Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/15263 E. 2014/6641 K. 24.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/15263
KARAR NO : 2014/6641
KARAR TARİHİ : 24.03.2014

Mahkemesi : Malatya 1. İş Mahkemesi
Tarihi : 31.05.2013
No : 2010/247-2013/546

Davacı, 01.06.1993-01.10.1996 tarihleri arasında 1479 sayılı Kanuna tabi olarak isteğe bağlı sigortalı olduğunun tespiti ile 01.03.2010 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı tahsisine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-1479 sayılı Kanunun isteğe bağlı sigortalılığa ilişkin düzenlemeyi içeren 79. maddesinin, önce 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, sonrasında 4956 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki hükmünde; isteğe bağlı sigorta primlerinin ödenmemesi, isteğe bağlı sigortalılığı sona erdiren yasal bir neden olarak öngörülmemiş ise de, anılan maddede 04.10.2000 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 25. maddesiyle yapılan değişiklikte, “art arda üç ay prim ödenmemiş olması” isteğe bağlı sigortalılığı, son prim ödeme tarihi itibariyle sona erdiren yasal bir neden olarak belirtilmiştir. Yine, 04.10.2000 tarihi öncesindeki isteğe bağlı sigortalılık dönemine ilişkin olarak prim borcu bulunanlar yönünden, aynı Kanun Hükmünde Kararname’nin geçici 2. maddesi, 04.10.2000 tarihinde 1479 sayılı Kanun kapsamında isteğe bağlı sigortalı olanların isteğe bağlı sigortalılıklarının, bu Kanun Hükmünde Kararname’nin yayımlandığı tarihe kadar birikmiş tüm prim borçlarını, Kanun Hükmünde Kararname’nin yayımı tarihini takip eden 6 ay içinde ödemeleri şartıyla devam ettirileceği, bu şartı yerine getirmeyenlerin sigortalılıklarının ise, son prim ödeme tarihi itibariyle sona erdirileceği hükmünü içermekte ise de, anılan Kanun Hükmünde Kararname tüm hükümleriyle, Anayasa Mahkemesinin 08.08.2001 tarihinde yürürlüğe giren 26.10.2000 günlü kararı uyarınca iptal edilmiştir.
1479 sayılı Kanuna 03.07.2001 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 4692 sayılı Kanunla eklenen geçici 1. maddenin 2. fıkrasında ise “1479 sayılı Kanuna göre 04.10.2000 tarihinden önce isteğe bağlı sigortalı olanların bu sigortalılıklarının 30.06.2001 tarihine kadar birikmiş tüm prim borçlarını, bu tarihten itibaren 6 aylık süreye ilişkin prim borçlarıyla birlikte 31.12.2001 tarihine kadar ödemeleri şartıyla devam ettirilir.” hükmüne yer verilmiştir.
1479 sayılı Kanunun 79.maddesinde, 4956 sayılı Kanunun 33.maddesiyle yapılan ve 08.08.2001 tarihi itibariyle yürürlüğe giren yasal düzenleme ile de; “sigortalının toplam borcunun 3 aylık prim ve ceza tutarından fazla olması, isteğe bağlı sigortalılığın, sigortalının daha önce ödediği primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibariyle sona erdirilmesi” nedeni olarak öngörülmüştür.
Dava konusu somut olayda; Kurumca 23.01.1986 tarihinden itibaren 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalı olarak tescil edilen davacının vergi, oda, sicil kayıtları, 506 sayılı Kanuna tabi sigortalılığı ile prim ödemeleri gözetilerek, 01.01.1987-14.10.1987, 01.01.1988-14.12.1988 tarihleri arasında ve 01.01.2006-devam şeklinde zorunlu, 11.07.1989-31.05.1993, 01.10.1996-01.01.2006 tarihleri arasında isteğe bağlı sigortalı kabul edildiği anlaşılmaktadır.
Yukarda açıklanan yasal düzenlemeler ışığında, her yasa yürürlükte olduğu dönemde geçerli ise de, yasa koyucu 04.10.2000 öncesi isteğe bağlı sigortalı olanların prim borçlarının tasfiyesi yönünde çeşitli tarihlerde hükümler getirmiştir.
Hal böyle olunca, davacının ihtilaf konusu döneme yönelik anılan yasal düzenlemeler kapsamında prim ödemesinin varlığı araştırılarak, yasal süresi içinde bu hükümlerden yararlanmak üzere Kuruma başvurusu bulunup bulunmadığı belirlenerek, varılacak sonuca göre sigortalı kabul edilmesi gereken dönem belirlenerek, tahsis şartlarının varlığı irdelenerek karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
2-Kabule göre de; Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinin (2). fıkrasında “hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir”, hükmü öngörülmüş olup, anılan hükme aykırı olarak, kararda, mahkemece tahsiste esas alınan ve taraflar arasında ihtilaf konusu olan süreler yönünden hüküm kurulmaması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 24.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.