Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/17353 E. 2014/484 K. 17.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/17353
KARAR NO : 2014/484
KARAR TARİHİ : 17.01.2014

Mahkemesi : Kayseri 2. İş Mahkemesi
Tarihi : 14.05.2013
No : 2012/486-2013/328

Dava, yersiz çekilen yaşlılık aylıklarının tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Yaşlılık aylığı almakta iken 18.11.2000 tarihinde ölen sigortalının ölümünden sonraki tarihlerde de aylıklarının (banka kartı vasıtasıyla) çekilmeye devam edilmesi nedeniyle, aylıkların sigortalının mirasçılarından tahsili istemine yönelik davanın yargılaması sonucunda aylıkların davalı Fatma Oskan tarafından çekildiği tespit edilmiştir. Ancak anılan davalının yargılamanın devamı sırasında öldüğü anlaşılmış ve mirasçılarına husumet yöneltilerek, davaya konu tutarın mirasçılarından tahsiline karar verilmiş ise de; “mirasçıların tereke borçlarından müteselsilen sorumlu olduklarını” düzenleyen 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 641’inci maddesi nazara alınmaksızın miras payları oranında tahsiline karar verilmesi;
2-Mahkemece verilen ve bozmaya konu olan ilk kararı temyiz etmeyenler yönünden bozma aleyhine olan taraf yararına usulî kazanılmış hak doğmuş olur. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda “usulî kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamakta ise de, bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir. Nitekim; Hukuk Genel Kurulu’nun 18.10.1989 gün 541-534, 21.02.1990 gün 10-117; 07.10.1990 gün 439-562; 19.02.1992 gün 635-82; 23.02.1994 gün 936-94; 03.03.2010 gün ve 2010/12-81-118; 27.09.2006 gün ve 2006/19-635 Esas 2006/573 Karar; 15.10.2008 gün ve 2008/19-624 Esas 2008/632 Karar ile 17.02.2010 gün ve 2010/9-71 Esas 2010/87 Karar sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Somut olayda, davanın tüm davalılar yönünden kabulüne ilişkin ilk kararın bozulması karşısında; bozulan ilk kararda hüküm altına alınan miktar itibariyle davayı temyiz etmemiş olan davalı A.. O.. yönünden davacı Kurum lehine doğan usulî kazanılmış hakkın uyulan bozma kararı gereği yapılan yargılama sonucunda verilen hükümde nazara alınmayarak; yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 17.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.