Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/17720 E. 2014/2300 K. 11.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/17720
KARAR NO : 2014/2300
KARAR TARİHİ : 11.02.2014

Mahkemesi : Muğla 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Tarihi : 26.06.2013
No : 2012/820-2013/1013

Davacı, Alman Rant sigortasına giriş tarihi olan 11.04.1984 tarihinin Türkiye’de sigorta başlangıcı olarak belirlenmesinin, Almanya ülkesindeki 11.04.1984 – 30.04.2011 tarihleri arası çalışmaları, boşta geçen süre ve ev kadınlığı süresinin yurtdışı borçlanması olarak kabulünün, 01.10.2011 tarihi itibariyle yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitini istemiştir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Somut olayda; Türkiye’de 5510 sayılı Yasanın 4/1-a maddesi kapsamında sigortalı çalışmaları bulunan, 11.04.1967 doğumlu olan davacının, nüfus kaydından 27.10.1998 günlü karara istinaden vatandaşlıktan çıkmasına izin verildiği, ancak vatandaşlıktan çıkmasına izin verildikten sonra, çıkma belgesinin teslim aldığı tarihin nüfus kaydından belirtilmediği gibi mahkemece de araştırılmadığı, Kurum tarafından davacının 22.09.2011 tarihli borçlanma talep dilekçesi ilgi tutularak Türk vatandaşlığından çıktığından bahisle davacının yurtdışı borçlanma talebinin kabul edilmediğinin davacıya bildirildiği, davacının 14.03.2012 tarihli Alman Hizmet Cetvelinde, 11.04.1984 ile 30.04.2011 tarihleri arasındaki dönemlerde, “Schulausbildung (Öğrenim (okul) süreci), pflichtbeitragszeit (zorunlu prim aidatı süresi), Schwangerschaft/Mutterschutz (Hamilelik/Anneliği Koruma), Pflichtbeitragszeit für Kindererziehung Schwangerschaft/Mutterschutz (Çocuk Bakımı için zorunlu prim aidatı süresi Hamilelik / Anneliği Koruma), Arbeitslosigkeit (İşsiz Kalınan Süre) Pflichbeitragszeit Teilarbeitslosengeld (Zorunlu Prim Aidatı süresi mesleki öğrenim süresi), Fachsucuhausbildung (uzmanlık okulunda öğrenim), geringfügige verscihe-runsfreie Beschaftigung (Düşük değeri nedeniyle sigortadan muaf iştigal süresi), Arbeitslosengeld II ohne Arbeitslosigkeit (işsiz kalmaksızın II nolu işsizlik parası statüsünde geçen süre) ilişkin sigorta gelişim çizelgesi ile emeklilik hukuku yönünden önemi haiz olduğu belirtilen 19.05.1988–31.12.1991 arasındaki süre çocuk bakım ve eğitim süresi, 01.01.1992–18.05.1998 arasındaki süre bir çocuğun bakım ve eğitim süresi açıklamaları bulunduğu, dosya kapsamından, davacı adına tahakkuk ettirilen yurtdışı borçlanması ve yurtdışı borçlanmasının davacı tarafından ödendiğine dair bilgi ve belge ile davacının tahsis talebine ilişkin dilekçe bulunmadığı gibi mahkemece, bu hususlar ve davacının yurda kesin dönüş şartının gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılmadığı görülmüştür.
Uzun vadeli sigorta kolları bakımından sigortalılık süresini düzenleyen 5510 sayılı Yasanın 38’inci madde hükmü; malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında dikkate alınacak sigortalılık süresinin başlangıcını; sigortalının, 5417, 6900, 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20’nci maddesi kapsamındaki sandıklara veya bu Kanuna tâbi olarak malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olarak ilk defa kapsama girdiği tarih olarak kabul edileceğini; kanunun uygulanmasında 18 yaşından önce malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tâbi olanların sigortalılık süresinin, 18 yaşının ikmal edildiği tarihte başlamış olacağını, bu tarihten önceki süreler için ödenen malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinin, prim ödeme gün sayısı hesabına dahil edileceğini öngörürken, Uluslararası sosyal güvenlik sözleşme hükümlerinin saklı bulunduğu ifade edilmiştir.
Öte yandan, Anayasamızın 90/son maddesi uyarınca, yöntemince yürürlüğe konulmuş Uluslararası sözleşmeler kanun hükmünde olduğu gibi, normlar hiyerarşisi yönünden uluslararası sözleşme kurallarına uygulamada yasal güç tanınmakta ve bu kuralların uygulanma önceliği de haiz bulunmaktadır.
10.04.1965 tarihli resmi gazetede yayımlanarak 01.11.1965 tarihi itibarıyla yürürlüğe giren Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin uzun vadeli sigorta kollarından olan “Malüllük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortaları(aylıkları)” başlıklı beşinci bölümde düzenlenen konuya ilişkin Ek Sözleşmenin 29’uncu maddesi “Türk Sosyal Sigorta Mercii için aşağıdaki hususlar geçerlidir:

