Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/15564 E. 2014/10587 K. 12.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/15564
KARAR NO : 2014/10587
KARAR TARİHİ : 12.05.2014

Mahkemesi :Konya 1. İş Mahkemesi
Tarihi :28.05.2013
No :2011/49-2013/333

Dava, ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekili ile davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacı vekilinin tüm, davalı Kurum vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davaya konu olayda; S..K.. Ç.. M..Koruma Başkanlığında 2000-2003 yılları ile 2005-2007 yılları arasında asil üye ve 2004 yılında başkanlık görevini yürüten ve 4081 sayılı Çiftçi Mallarının Korunması Hakkındaki Kanunun 7. Maddesi hükmü gereği temsil ve ilzama yetkisi bulunan davacı hakkında, anılan Başkanlığın prim borçlarından dolayı 2002/7 ay ile 2007/11 aylar arası prim ve benzeri borçları kapsayan davaya konu ödeme emirlerinin tanzim edildiği anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağı, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun geçici 7. maddesi uyarınca 506 sayılı Kanunun 80. maddesi olup, anılan maddede 3917 sayılı Kanunla yapılan değişiklik uyarınca, Kurumun süresi içerisinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gereği öngörülmüş; 3917 sayılı Kanunla yapılan bu değişiklik aynı Kanunun 8.maddesi hükmüne göre, 08.12.1993 tarihinde yürürlüğe girmiş; daha sonra, 24.06.2004 tarih, 5198 sayılı Yasayla aynı maddede yapılan değişiklik sonucunda, Kurum alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Yasanın 102. maddesinin de uygulanma olanağı bulunmadığı düzenlemesi getirilmiş ve düzenleme 06.07.2004 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu durumda, zamanaşımı süresi bakımından 3917 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 08.12.1993 tarihinden önceki dönemle, 5198 sayılı Yasanın yürürlüğü sonrasına ilişkin prim ve gecikme zamları yönünden, Sosyal Sigortalar Kurumu’nun alacak hakkı, Borçlar Kanunu’nun 125. maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Giderek, zamanaşımının başlangıç tarihi ise, yine, Borçlar Kanunu’nun 128. maddesi gereğince alacağın muaccel olduğu tarihtir. Zamanaşımının kesilmesi ve durdurulmasına ilişkin Borçlar Kanunu’nun 132. ve ardından gelen maddeleri de burada aynen geçerlidir. 08.12.1993 tarihinde yürürlüğe giren, 3917 sayılı Kanunun getirdiği
düzenlemenin geçerli olduğu tarihler arasındaki döneme ilişkin prim ve gecikme zammı alacakları yönünden ise, 6183 sayılı Kanunun zamanaşımına ilişkin 102. ve ardından gelen maddeleri geçerlidir. Bu yönde 102. madde hükmüne göre zamanaşımı süresi 5 yıl olup, zamanaşımı süresinin başlangıcı ise, alacağın vadesinin rastladığı takvim yılını takip eden yıl başıdır.
Başkanlık kayıtlarına göre, davacının 2000-2003 ve 2005-2007 yılları arasında (bu yıllar dahil) asil üye, 2004 yılında başkan olarak görev yaptığı anlaşılmakta olup, temsil ve ilzama yetkili olduğu tarihler arasındaki dönem yönünden, prim alacaklarına ilişkin olarak 506 sayılı Yasanın 80. maddesi ile getirilen özel nitelikteki düzenlemeye göre, sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın, birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşların tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri kuruma karşı, işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludurlar. Bu özel düzenleme karşısında, davacının temsil ve ilzama yetkili olduğu tarihler arasındaki dönemde muaccel hale gelen Birliğin borçlarından işveren ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağı anılan Yasa gereğidir.
Mahkemece, dava konusu ödeme emrine konu primlerden, 3917 sayılı Kanunla getirilen düzenlemenin geçerli olduğu dönem içerisinde kalan miktarı belirlenerek ve bu dönem yönünden davacının zamanaşımı def’i yönünden irdeleme yapılarak, varılacak sonuca göre davacının sorumlu olduğu prim borcu tutarı tespit edilerek karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 12.05.2014 gününde oy birliğiyle karar verildi.