YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/17314
KARAR NO : 2014/2242
KARAR TARİHİ : 11.02.2014
Mahkemesi : Manisa 1. İş Mahkemesi
Tarihi : 11.06.2013
No : 2011/860-2013/492
Dava, hak sahibi konumunda bulunan davacıya bağlanan ölüm aylığının 5510 sayılı Kanun hükümleri gereğince kesilmesi yönündeki davalı Kurum işleminin iptali ile aylığın, kesilme tarihi itibari ile yeniden bağlanarak, ödenmesi gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Hakkında verilen boşanma kararı 13.12.2004 tarihinde kesinleşen davacıya, 01.01.2005 tarihi itibariyle 506 sayılı Kanun hükümlerine göre hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla bağlanan ölüm aylıklarının, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığının belirlendiği gerekçesiyle davalı Kurumca 24.10.2008 tarihi itibariyle kesilerek, 24.10.2008 – 23.08.2010 döneminde yersiz ödendiğinin ileri sürüldüğü anlaşılmaktadır.
506, 1479, 2925, 2926, 5434 sayılı Kanunlarda yer almamakla birlikte ilk kez 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun “Gelir ve aylık bağlanmayacak haller” başlığını taşıyan 56. maddesinin ikinci (son) fıkrasında düzenlenen davanın yasal dayanağı niteliğindeki norm 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiş, fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96’ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiş olup, anılan hükmün Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali istemiyle yapılan başvurunun, Anayasa Mahkemesi’nin 15.12.2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 28.04.2011 gün ve 2009/86 Esas – 2011/70 Karar sayılı kararı ile reddedildiği, dolayısıyla iptal edilmeyen fıkranın yürürlükte olduğu belirgindir.
Anılan maddeye dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu aşamada, özellikle Anayasa’nın 20., 5510 sayılı Kanunun 59., 100., 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 28., 45., 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 3., 45 – 53., 4857 sayılı İş Kanununun 32., 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 6., 24 – 33., 189., 190., 191., 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 6., 19., 20., maddeleri ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalıdır.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında inceleme konusu davaya ilişkin olarak ise, davacının, 28.02.2006 tarihi itibariyle Y.. mahallesi O.. sok. ..Turgutlu/Manisa adresinde ikamet ettiği, boşanılan eşin ise bilinen adresinin Y.. mahallesi O..sok. …Turgutlu/Manisa olup, alınan beyanlara göre, oturulan apartmanın boşanılan eşin babasına ait olduğunun anlaşıldığı, yapılan kolluk araştırmasında resmi adres kayıtlarına göre bilgi verildiği, mahalle muhtarının, kurum denetmenleri tarafından yapılan teftiş sırasında alınan beyanını Mahkeme huzurunda tekrarladığı birlikte değerlendirilerek, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, ilgili Nüfus Müdürlüğü’nden boşanılan eşin dava konusu dönemde kayıtlı olduğu yerleşim yeri bilgisi getirtilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşanılan eş 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta ise adına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı belirlenmeli, bu bağlamda uyuşmazlık konusu dönemi aydınlatıcı nitelikte kolluk araştırmaları yapılmalı, dava konusu dönemle sınırlı olarak anılan mahallede görev yapmış/yapmakta olan muhtar ve azalardan istem hakkında düşünce edinmeye yetecek kadarının tanık sıfatıyla dinlenilmeli, gerekirse kolluk marifetiyle tarafsız tanıklar araştırılmalı, dava konusu edilen dönemde boşanan eşlerin medula sisteminde geçen adres bilgilerinin aynı olup olmadığı, boşanma ilamında velayet ilgili hükümlerin icrasının ne şekilde gerçekleşmekte olduğu, şahsi ilişkinin icra marifetiyle mi yoksa nizasız şekilde mi icra edildiği araştırılmalı, belirlenen adreslerde su elektrik ve telefon aboneliklerin kime ait olduğu araştırılarak gerekirse başvuru evrakları denetlenmeli, böylelikle “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 11.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.