Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/18007 E. 2014/3105 K. 18.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/18007
KARAR NO : 2014/3105
KARAR TARİHİ : 18.02.2014

Mahkemesi :Muş 1. Asliye Hukuk(İş) Mahkemesi
Tarihi :04.06.2013
No :2012/490-2013/286

Davacı, muhtarlık faaliyeti nedeniyle 2004-2009 arasında 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, davanın kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacının, 31.03.2004-29.03.2009 tarihleri arasında muhtarlık yaptığı, davacı tarafından ibraz edilen belgelerden muhtarlık faaliyeti nedeniyle, 01.10.2008 tarihinden itibaren 5510 sayılı Kanunun 4/b maddesi kapsamında sigortalı olarak tescil edildiği, Mahkemece; tanık beyanları ile dosya kapsamı değerlendirilerek davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır.
2108 sayılı Muhtar Ödenekleri ve Sosyal Güvenlik Yasası gereği, köy ve mahalle muhtarlarından bir sosyal güvenlik kurumuna bağlı olmayanların 1479 sayılı Bağ – Kur Kanunu kapsamına alındığı belirtilmiş ise de; 5510 sayılı Kanunun, 1479 sayılı Kanuna ilişkin geçiş hükümlerinin düzenlendiği Geçici 8 inci maddesinde, “Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi hariç diğer alt bentlerine göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu Kanunun yürürlük tarihine kadar kayıt ve tescillerini yaptırmayanların sigortalılık hak ve yükümlülüğü bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren başlar. …… Ancak, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) ve (3) numaralı alt bentlerine göre sigortalı sayılanlardan bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren sigortalılıkları başlatılanların, bu Kanunun yürürlük tarihi ile 4/10/2000 tarihi arasında geçen vergi mükellefiyet süreleri bulunmak kaydıyla, sigortalının bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren 6 ay içinde talepte bulunması halinde, vergi mükellefiyet sürelerinin tamamı için 80 inci maddenin ikinci fıkrasının (a) bendine göre talep tarihindeki prime esas kazancının % 32’si üzerinden borçlanma tutarı hesaplanır ve sigortalıya tebliğ edilir. Sigortalının kendisine tebliğ edilen borçlanma tutarının tamamını tebliğ tarihinden itibaren 6 ay içinde ödemesi halinde, bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilir. Sigortalıya tebliğ edilen borç tutarının bu süre içerisinde tam olarak ödenmemesi halinde bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmez ve ödenen tutar bu Kanunun 89 uncu maddesine göre iade edilir….”;
Yine, anılan Kanunun 2108 sayılı Yasaya ilişkin geçiş hükümlerinin düzenlendiği Geçici 21 inci maddesinde “Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 2108 sayılı Yasanın 4 üncü maddesine göre muhtar seçildikleri tarih itibarıyla 1479 sayılı Kanuna göre kayıt ve tescilleri yapılan köy muhtarlarından; bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) numaralı alt bendi hükümlerine göre sigortalılıklarını devam ettirmek isteyenlerin bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde yazılı talepte bulunmaları halinde, sigortalılıkları aynen devam ettirilir. Bu süre içerisinde talepte bulunmayanlar hakkında ise bu Kanun hükümleri uygulanır.” düzenlemelerine yer verilmiştir.
Mahkemece; 5510 sayılı Kanunun geçici 8 inci maddesindeki borçlanma hakkının ticarî kazanç veya serbest meslek kazancı nedeniyle gerçek veya basit usûlde gelir vergisi mükellefi olanlar ile anonim şirketlerin yönetim kurulu üyesi olan ortakları, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin komandite ortakları, diğer şirket ve donatma iştiraklerinin ise tüm ortaklarına tanındığı; muhtarlıkta geçen sürelerin borçlanılamayacağı; yine, 5510 sayılı Kanunun geçici 8 ve geçici 21 inci maddelerindeki düzenlemeler gözetildiğinde, davacının Kurum’a, daha öncesinde muhtarlık faaliyeti nedeniyle kayıt ve tescili bulunup bulunmadığının araştırılarak karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme neticesinde yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 18.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.