Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/1694 E. 2013/16673 K. 17.09.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/1694
KARAR NO : 2013/16673
KARAR TARİHİ : 17.09.2013

Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı, ………bağlı olarak …….. adı altında faaliyet gösteren …… sicil numaralı işyeri için Kuruma ödenmeyen prim, idari para cezası, özel işlem vergisi borcu ve fer’ileri için borcu olmadığının tespitine ve takibin iptaline karar verilmesini talep etmiş olup; Mahkemece, zamanaşımı sürelerinin ayrı ayrı dolduğundan bahisle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davaya konu somut olayda; 2011/10135-10136-10137 takip numaralı dosyalardan prim, özel işlem vergisi, idari para cezası ve fer’ileri için 6183 Sayılı Kanun kapsamında icra takibine geçildiği, söz konusu takip dosyalarından düzenlenen ödeme emirlerinin, 24.08.2011 tarihinde tebliğ edildiği, 07.08.2012 tarihinde ise eldeki davanın açıldığı dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanaklarından olan 6183 sayılı Kanunun “Ödeme emri” başlıklı 55’inci maddesinin ilk fıkrasında; kamu alacağını vadesinde ödemeyenlere, yedi gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları gereğinin bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı; “Ödeme emrine itiraz” başlığını taşıyan 58’inci maddesinin birinci fıkrasında; kendisine ödeme emri tebliğ olunan kişinin, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde itirazda bulunabileceği belirtilmiştir. Görüldüğü gibi; “menfi tespit” niteliğindeki ödeme emrine itiraz/ödeme emrinin iptali davasının yedi günlük hak düşürücü süre içerisinde açılması zorunlu olduğu gibi, kendisine ödeme emri gönderilen borçlunun itirazları da üç nedenle sınırlandırılmıştır. Kanun koyucu tarafından, tahsil edilmesi istenen alacak, kamusal nitelikte imtiyazlı olduğundan sürüncemede kalması önlenerek, hızla tahsilinin sağlanması istenmiş, bu nedenle kamu alacağına ilişkin takip kesinleştikten sonra, yeni ve ayrı bir menfi tespit davası açılması yönünde herhangi bir hüküm öngörülmemiştir. Başka bir anlatımla, 6183 sayılı Kanunda, 2004 sayılı Kanununun 72’nci maddesine koşut bir düzenleme bulunmadığı gibi, 6183 sayılı Kanunda menfi tespit davasına, “Üçüncü şahıslardaki
menkul malların, alacak ve hakların haczi” başlıklı, 08.04.2006 günü yürürlüğe giren 5479 sayılı Kanunun 5’inci maddesi ile değiştirilen 79’uncu maddesinde “… Herhangi bir nedenle itiraz süresinin geçirilmesi halinde üçüncü şahıs, haciz bildirisinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde genel mahkemelerde menfi tespit davası açmak ve haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarih itibarıyla amme borçlusuna, borçlu olmadığını veya malın elinde bulunmadığını ispat etmek zorundadır. …” düzenlemesi ile yalnız üçüncü kişiler yönünden yer verilmiş, bu hak ve olanak, kamu alacağı borçluları için tanınmamıştır. Buna göre; takibin itiraz edilmeksizin/dava açılmaksızın kesinleşmesi veya itirazın/davanın, hak düşürücü sürenin geçirilmesi nedeniyle reddine karar verilmesi durumunda kamu alacağı borçlusunun, aynı konuda menfi tespit veya geri alım (istirdat) davası açabilmesi olanaksız olup, ancak, koşulları gerçekleştiği ve kanıtlandığı takdirde 506 sayılı Kanunun 84’üncü maddesine dayalı olarak açılacak dava ile primler Kurumdan geri istenebilecektir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 26.04.2006 gün ve 2006/21-198 Esas, 2006/249 Karar; 03.10.2007 gün ve 2007/21-623 Esas, 2007/717 Karar, 27.02.2008 gün ve 2008/21-139 Esas, 2008/204 Karar numaralı ilâmlarında da aynı görüş ve yaklaşım benimsenmiştir.
Yasal yedi günlük süre içerisinde iptali yönünde dava açılmayan ödeme emrine konu borcun kesinleşmesine ilişkin olgunun varlığı karşısında, bu kapsamda, kamu borçlusu yönünden 506 sayılı Kanunun 80’inci, 6183 sayılı Kanunun 35’inci veya mükerrer 35’inci madde düzenlemelerinin uygulama koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin irdelenemeyeceği açıktır. 6183 sayılı Kanunun 58’inci maddesinde yazılı olan borcun bulunmadığı, kısmen ödendiği veya zamanaşımına uğradığı yönündeki iddialar ileri sürülemeyecek veya dinlenmeyecek, kamu borçlusunun gerçekleştirdiği ödemeler dahi dikkate alınmayacaktır.
Somut olayda; 6183 sayılı Kanun uyarınca gönderilen ödeme emirlerine karşı yasal süresi içinde itiraz davası açılmayarak, yapılan takiplerin kesinleştiğinin anlaşılmış olması karşısında davanın reddine karar verilmesi gerekirken, hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek davacının icra takiplerine konu alacak kalemlerinden dolayı davalı kuruma borçlu olmadığının tespitine dair yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 17.09.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.
…..