Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/18322 E. 2014/2410 K. 12.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/18322
KARAR NO : 2014/2410
KARAR TARİHİ : 12.02.2014

Mahkemesi : İstanbul Anadolu 9. İş Mahkemesi
Tarihi : 09.07.2013
No : 2012/552-2013/354

Dava, yaşlılık aylığına hak kazanıldığının tespiti istemine ilişkindir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Hükmün, davalı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

Dava; davacının özürlülüğü nedeniyle yaşlılık aylığı bağlanması istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Yasa’nın 28, geçici 10. maddesi ve 506 sayılı Yasa’nın 60/c-b bendi ve geçici 87. maddeleridir.

5510 sayılı Yasa’nın 28. maddesinde; ” … Sigortalı olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten önce 25 inci maddenin ikinci fıkrasına göre malûl sayılmayı gerektirecek derecede hastalığı veya engelliliği bulunan ve bu nedenle malûllük aylığından yararlanamayan sigortalılara, en az onbeş yıldan beri sigortalı bulunmak ve en az 3960 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olmak şartıyla yaşlılık aylığı bağlanır.

Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmet sunucularının sağlık kurullarınca usûlüne uygun düzenlenecek raporlar ve dayanağı tıbbî belgelerin incelenmesi sonucu, Kurum Sağlık Kurulunca çalışma gücündeki kayıp oranının;

a) % 50 ilâ % 59 arasında olduğu anlaşılan sigortalılar, en az 16 yıldan beri sigortalı olmaları ve 4320 gün,

b) % 40 ilâ % 49 arasında olduğu anlaşılan sigortalılar, en az 18 yıldan beri sigortalı olmaları ve 4680 gün, malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olmak şartıyla ikinci fıkranın (a) bendindeki yaş şartları aranmaksızın yaşlılık aylığına hak kazanırlar. Bunlar 94 üncü madde hükümlerine göre kontrol muayenesine tâbi tutulabilirler.

… değişik sekizinci fıkra: 17/4/2008-5754/16 md.) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen yaşlılık aylıklarından yararlanabilmek için, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen sigortalının çalıştığı işten ayrıldıktan, (b) bendinde belirtilen sigortalının sigortalılığa esas faaliyete son verip vermeyeceğini beyan ettikten sonra yazılı istekte bulunmaları, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (c) bendinde belirtilen sigortalıların ise istekleri üzerine yetkili makamdan emekliye sevk onayı alındıktan sonra ilişiklerinin kesilmesi şarttır.” hükmü öngörülmektedir.

506 sayılı Kanunun malullük ve engellilik hükümlerine ilişkin geçiş hükümlerini düzenleyen 5510 sayılı Yasa’nın geçici 10. maddesinde ise; ” 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında olup bu Kanunun yürürlük tarihinden önce ilk defa sigortalı olanlardan, sigortalı olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten önce 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun mülga 53 üncü maddesine göre malûl sayılmayı gerektirecek derecede hastalık veya engeli bulunan ve bu nedenle malullük aylığından yararlanamayan sigortalılar, yaşları ne olursa olsun en az onbeş yıldan beri sigortalı bulunmak ve en az 3600 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olmak şartıyla yaşlılık aylığından yararlanırlar.

(Değişik ikinci fıkra: 17/4/2008-5754/71 md.) Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce sigortalı olup bu Kanunun yürürlük tarihinden önce veya sonra engelliliği nedeniyle vergi indiriminden yararlanmaya hak kazanmış durumda olan sigortalılar hakkında, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun mülga 60 ıncı maddesinin (c) bendinin (b) alt bendi ve geçici 87 nci maddesine göre işlem yapılır.

Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce engelliliği nedeniyle vergi indiriminden yararlananlardan yaşlılık aylığı bağlananların aylıklarının kesilmesi ve tekrar bağlanmasında bu Kanunun yürürlük tarihinden önceki hükümler geçerlidir. ” hükmü öngörülmüştür.

Somut olayda; 1995 yılından itibaren 4622 günlük primi ödenmiş 506 sayılı Kanuna tabi zorunlu sigortalılığı bulunan davacının, 24.10.2003 tarihli % 45 özürlü olduğuna ilişkin sağlık kurulu raporuna dayalı olarak, 14.10.2010 tarihinde davalı Kuruma yönelttiği yaşlılık sigortasından aylık bağlanması başvurusunun, reddedilmesi üzerine, işbu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Mahkemece, davacının söz konusu sağlık kurulu raporu ile belgelenen sakatlığı nedeniyle vergi indiriminden yararlanması gerektiği ve 5510 sayılı Yasa’nın geçici 10/2. fıkrası yollamasıyla 506 sayılı Yasa’nın 60/c-b bendi uyarınca yaşlılık aylığı bağlanmasına karar verilmiştir.Dosya kapsamına göre, davacının özürlülüğü nedeniyle vergi indiriminden yararlandırılması konusunda idareye başvurusunun bulunmadığı anlaşılmaktadır.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun “İndirim Hadleri” başlıklı 31. maddesinde, çalışma gücünün asgari %80’ini kaybetmiş bulunan hizmet erbabının birinci derecede sakat, asgari %60’ını kaybetmiş bulunan hizmet erbabının ikinci derece sakat, asgari %40’ını kaybetmiş bulunan hizmet erbabının ise üçüncü derece sakat sayılacağı ve belirtilen sakatlık indiriminden faydalanacağı açıklanmış, 01.01.2004 günü yürürlüğe giren 4842 sayılı Kanunun 3. maddesiyle, anılan madde başlığı “Sakatlık indirimi ” olarak değiştirilip, derecelendirmeye ilişkin düzenleme korunmuştur.

Yukarıda açıklanan yasal mevzuat ışığında dava değerlendirildiğinde; 193 sayılı Kanuna dayanılarak hazırlanan sakatlık indiriminden Yararlanacak Hizmet Erbabının Sakatlık Derecelerinin Tespit Şekli İle Uygulanması Hakkında Yönetmelik, Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik, Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümleri kapsamında çalışma gücü kayıp oranı ile sakatlık derecesinin saptanması için yetkili organ konumundaki dava dışı idari makamlara başvuru yapabilmesi amacıyla davacıya uygun süre tanınmalı, söz konusu belirleme sonrasında 5510 sayılı Yasa’nın 28, geçici 10 ve 506 sayılı Yasa’nın 60/c-b ve geçici 87. maddeleri irdelenerek elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.

Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece, eksik inceleme ve araştırma sonucu, davanın kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

O hâlde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 12.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.