Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/18211 E. 2014/20250 K. 23.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/18211
KARAR NO : 2014/20250
KARAR TARİHİ : 23.10.2014

Mahkemesi : Bakırköy 6. İş Mahkemesi
Tarihi : 31.05.2013
No : 2009/686-2013/355

Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün davalılar avukatlarınca temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi .. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1991 – 30.06.2007 tarihleri arasında davalı işverene ait B.. M..’nde hizmet akdine tabi usta öğretici olarak geçen ve davalı Kuruma bildirilmeyen çalışmaların tespitine ilişkin davada, ders ücreti karşılığı çalıştırılmış olan davacının, işveren kayıt ve belgelerindeki toplam aylık çalışma saatleri, 1 gün = 7,5 saat esası üzerinden aylık çalışma gün sayısına dönüştürülerek Kuruma bildirimlerinin gerçekleştirildiği anlaşılmakta olup mahkemece yapılan yargılama sonunda tanık anlatımlarına dayanılarak, eğitim ve öğretim dönemlerine karşılık gelen 15 Eylül – 15 Haziran tarihleri arasında her ay 30 gün süreyle (tam süreli) çalışıldığının tespitine karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanakları, 506 sayılı Kanunun 79/10. ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununun 47. maddeleri, 4857 sayılı İş Kanunu ve M.. B.. Kurumlarında Sözleşmeli veya Ek Ders Görevi ile Görevlendirilecek Uzman ve Usta Öğreticiler Hakkında Yönetmelik hükümleri olup usta öğreticilerin çalışma esasları ve çalışmaları sırasında tabi olacakları statü, bu mevzuat kapsamında ayrıntılı düzenlenmiştir. 4857 sayılı Kanunun 13. maddesinde, işçinin normal haftalık çalışma süresinin, tam süreli iş sözleşmesiyle çalışan emsal işçiye göre önemli ölçüde daha az belirlenmesi durumunda sözleşmenin kısmî süreli iş sözleşmesi olduğu belirtilmiş, 63. maddesinde, genel bakımdan çalışma süresinin haftada en çok 45 saat olduğu, aksi kararlaştırılmamışsa bu sürenin, işyerlerinde haftanın çalışılan günlerine eşit ölçüde bölünerek uygulanacağı açıklanmıştır. 13. madde hükmü, anılan mevzuattaki düzenlemelere egemen olan ilkelerle birlikte ele alındığında, usta öğreticilerin çalışma ilişkilerinde, “tam süreli iş sözleşmesi” olarak nitelendirilmeye olanak verecek bir bağımlılığın bulunmadığı, bunların, öngörülen ve önceden belirlenen süre içerisinde bir çalışma yükümlülüğünü kabullendikleri ve ders saati karşılığında da ücrete hak kazandıkları belirgindir.
Diğer taraftan, çalışmaların gerçekleştiği işyeri kamu kurumuna ait olmakla, bu tür çalışmaların kayıtlara geçirilip ücret ödemelerinin belgelere dayandırılması asıl olduğundan, resmi kayıt ve davacının imzasını taşıyan belge içerikleri ile çelişkili tanık anlatımlarına değer verilemeyeceği, tam gün esası ve aylık karşılığı olmayan çalışmaların, günlük çalışma saatine göre ve kısmi zamanlı çalışma olması nedeniyle bu çerçevede değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği açıktır. Bununla birlikte bu şekildeki bir çalışma ilişkisinde, tam süreli çalışmaya ilişkin hakların doğduğu kabul edilemez ise de yasa ve sözleşmelerde belirtilen sınırlamalara aykırı, tam süreli iş sözleşmesinin unsurlarının gerçekleştiği bir çalışma durumunun eylemli olarak oluştuğunun iddia edilip kanıtlanması da olanaklıdır. Ancak, bu yöndeki iddia, resmi belgelerde belirtilen ders saatlerinden sonra kursta kalmanın haklı gerekçesinin bulunması ve tam süreli (ayda 30 gün süreyle) çalışma olgusu, hizmet tespiti davalarının kamu düzenine ilişkin niteliği gözetilerek araştırılmalı, resmi kurum niteliğine sahip işveren yönünden ücret ödemelerinin kayıtlara dayalı olması gerektiği dikkate alınmalı, günlük plân defterleri, yoklama ve ders defterleri içerikleri ile Kurum kayıtlarına yansıyan bilgilerin aksinin kanıtlanmasına yönelik delillerin hüküm kurmaya elverişli olup olmadığı denetlenmelidir.
İnceleme konusu davada bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece yanılgılı değerlendirme sonucu, yukarıdaki yasal düzenlemeler ve açıklamalar dikkate alınmadan, öngörülen kanıtlama yöntemi izlenmeksizin tanık anlatımlarına dayanılarak yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 23.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.