki esaslar gözetilmeksizin, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davacıya iadesine, 17.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.