Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/15578 E. 2014/8733 K. 15.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/15578
KARAR NO : 2014/8733
KARAR TARİHİ : 15.04.2014

Mahkemesi : Çekerek Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Tarihi : 11.10.2012
No : 2010/227-2012/283

Dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum ve davalı T. Teknik Sondaj Turizm İnş. Ltd. Şti. avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı Kurum, 29.01.2003 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucunda sürekli iş göremez duruma gelen sigortalıya bağlanan gelirler ile yapılan harcama ve ödemelerden oluşan Kurum zararının rücuen tahsilini talep etmiş olup, davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 26 ve 87’nci maddeleridir.
1-506 sayılı Kanunun 87. maddesi hükmüne göre aracı, bir işte veya bir işin bölüm veya eklentisinde işverenden iş alan ve kendi adına sigortalı çalıştıran 3. kişidir.
Hemen belirtilmelidir ki, “aracı” olarak nitelenen üçüncü kişi, gerek mevzuatta, gerekse öğreti ve yargı kararlarında; alt işveren, taşeron, tali işveren, alt müteahhit, alt ısmarlanan vb. adlarla anılmaktadır.
Asıl işveren taşeron ilişkisinin varlığı için, öncelikle, işin başka bir işverenden alınmış olması, bir başka ifade ile asıl işverenin işverenlik sıfatına sahip olması, asıl işyeri ya da işyerinden sayılan yerlerde kendi adına işçi çalıştırıyor olması gerekir.
İşin belirli bir bölümünde değil de tamamının bir bütün halinde ya da bölümlere ayrılarak başkalarına devredildiği, işten bu yolla tamamen el çekildiği, sigortalı çalıştırılmadığı için işveren sıfatının haiz olunmadığı durumda ise, bunları devralan kişiler alt işveren, devredenler de asıl işveren olarak nitelendirilemeyecektir.
Aracı sıfatının kazanılmasında diğer koşullar ise, asıl işverenden istenilen işin, asıl iş, ya da, işyeriyle ilgili işin bir bölümünde veya işyeri eklentilerinde alınmış olması ve bu işte işi alanın kendi işçilerinin çalıştırılması ve bu nedenle de işveren sıfatına sahip olunmasıdır.
Diğer taraftan, tarafları ve konusu farklı olan sigortalının açtığı tazminat dosyasında verilen karar, rücuen tazminat davalarında kesin hüküm teşkil etmez. Dolayısıyla o dosyada alınan kusur raporu da eldeki davada kesin delil teşkil etmeyecektir. Şayet kesinleşmiş ise güçlü delil teşkil edebilir.
Somut olayda; dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre, K. İnş. Taah. İşl. A.Ş., E.Tur. E. Turz. İnş. Tic. ve Mağ. İşl. A.Ş. ve E. İnş. San. ve Tic. İşl. A.Ş. unvanlı şirketlerden oluşan K.-E. Tur-E. İş Ortaklığının, DSİ’ye karşı taahüdünde bulunan Çekerek Süreyyabey Barajı ve Hes Tesisleri İnşaatı bünyesinde yapılacak olan, D. Enjeksiyon ve Sondaj ile diğer işlere ilişkin olmak üzere davalılar arasında sözleşme imzalandığı, sigortalı tarafından açılan tazminat davasında alınan kusur raporunda davalı T. Teknik Sondaj Turz. İnş. San. Tic. Ltd. Şti. ‘nin %60, sigortalının %40 kusurlu olup, davalılar arasında yapılan sözleşmeye göre tüm sorumluluğun taşeron T. firmasına ait olduğundan bahisle iş ortaklığının kusurunun bulunmadığı kanaati bildirilmesine rağmen, %60 kusur oranına göre hesaplanan maddi ve manevi tazminat miktarından davalıların sorumluluğuna dair verilen kararın onanarak kesinleştiğinin anlaşılması karşısında yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, davalılar arasında 506 sayılı Yasanın 87. maddesi kapsamında asıl işveren taşeron ilişkisi bulunduğu kabul edilerek, iş kazasının olduğu meslek kolu ile iş ve işçi güvenliği konusunda uzman bilirkişi kurulundan alınacak kusur raporu ile hâsıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporu doğrultusunda yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
2- Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 26.maddesindeki “…sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarla sınırlı olmak üzere…” bölümünün Anayasa Mahkemesinin, 21.03.2007 gün ve 26649 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 23.11.2006 gün ve E:2003/10, K:2006/106 sayılı kararı ile Anayasaya aykırılık nedeniyle iptaline karar verilmiş bulunması, Kurumun rücu hakkının; yasadan doğan kendine özgü ve sigortalı ya da hak sahiplerinin hakkından bağımsız basit rücu hakkına dönüşmüş olması karşısında, davacı Kurum’un rücu alacağının, ilk peşin değerli gelir ve sosyal yardım zammı ödemesinden oluştuğu gözetilmeksizin, artışları içerir peşin sermaye değerli gelir esas alınmak suretiyle sonuca gidilmesi isabetsizdir.
3-Kabule göre de; hüküm tarihinde yürürlükte olan tarife uyarınca, kabulüne karar verilen miktar üzerinden davacı Kurum lehine hesaplanan 400,00TL vekalet ücreti yerine, 1.200,00TL vekalet ücretine hükmedilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum ve davalı T. Teknik Sondaj Turizm İnş. Ltd. Şti. avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalı şirkete iadesine, 15.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.