Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/18430 E. 2014/3190 K. 19.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/18430
KARAR NO : 2014/3190
KARAR TARİHİ : 19.02.2014

Mahkemesi : Çorum 1. İş Mahkemesi
Tarihi : 13.06.2013
No : 2012/269-2013/652

Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Hakkında verilen boşanma kararı 2005 yılında kesinleşen davalıya, 1997 yılında yaşamını yitiren sigortalı babası üzerinden 506 sayılı Kanun hükümlerine göre hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla bağlanan ölüm aylığının, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığının belirlendiği gerekçesiyle davacı Kurumca 2010 yılında gerçekleştirilen işlemle 01.10.2008 tarihi itibarıyla kesilerek, 26.10.2008 – 25.10.2010 döneminde yersiz ödendiği ileri sürülen aylıklar yönünden borç tahakkuk ettirildiği, anılan borcun tahsili için başlatılan icra takibine yönelik itiraz üzerine işbu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağı olan 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 56. maddesinin ikinci fıkrasında, eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıklarının kesileceği, bu kişilere ödenmiş olan tutarların, 96. madde hükümlerine göre geri alınacağı yönünde düzenleme yapılmıştır. Anılan maddeye dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu aşamada, özellikle Anayasa’nın 20., 5510 sayılı Kanunun 59., 100., 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 28., 45., 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 3., 45 – 53., 4857 sayılı İş Kanununun 32., 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 6., 24 – 33., 189., 190., 191., 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 6., 19., 20., maddeleri ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, davacı ile boşandığı eşinin yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; muhtarlıktan ikametgah senetleri elde edilmeli, ilgili Nüfus Müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılmalı, adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılmalı, özellikle ilgili Nüfus Müdürlüğü’nden adres hareketleri, tarihleriyle birlikte istenilmeli, ilgililerin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği saptanmalı, seçmen bilgi kayıtları getirtilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşanılan eş 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta ise adına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı belirlenmeli, boşanan eşlerin kayıtlı oldukları bölge/bölgeler yönünden geniş kapsamlı Emniyet Müdürlüğü/Jandarma Komutanlığı araştırması yapılmalı, anılan mahallelerde görev yapmış/yapmakta olan muhtar ve azalardan istem hakkında düşünce edinmeye yetecek kadarının tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalıdır.
Diğer taraftan 5510 sayılı Kanunun 59. maddesinde, bu Kanunun uygulanmasına ilişkin işlemlerin denetiminin, Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları eliyle yürütüleceği, bu memurların görevleri sırasında belirledikleri Kurum alacağını doğuran olay ve bu olaya ilişkin işlemlerin, yemin dışında her türlü delile dayandırılabileceği, bunlar tarafından düzenlenen tutanakların aksi sabit oluncaya kadar geçerli olduğu, bu Kanunun uygulanması bakımından, anılan memurların, 4857 sayılı İş Kanununda belirtilen denetim, teftiş ve kontrol yetkisine de sahip oldukları açıklanmıştır. Maddede belirtilen memurlarca hazırlanan ve ilgililerce herhangi bir çekince konulmaksızın imzalanan tutanakların aksinin sabit oluncaya kadar geçerli olması, bu tür tutanakların aksinin ancak yazılı delille kanıtlanabileceği anlamını taşımaktadır. Söz konusu tutanaklar ile anlatılmak istenilen ise, belgeye dayanılarak düzenlenmiş olanlar ile belgeye dayalı olmamakla beraber düzenleme aşamasında hazır bulunan işçi, işveren, üçüncü kişi anlatımları esas alınarak hazırlanıp doğruluğu da ilgili kişilerin imzaları ile onaylanan ve imza inkarına konu olmayan tutanaklardır. Bununla birlikte, anılan memurlar tarafından yapılan incelemeleri içeren tutanaklar ile bu tutanakların değerlendirilmesiyle varılan düşünce ve sonucun yazıya geçirildiği raporların, yalnızca Kurum görevlisince düzenlenip herhangi bir imzalı beyan içermediklerinden, 59. madde kapsamında aksinin yazılı delille kanıtlanması gereken belgeler olarak kabul edilmeleri olanaksızdır. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04.02.2009 gün ve 2009/9-2 Esas – 2009/48 Karar sayılı, 11.09.2013 gün ve 2013/10-175 Esas – 2013/1075 Karar sayılı, 30.10.2013 gün ve 2013/10-326 Esas – 2013/1515 Karar sayılı ilamlarında da aynı görüş ve yaklaşım benimsenmiştir.
Bu açıklamalar ışığında dava değerlendirildiğinde; kayıtlı yerleşim yeri olan .. Köyü/Osmancık yönünden çekişme konusu döneme ilişkin yeniden geniş kapsamlı kolluk araştırması yapılmalı, azalar C.G.. H.Y.., M.İ.., O.Ö.., R.Ç..’ın tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, özellikle Sosyal Güvenlik Kontrol Memurluğu tarafından 07.07.2010 günü yapılan denetim-kontrolde boşanan eşlerin birlikte oturduklarının belirlenmiş olması ve düzenlenen tutanağı imzalamaları gözetilerek değinilen 59. madde düzenlemesi ve buna ilişkin açıklamalar dikkate alınmalı, böylelikle “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 19.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.