Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/15167 E. 2014/8643 K. 15.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/15167
KARAR NO : 2014/8643
KARAR TARİHİ : 15.04.2014

Mahkemesi : Gümüşhane Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Tarihi : 15.05.2013
No : 2013/13-2013/73

Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava; 19.05.2011 tarihli trafik kazasında vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan peşin değerli aylıkların tahsili istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı olay tarihinde yürürlükte olan 5510 sayılı Kanun hükümleridir.
5510 sayılı Kanunun 13. maddesinde iş kazası,
“a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
b)(Değişik bend:17.04.2008-5754 S.K./8.mad) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle, sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,
c)Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
d)(Değişik bend:17.04.2008-5754 S.K./8.mad) Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
e)Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özüre uğratan olay olarak tanımlanmıştır.
Dava konusu olayda çözülmesi gereken husus, sigortalının ölümüne neden olan olayın bir iş kazası olup olmadığı, buna bağlı olarak söz konusu uyuşmazlıkta uygulanacak olan yasa hükmünün belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.
Zira kaza, bir iş kazası ise, davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Kanunun ” İş Kazası Ve Meslek Hastalığı İle Hastalık Bakımından İşverenin Ve Üçüncü Kişilerin Sorumluluğu” başlıklı 21. maddesinin 4. fıkrası olup, anılan düzenlemede, iş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse,sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücû edileceği belirtilmiştir. Anılan fıkra hükmüne göre; üçüncü kişinin rücu alacağından sorumluluğu kusur sorumluluğu esasına dayanır. Rücu edilecek miktar ise; sigortalı ya da hak sahiplerine yapılan ödemelerin tümünün, bağlanacak gelirlerin ise başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısının kusur karşılığından oluşmaktadır.
Kazanın, iş kazası olmaması durumunda ise, davanın yasal dayanağı, 5510 sayılı Kanunun “Uzun Vadeli Sigorta Kolları Bakımından Üçüncü Kişinin Sorumluluğu” başlıklı 39. maddesi olup, anılan maddenin birici fıkrasında; Üçüncü bir kişinin kastı nedeniyle malûl veya vazife malûlü olan sigortalıya veya ölümü halinde hak sahiplerine, bu Kanun uyarınca bağlanacak aylığın başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı için Kurumca zarara sebep olan üçüncü kişilere rücû edileceği belirtilmiştir. Bu fıkra kapsamında rücu edilecek kişilerin sorumlulukları sadece üçüncü kişinin kasti fiili ile sınırlandırılmıştır. Rücu edilecek miktar ise ilk peşin sermaye değerli gelirin yarısıdır.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden, sigortalının trafik kazası sonucu vefat ettiği anlaşılmakta olup, sigortalının sigortalılığına esas faaliyetinin ne olduğu, bu faaliyeti kapsamında yolculuk yapıp yapmadığı anlaşılamamaktadır. Mahkemece; sigortalının Kurum nezdindeki şahsi sicil dosyası da getirtilerek, sigortalılığına esas faaliyeti, varsa tanık beyanı ve diğer tüm deliller birlikte değerlendirilerek olayın oluş şekli, giderek iş kazası olup olmadığı yukarıda belirtilen 13. madde kapsamında belirlendikten ve davanın yasal dayanağı tespit edildikten sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz bulunmuştur.
O halde, davacı avukatlarının bu yönlerini amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 15.04.2014 gününde oy birliğiyle karar verildi.