(4) Bir kimsenin Türk sigortasına girişinden önce bir Alman rant sigortasına girmiş bulunması halinde, Alman Rant Sigortasına girişi, Türk Sigortasına giriş olarak kabul edilir. ..” hükmünü öngörmüştür.
Anılan Uluslararası sözleşme hükmü ile, sözleşme hükmünün düzenlendiği bölüm birlikte değerlendirildiğinde; bir kimsenin Türk sigortasına girmeden önce, sözleşme hükmü kapsamında, malüllük, yaşlılık ve ölüm Sigortalarından Alman rant sigortasına girmiş bulunması halinde, 18 yaşını ikmal ettiği rant sigortasına giriş tarihinin, Türk sigortasına giriş tarihi olarak kabul edilmesi gerekecektir.
17.04.2008 tarihli 5754 sayılı Yasanın 79.maddesiyle değişik 3201 sayılı Yasının 3.maddesi “Bu Kanunun 1 inci maddesinde belirtilenler ile yurt dışında çalışmakta iken veya yurda kesin dönüş yaptıktan sonra ölenlerin Türk vatandaşı olan hak sahipleri sigortalının Türkiye’de hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması yoksa Sosyal Güvenlik Kurumuna, Türkiye’de çalışması varsa en son tabi olduğu sosyal güvenlik kuruluşuna müracaat etmek suretiyle bu Kanunla getirilen haklardan yararlanırlar…” hükmünü içerirken,
Yine, aynı Yasayla, 3201 sayılı Yasanın 5.maddesine 4.fıkra hükmü olarak eklenen ek fıkra ile de; “Yurtdışı hizmet borçlanmasına ait süreler 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa göre hangi sigortalılık haline göre geçmiş sayılacağının belirlenmesinde; Türkiye’de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edilir.” Hükmü getirilmiştir.

Anılan 5754 sayılı Yasa ile, 3201 sayılı Yasada yapılan değişiklikler ve getirilen ek düzenlemelere birlikte bakıldığında; başvurulacak kuruluşların belirlenmesinde, eski 3.maddede öngörülen değişik hallerden tümüyle vazgeçilmiş ve sadece, Türkiye’de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği öngörülmüştür. Anılan düzenlemeyle, Türkiye’de hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması bulunmayan kişilerin, 3201 sayılı Yasaya dayalı borçlanma sürelerinin 5510 sayılı Yasanın 4/1-b kapsamında sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi gerekecektir.
Yurtdışı hizmet borçlanmasının hangi sigortalılık haline göre geçmiş sayılacağını düzenleyen 3201 sayılı Yasanın yukarıda belirtilen 5.madde hükmünde yer alan “talep tarihindeki en son sigortalılık hali” ibaresinin, aynı yasanın başvurulacak kuruluşları düzenleyen 3.maddesindeki “..Türkiye’de hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması yoksa Sosyal Güvenlik Kurumuna, Türkiye’de çalışması varsa en son tabi olduğu sosyal güvenlik kuruluşuna müracaat etmek suretiyle bu Kanunla getirilen haklardan yararlanırlar..” hükmüyle birlikte değerlendirilmesi, giderek, sosyal güvenlik hakkının, anayasal güvenceye sahip, vazgeçilemez nitelikli temel insan haklarından biri olması da dikkate alındığında; sigortalının, borçlanma başvuru tarihinden, ödeme tarihine kadarki dönemde, yasal üç aylık ödeme süresi geçirilmemek kaydıyla, yurtiçinde bir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi olunması halinde, tabi olunan sigortalılığa giriş, aynı sigortalılık niteliğinde bir borçlanma iradesi olarak değerlendirilmesi yerinde olacaktır.
Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde, anılan sözleşme hükmünün uygulanabilmesi, Türkiye Cumhuriyeti ile Federal Almanya Cumhuriyeti arasında imzalanan sosyal güvenlik sözleşmesi kapsamında, Türkiye’de sigorta başlangıcına esas olan Alman Rant Sigortasına giriş tarihinin, 3201 sayılı Kanun kapsamında borçlanılması ile mümkündür.
Şu halde, yapılması gereken iş; davacının Türk vatandaşı olduğu dönem açık ve net olarak tespit edilmeli, davacının ev kadınlığına ilişkin süre tespit edilebilmesi için ilgili makamlardan ikamet belgesi ve yeminli tercümesi temin edilmeli, davacının Alman Hizmet Cetvelindeki sigorta hesabında kayıtlı sürelerin, yukarıda bahsedilen Uluslararası Ek Sözleşme hükmü kapsamında, uzun vadeli sigorta kollarından olan malüllük, yaşlılık ve ölüm Sigortalarından Alman rant sigortasına giriş niteliğinde bir sigortalılık süresi olup olmadığı usulünce araştırılmalı, bu şekilde yurt dışında Türk Vatandaşlığı döneminde geçen ve borçlanmaya da konu yapılabilecek yurt dışı sürelerinin varlığına ilişkin tüm kayıt ve belgeler getirtilmeli, 3201 sayılı Yasanın 1’inci maddesi kapsamında borçlanmaya konu yapılabilecek sürelerin varlığı halinde, davacı tarafa yöntemine uygun şekilde verilecek mehille, uzun vadeli sigorta kollarından olan malüllük, yaşlılık ve ölüm Sigortalarından Alman rant sigortasına giriş niteliğinde bir sigortalılık süresi,18 yaşın ikmal edildiği tarih ile Türk Vatandaşlığı dönemi gözetilerek borçlanma talep tarihinde ki şartlar çerçevesinde yurt dışı borçlanması, 5510 sayılı Kanunun 4/1-a madde kapsamında öngörülen sigortalılık niteliğinde olmak üzere, usulünce sağlanmalı ve borçlanmanın varlığı halinde, davacının, uzun vadeli sigorta kollarından olan malüllük, yaşlılık ve ölüm Sigortalarından Alman rant sigortasına giriş niteliğinde 18 yaşını ikmal ettiği sigortalılık giriş tarihi, sigortalılık başlangıç tarihi olarak tespit edilmesi gerektiği gözetilerek, davacının tahsis talep dilekçesi ve yurda kesin dönüş şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılarak, varılacak sonuca göre tahsis şartlarının oluşup oluşmadığı değerlendirilip, hüküm kurulması gerekirken, mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, 11.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.