YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/15399
KARAR NO : 2014/1928
KARAR TARİHİ : 31.01.2014
Mahkemesi :Bingöl 1. Asliye Hukuk(İş) Mahkemesi
Tarihi :12.04.2013
No :2011/909-2013/211
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava; 5510 sayılı Kanun’un geçici 7/1’inci maddesi uyarınca uygulama alanı bulan, mülga 506 sayılı Kanun’un 79/10 hükmü uyarınca açılmış hizmet tespiti davasıdır. Bu tür sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkindir. Bu nedenle özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu çerçevede hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyerek, gerekli araştırmaların re’sen yapılması ve kanıtların toplanması gerektiği göz önünde bulundurulmalıdır.
506 sayılı Kanunun 4. maddesinde, “sigortalıları çalıştıran gerçek ve tüzel kişiler” işveren olarak tanımlanmıştır. ”Çalıştıran” olgusu, tespiti istenen sürelere ilişkin hizmet akdinin tarafı konumunda olan ve hizmet akdini düzenleyen “işvereni” ifade etmektedir. Hizmet tespitine yönelik davalarda, çalışma ilişkisinin nitelik ve süresinin belirlenmesinde, bu yöndeki işyeri bilgi ve belgelerine ulaşılmada, kısacası, davanın sübutu ve verilen kararın infazı açısından, işverenin kim olduğunun bilinmesinde yasal zorunluluk vardır bu nedenle, Sigortalının taraf olduğu hizmet akdinin hangi işverenler tarafından düzenlenmiş olduğu tespit edilip, hizmet tespitine yönelik davanın, anılan Yasanın 79/10. maddesine göre, sigortalıyı fiilen çalıştıran işverenlere yöneltmesi gerekir.
Husumet konusu, HMK 116. maddesinde yer alan ilk itirazlardan olmadığından, davanın her aşamasında ileri sürülebilir. Taraflarca ileri sürülmese dahi, gerek, mahkemece, gerekse Yargıtay’ca tarafların bu yönde bir savunmasının olup olmadığına bakılmaksızın kendiliğinden göz önünde tutulur.
506 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesi ile, “işveren; …sigortalıları çalıştıran… kişiler…” olarak tanımlanmış olup, hizmet tespitine yönelik davalarda, çalışma ilişkisinin nitelik ve süresinin belirlenmesinde, bu yöndeki işyeri bilgi ve belgelerine ulaşılmasında, bir başka deyişle, davanın sübutu, kanıtlama yükümlülüğü ve verilen kararın infazı açısından, işverene husumet yöneltilmesi zorunludur.
Davaya konu somut olayda; 01.04.1981 işe giriş ve 14.04.1981 varide tarihli işe giriş bildirgesinde işyeri ünvanının M. A.. B.. olduğu, dinlenen tanıkların işyerinin götürü işlerinin M. A..B..’na verildiğini, ilgilinin ise işi alt işveren olarak İ.. A..’a verdiği beyanları gözünde bulundurularak, işverene HMK 124. maddesi dikkate alınmak suretiyle, husumet yöneltmesi için davacıya mehil verilmeli, husumet yöneltildiğinde, işverenin göstereceği deliller toplanmalı, 01.07.1966 doğumlu davacının hizmet tespiti istenen tarihlerde 14 yaşında olması nedeniyle eğitim durumu araştırılmalı bu tarihlerde öğrenci olup olmadığı belirlenmeli, toplanan tüm kanıtlar birlikte değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre bir karar verilmelidir. Bütün deliller toplandıktan sonra, yapılacak değerlendirme sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Kabule göre de;
506 sayılı Kanunun 60/G maddesi; malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları uygulanmasında 18 yaşından önce malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olanların sigortalılık sürelerinin 18 yaşını doldurdukları tarihte başlamış kabul edileceği, ancak, bu tarihten önceki sürelerin prim ödeme gün sayısına dahil edileceği hükmünü içermekte olup, aynı Kanunun Geçici 54. maddesi kapsamında 01.04.1981 tarihinden önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tescili bulunmayan ve 01.07.1966 doğumlu olan davacının 18 yaşını 01.07.1984 tarihinde ikmal ettiğinden; sigortalılık başlangıcı olarak 18 yaşını ikmal ettiği tarihinin esas alınması gerektiğinin gözetilmemiş olması,
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.05.2008 tarih ve 2008/10-370 Esas, 2008/410 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 326’ncı maddesi uyarınca vekâlet ücreti de dâhil yargılama giderleri (5502 sayılı Kanunun 36. maddesine göre Sosyal Güvenlik Kurumunun harçtan muaf olması, harç hariç) davada haksız çıkan, yani aleyhe hüküm verilen tarafa yükletilir hükmüne rağmen, mahkemece, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin sadece işverenden tahsiline karar verilmesi, isabetsizdir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 31.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.