Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/15706 E. 2013/16430 K. 16.09.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/15706
KARAR NO : 2013/16430
KARAR TARİHİ : 16.09.2013

Mahkemesi :İş Mahkemesi

Dava, 6111 sayılı Kanunun, prim borçlarının yapılandırılmasına ilişkin hükümlerinden yararlandırılması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm, davalı Kurum vekili tarafından yasal süresi içinde temyiz edilmiştir. Düzenlenen rapor ve dosya incelendikten sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı tarafından, davalı Kurum aleyhine 2926 sayılı Kanun kapsamındaki Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti istemiyle açılan davanın yargılama sürecinde, 6111 sayılı Kanun hükümleri yürlüğe girdikten sonra davacı, yasal süresi içinde davalı Kuruma başvurmuş; henüz sigortalılık süreleri tespit edilmediği halde, 6111 sayılı Kanun hükümlerinden yararlandırılmasını ve prim borçlarının yapılandırılmasını talep etmiştir. Davalı Kurum ise 6111 sayılı Kanunun yapılandırmaya ilişkin hükümlerinden yararlanılabilmesi için mevcut davadan vazgeçilmesi gerektiğini (6111 sayılı Kanun m.14, 12, 13) belirterek, davacının talebini reddetmiştir. Bilahare davacının 2926 sayılı Kanuna tabi sigortalılığının tespitine dair ilk davada sigortalılık sürelerinin tespitine karar verilmiş ve bu karar Yargıtayca onananarak kesinleştikten sonra davacı tarafından 6111 sayılı Kanunun yapılandırmaya ilişkin hükümlerinden yararlandırılması talebiyle eldeki dava açılmıştır.
Somut olayda davacının 2926 sayılı Kanun kapsamındaki sigortalılık süreleri, mahkeme kararıyla tespit edilebilmiştir. Sigortalılık sürelerinin tespiti hakkındaki davanın derdest olduğu safhada, henüz tespit edilmiş bir sigortalılık süresi ve tahakkuk etmiş prim borcu bulunmadığından, davacının 6111 sayılı Kanun hükümlerinden yararlandırılması talebine olumsuz cevap verilmesi, fiili imkansızlıktan olmuştur. Davalı Kurum’un olumlu cevap vermesinin mümkün olmadığı dönemde talep üzerine fiili imkansızlık nedeniyle ret cevabı verilmesinde hukuka aykırılık görülmemiştir.
Öte yandan davalı Kurum aleyhine 6111 sayılı Kanundan yararlandırılması talebiyle aynı nitelikte toplu (seri) davalar açılmıştır. Bu davaların türü, taraflar arasındaki uyuşmazlığın niteliği, yargılamanın süresi, yargılama sırasındaki avukatın harcadığı emek ve çaba göz önünde bulundurulduğunda, yargılamada vekil ile temsil olunduğu gerekçesiyle her bir dava yönünden 1.320,00 TL maktu vekalet ücreti belirlenerek, davalı Kurum’un adalet ve hakkaniyet ilke ve ölçüleri içerisinde yer almayacak suret ve şekilde avukatlık ücreti ile sorumluluğunun benimsenmesi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m.2, 3 ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m.29 hükümlerine aykırı olmuştur. Seri nitelikteki bu tür davalarda harcanan emek ve çabanın oldukça üstünde avukatlık ücretine hükmedilerek davalı Kurum’a ölçüsüz bir yükümlülük getirilmesinin hukuk düzenince korunmayacağı belirgindir.
Bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve hatalı değerlendirme sonucu, her bir dava yönünden dilekçe yazım ücreti yerine maktu avukatlık ücretinin hüküm altına alınması, usul ve yasaya aykırı olup bozma sebebidir.
Ne var ki, bu konuların düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm bozulmamalı, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesi gereğince düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ: Hüküm fıkrasında yer alan “1.320 TL vekalet ücretinin” ibaresinin silinerek, yerine “245 TL dilekçe yazım ücreti” ibaresinin yazılmasına ve hükmün bu şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA, Üye …’in muhalefetine karşı, Başkan …, Üyeler; …, … ve …’ın oylarıyla ve oyçokluğuyla 16.09.2013 gününde karar verildi.

KARŞI OY

Davacı, dava dilekçesi ile 2926 sayılı Yasaya tabi hizmetlerinin mahkeme aracılığı ile tespitini talep etmiş, bir kısım hizmetleri hüküm altına alınmış ve karar, 10. Hukuk Dairesince onanarak kesinleşmiştir.
Hizmet tespit davasının açıldığı ve devamı sırasında 6111 sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” yürürlükte idi.
Davacı, 1.4.2011 tarihinde, Kuruma, prim borçlarını 6111 sayılı Yasa kapsamında, yapılandırarak ödeme talebinde bulunduğu anlaşılmakta ise de dilekçe sureti dosyada yoktur. Davacının bu talebi, müracaat tarihinde yapılandırmaya tabi tutulacak hizmeti bulunmadığından Kurumca red edilmiştir. Gerçekten de, davacının, Kurum kayıtlarına geçmiş, yapılandırmaya konu 2926 sayılı Yasaya tabi hizmeti yoktur. Bu nedenle Kurumca davacının talebinin reddi yerindedir.
Davacı, 2926 sayılı Yasaya tabi hizmetlerinin tespitini yargı aracılığı ile talep etmiştir. Mevcut yasal düzenleme yetersiz olduğundan hizmetlerin kabulü Yargı İçtihatları ile sağlanmıştır. Davacı, hizmetin tespiti davası sırasında veya yargılama safhasında ıslah dilekçesi ile ayrıca 6111 sayılı Yasanın sağladığı yapılandırmadan yararlanması gerektiğinin tespitini, bu yönde Kurum ile arasındaki muarazanın giderilmesini mahkemeden talep etmemiştir. Yargılama bittikten sonra yeniden yapılandırma dilekçesi vermiş ise de, 6111 sayılı Yasaya göre borçların yapılandırma müracaat süresi dolduğundan talebin reddinde Kurumun hatası yoktur. Mevcut yasal düzenlemelere göre, davalı Kurum, dava açılmasına sebebiyet vermemiştir.
Davacının, 6111 sayılı Kanun’un yürürlükte olduğu dönemde açtığı ilk tespit davası ile 6111 sayılı Kanun’dan yararlanması gerektiğinin tespitini de talep edebilecekken, bu talebi, yeniden avukatlık ücretine hükmedilmesini sağlayacak şekilde ayrı bir davaya konu ettiği de anlaşılmıştır. ( 21. HD 2012/11698-9888)
Belirtilen nedenlerle, davacı yararına avukatlık ücretine hükmedilmesi isabetsiz olup, hükmün açıklanan nedenlerle vekâlet ücretine ilişkin bölümünün bozulması gerektiği görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.