Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/18072 E. 2014/7023 K. 27.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/18072
KARAR NO : 2014/7023
KARAR TARİHİ : 27.03.2014

Mahkemesi : Ankara 3. İş Mahkemesi
Tarihi : 24.06.2013
No : 2012/1172-2013/564

Davacı, Alman R.sigortasına giriş tarihinin Türkiye’de 5510 sayılı Yasanın 4/1-a maddesinde öngörülen sigortalılık niteliğinde olmak üzere sigorta başlangıcı olarak tespitini, 5510 sayılı Yasanın 4/1-b madde kapsamında yapılan borçlanma işleminin iptaliyle borçlanmanın aynı yasanın 4/1-a madde kapsamında geçerliliğini istemiştir.
Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-İnceleme konusu olayda, yurtiçi sigortalılık kaydı bulunmayan 01.07.1970 doğumlu davacı, Almanya’da geçen 05.10.1988-24.05.2012 tarihleri arası 5.301 günlük süreyi 19.06.2012 günlü istem ve ödemeyle 3201 sayılı uyarınca ve 5510 sayılı Yasanın 4/1-b maddesinde öngörülen sigortalılık niteliğinde borçlanmıştır. Dava dosyası içerisinde yer alan 07.06.2012 günlü tercümeli Hamburg Başkonsolosluğu Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Ateşeliği belgelerine göre, davacının 05.10.1988-24.05.2012 tarihleri arasında Almanya’da ev kadını olarak ikamet ettiği; yine dava dosyası içerisinde yer alan 08.05.2012 günlü Alman TR 4 Formülerine göre de, davacının 04.04.1989 tarihinden itibaren dönüşümlü şekilde “hamileli/analık koruması” ve “çocuk bakımı için zorunlu prim sürelerinin” bulunduğu anlaşılmaktadır.
Davacı, Alman R.sigortasına giriş tarihinin Türkiye’de 5510 sayılı Yasanın 4/1-a maddesinde öngörülen sigortalılık niteliğinde olmak üzere sigorta başlangıcı olarak tespitini, ayrıca, 5510 sayılı Yasanın 4/1-b madde kapsamında yapılan borçlanma işleminin iptaliyle, borçlanmanın aynı yasanın 4/1-a madde kapsamında geçerliliğini istemiştir.
Mahkeme, Almanya’da geçen ev kadınlığı, hamilelik/analık koruması ve çocuk bakımı için zorunlu prim sürelerinin R.sigortası kapsamında sayılamayacağı gerekçesiyle başlangıca ilişkin davacı istemini; yine, 5510 sayılı Yasanın 4/1-b madde kapsamında yapılan borçlanma işlemlerinin yerinde olduğundan bahisle de, aynı yasanın 4/1-a madde kapsamına yönelik davacı istemlerinin reddine karar vermiştir.
Mahkemenin hükmü eksik inceleme ve araştırmaya dayalıdır.
Uzun vadeli sigorta kolları bakımından sigortalılık süresini düzenleyen 5510 sayılı Yasanın 38’inci madde hükmü; malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında dikkate alınacak sigortalılık süresinin başlangıcını; sigortalının, 5417, 6900, 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20’nci maddesi kapsamındaki sandıklara veya bu Kanuna tâbi olarak malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olarak ilk defa kapsama girdiği tarih olarak kabul edileceğini; kanunun uygulanmasında 18 yaşından önce malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tâbi olanların sigortalılık süresinin, 18 yaşının ikmal edildiği tarihte başlamış olacağını, bu tarihten önceki süreler için ödenen malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinin, prim ödeme gün sayısı hesabına dahil edileceğini öngörürken, Uluslararası sosyal güvenlik sözleşme hükümlerinin saklı bulunduğu ifade edilmiştir.
Öte yandan, Anayasamızın 90/son maddesi uyarınca, yöntemince yürürlüğe konulmuş Uluslararası sözleşmeler kanun hükmünde olduğu gibi, normlar hiyerarşisi yönünden uluslararası sözleşme kurallarına uygulamada yasal güç tanınmakta ve bu kuralların uygulanma önceliği de haiz bulunmaktadır.
10.04.1965 tarihli resmi gazetede yayımlanarak 01.11.1965 tarihi itibarıyla yürürlüğe giren Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin uzun vadeli sigorta kollarından olan “Malüllük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortaları(aylıkları)” başlıklı beşinci bölümde düzenlenen konuya ilişkin Ek Sözleşmenin 29’uncu maddesi “Türk Sosyal Sigorta Mercii için aşağıdaki hususlar geçerlidir:
… (4) Bir kimsenin Türk sigortasına girişinden önce bir Alman R.sigortasına girmiş bulunması halinde, Alman R.Sigortasına girişi, Türk Sigortasına giriş olarak kabul edilir. ..” hükmünü öngörmüştür.
Anılan Uluslararası sözleşme hükmü ile, sözleşme hükmünün düzenlendiği bölüm birlikte değerlendirildiğinde; bir kimsenin Türk sigortasına girmeden önce, sözleşme hükmü kapsamında, malüllük, yaşlılık ve ölüm Sigortalarından Alman R.sigortasına girmiş bulunması halinde, R.sigortasına giriş tarihinin, Türk sigortasına giriş tarihi olarak kabul edilmesi gerekecektir.
Somut olayda, davaya konu yapılan ve dava dosyası içerisinde yer alan ikamet belgesiyle, Alman TR 4 formülerinde görünen “ev kadınlığı” süresi ile “Mutterschutz Schwangerschaft (hamilelik/analık koruması)” ve “pflichtbeitragszeit für kindererziehung (çocuk yetiştirme için zorunlu prim” sürelerinin, yukarıda bahsedilen Uluslararası sözleşme hükmü kapsamında, uzun vadeli sigorta kollarından olan malüllük, yaşlılık ve ölüm Sigortalarından Alman R.sigortasına giriş niteliğinde bir sigortalılık süresi olup olmadığının usulünce araştırılması gerekir.
Şu halde, yapılması gereken iş; yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde “ev kadınlığı süresi” ile “Mutterschutz Schwangerschaft (hamilelik/analık koruması)” ve “pflichtbeitragszeit für kindererziehung (çocuk yetiştirme için zorunlu prim sürelerinin” uzun vadeli sigorta kollarından olan malüllük, yaşlılık ve ölüm Sigortalarından Alman R.sigortasına giriş niteliğinde bir sigortalılık süresi olup olmadığı usulünce araştırılmalı ve böylece, davacı istemi, bu çerçevede yeniden değerlendirilerek, varılacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 27.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.