Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/17641 E. 2013/18186 K. 03.10.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/17641
KARAR NO : 2013/18186
KARAR TARİHİ : 03.10.2013

Mahkemesi :İş Mahkemesi

Dava, hizmet süresinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkeme, bozma ilamına uyarak ilâmında belirtildiği şekilde davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
506 sayılı Kanunun 6. maddesinde ifade edildiği üzere “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve feragat edilemez.” Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi karşısında, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davaların, kamu düzenine ilişkin olduğu, bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğunun gözetilmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde, re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği göz önünde bulundurulmalıdır.
Bilindiği üzere yöntemince düzenlenip yasal süresinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe alındığını gösteren yazılı kanıt niteliğinde ise de, eylemli çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından kuşkusuz tek başına yeterli kabul edilemez. 506 sayılı Kanunun 2, 6 ve 108’inci maddelerindeki düzenlemelerde de belirtildiği gibi, sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı zorunludur ve fiili çalışma saptanmadıkça, sadece hizmet akdine dayanılması halinde dahi sigortalılık söz konusu olamayacağı gibi, bu kapsamda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalıdır.
Somut olayda; davacının, davalı işverene ait, 427126 sicilli işyerine 1.5.1985 tarihinde işe girişine dair bildirgesi mevcuttur. Kuruma hak düşürücü süre dahilinde, 24.5.1985 tarihinde intikal ettiği anlaşılan, davacıya ait kimlik bilgilerini
içeren işe giriş bildirgesi, anılan tarih itibariyle davalı işverenin vergi kayıtlı olup ve işyerinin 506 sayılı Kanun kapsamında bulunduğu dönem içinde yer aldığı da dikkate alınarak, işe giriş bildirgesinin düzenleme tarihindeki mevzuat hükümleri ile bir günlük çalışmaya karine oluşturduğu belirgindir.
Davalı şirketin münfesih duruma düştüğü; işyerinin, uzun zaman önce kapanmış olup, komşu işveren ve işyeri çalışanlarının tespitinin mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. Bozma sonrası dinlenen iki bordro tanığının da, davacı işten ayrıldıktan sonra işe girdikleri ve dönem bordro çalışanı olmadıkları hem beyanları hem de kayıtlar ile sabittir. Bu nedenle, bu tanıklar çalışmayı bilebilecek durumda bulunmadıklarından beyanlarına dayalı karar verilemez.
Hal böyle olunca, bu tür davalarda re’sen araştırma ilkesinin geçerli olduğu gözetilmeli, işe giriş bildirgesinin davacıya ait olup olmadığı konusunda yöntemince imza incelemesi yapılmalı, sigorta sicil numarasının hangi yıla ait serilerden olduğu araştırılmalı, beyanla yetinilmeyerek …’ün ölü olup olmadığı nüfus kayıtlarından saptanmalı, şirket ortakları tespit edilerek çalışmaya ilişkin beyanlarına başvurulmalı tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Anılan maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davacıya iadesine, 3.10.2013 günü oybirliğiyle karar verildi.