YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/15096
KARAR NO : 2014/2298
KARAR TARİHİ : 11.02.2014
Mahkemesi :Adana 4. İş Mahkemesi
Tarihi :22.05.2013
No :2011/803-2013/342
Davacı, ölen kızı üzerinden 3201 sayılı Yasa kapsamında yurtdışı borçlanma işleminin reddine dair Kurum işleminin iptali ile kızı üzerinden tahsis talep tarihini takip eden aybaşından itibaren ölüm aylığı bağlanması gerektiğinin tespitini istemiştir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde, 3201 sayılı Yasa kapsamında borçlanma işleminin reddine dair Kurum işleminin iptaline yönelik istem hakkında davacının hukuki yararı bulunmadığından karar verilmesine yer olmadığına, ölüm aylığı bağlanması yönünden ise istemi davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Somut olayda; 01.07.1923 doğumlu davacının, 27.08.1998 tarihinde ölen kızı A..K.. üzerinden 3201 sayılı Yasa kapsamında borçlanma istemini reddeden Kurum işleminin iptalini ve tahsis talebini takip eden aybaşından itibaren ölen kızı üzerinden ölüm aylığı bağlanmasını istemiştir. Dosya kapsamından, davacının 11.03.2010 tarihinde Kuruma intikal eden dilekçesi ile ölen kızı üzerinden 3201 sayılı Yasa kapsamında 1978 – 1979 yılları arasındaki Almanya ülkesindeki ev kadınlığı sürelerinden 420 gün borçlanma isteminin, 06.08.2003 tarihinden önce sigortalının ölmesi nedeniyle davacının sigortalı tarafından geçiminin sağlandığı belgelenmediğini değerlendiren 07.04.2010 tarihli Kontrol Memurunun raporuna istinaden davalı Kurum tarafından davacının 3201 sayılı Yasaya göre yurtdışı borçlanma isteminin reddedildiği, yargılama aşamasında, davalı Kurumun, davacının ölen kızının toplam 903 gün 506 sayılı Yasa kapsamında isteğe bağlı ve zorunlu sigortalılığını kabul ettiği, davacının 25.04.2011 tarihinde Kuruma intikal eden dilekçesi ile ölen kızı üzerinden ölüm aylığı bağlanması için tahsis talebinin olduğu görülmüştür.
Mahkemece, davacının, ölen kızının 903 gün sigortalılık süresi gözetilerek ölüm aylığı bağlanması için 3201 sayılı Yasa kapsamında borçlanmasında davacının hukuki yararı bulunmadığı değerlendirilerek, davacının 3201 sayılı Yasa kapsamında borçlanma işleminin reddine dair kurum işleminin iptaline yönelik istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacının, ölüm aylığı bağlanması istemi yönünden ise davacının tahsis şartları 06.08.2003 tarihli değişiklikle 506 sayılı Yasanın 69. maddesinde ölüm aylığı bağlanması şartlarında sigortalının anne babanın geçimini sağlama koşulu kaldırıldığını belirterek 5510 sayılı Yasanın 34. maddesine istinaden davacının tahsis talebini takip eden 01.05.2011 tarihi itibariyle ölen kızı üzerinden ölüm aylığının bağlanması gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.
Ölüm Sigortasından Aylık Bağlanma Şartlarını düzenleyen 506 sayılı Yasanın 66. maddesinin 3. fıkrası “Toplam olarak 1.800 gün veya en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup, sigortalılık süresinin her yılı için ortalama olarak 180 gün Malüllük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortaları primi ödemiş durumda” ölen sigortalının hak sahibi kimselerine aylık bağlanacağı düzenlenmiş iken, anılan fıkranın 12/12/2006 tarihinde 5561 sayılı Yasanın 1. maddesinin 1 fıkrası ile değiştirilerek “5 yıldan beri sigortalı bulunup, sigortalılık süresinde en az 900 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş durumda,” ölen sigortalının hak sahibi kimselere aylık bağlanacağı düzenlenmiştir.
17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Yasanın 20. maddesi ile değişik 5510 sayılı Yasanın 32. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendinde “En az 1800 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş veya 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılanlar için, her türlü borçlanma süreleri hariç en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup, toplam 900 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş,” durumda iken ölen sigortalının hak sahiplerine, yazılı istekte bulunmaları halinde, ölüm aylığı bağlanacağı düzenlenmiştir.
17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Yasanın 21. maddesi ile değişik 5510 sayılı Yasanın 34. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendinde, “Hak sahibi eş ve çocuklardan artan hisse bulunması halinde her türlü kazanç ve irattan elde etmiş olduğu gelirinin asgari ücretin net tutarından daha az olması ve diğer çocuklarından hak kazanılan gelir ve aylıklar hariç olmak üzere gelir ve/veya aylık bağlanmamış olması şartıyla ana ve babaya toplam % 25’i oranında; ana ve babanın 65 yaşın üstünde olması halinde ise artan hisseye bakılmaksızın yukarıdaki şartlarla toplam % 25’i,” oranında aylık bağlanacağı düzenlenmiştir.
Yukarıda yapılan açıklamalara göre; 506 sayılı Kanunun 69’uncu maddesi 06.08.2003 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4958 sayılı Kanun’un 35’inci maddesi ile değiştirilmiş olup, değişiklikten önceki hükmüne göre; ana ve babaya aylık bağlanabilmesi için geçimlerinin ölüm tarihi itibariyle sigortalı çocukları tarafından sağlanması gerekmekteydi. Değişiklikten sonraki hükme göre ise; ana ve baba sosyal güvenlik kuruluşlarında tabi olarak çalışıyor veya buralardan 2022 sayılı Kanun uyarınca bağlanan aylık hariç olmak üzere, her ne ad altında olursa olsun gelir veya aylık alıyorsa, ölüm aylığı bağlanamayacaktır. Davacının her türlü kazanç ve irattan elde ettiği gelirin asgari ücretin net tutarından daha az olup olmadığı, diğer çocuklarından hak kazanılan gelir ve aylıklar bulunup bulunmadığı araştırılarak, yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler de tartışılarak sonuca göre, usuli kazanılmış haklar da gözetilerek karar verilmesi gerekirken, mahkemece eksik araştırma ve yetersiz inceleme ile hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Kabule göre ise; anne babanın ölüm aylığından yararlanma koşullarının, 5510 sayılı Yasanın 32/2 ve 34/1-(d) bendinde düzenlenmesine rağmen mahkemece, 5510 sayılı Yasanın 34/1-(c) maddesinin yasal dayanak olarak kabul edilmesi, usul ve yasaya aykırı olduğu gibi, davacının 3201 sayılı Yasa kapsamında borçlanma isteminde, ölüm aylığı bağlanabilme şartlarının sağlanması yönünden davacının hukuki yararı olduğu gibi, borçlanma tutarı yönünden ölüm aylığı tutarında fark oluşturabileceğinden davacının hukuki yararı olduğu gözetilmeden sadece ölüm aylığı bağlanabilme şartları açısından değerlendirilip hukuki yarar yokluğu nedeniyle davacının bu istemi yönünden karar verilmesine yer olmadığına hükmedilip, davanın kabulüne göre, yargılama giderlerinin davalı üzerine bırakılması ve davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 11.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.