Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/15086 E. 2014/4081 K. 28.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/15086
KARAR NO : 2014/4081
KARAR TARİHİ : 28.02.2014

Mahkemesi : Samsun 1. İş Mahkemesi
Tarihi : 08.05.2013
No : 2009/599-2013/287
Davacı : A.. K.. adına Av. M.. B..
Davalılar : 1-Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı adına Av. H.. K..
2-S.. E.. adına Av. Y.. H..
3-C.. E.. 4-B.. E..

Dava hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne hükmedilmiştir.
Hükmün, davacı ve davalı Kurum vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davalılara ait işyerinde 1985 – Temmuz 1998 dönemlerinde (askerlik dönemi hariç) hizmet akdine tabi olarak geçen ve Kuruma bildirilmeyen çalışma sürelerinin tespitine ilişkin davada, davacının davalı işverenlere ait 9758 ve 1016377 sicil numaralı işyerlerinden bildirimlerinin bulunduğu değerlendirilerek, Mahkemece yapılan yargılamada, davanın kısmen kabulü ile davacının 15.05.1987-20.05.1991 ve 04.10.1992-30.09.1997 tarihleri arasında G..-İ.., S..-C.. E.. adlı işyerinde, 01.10.1997-30.06.1998 tarihleri arasında B.. E.. ve S..S..A.. Hizmetleri Limited Şirketinde sürekli ve kesintisiz olarak asgari ücretle çalıştığının tespitine karar verilmiştir.
1) Davanın yasal dayanağı olan 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesinde, yönetmelikle belirlenen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları, Kurumca saptanamayan sigortalıların, çalıştıklarını, hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilâm ile kanıtlayabildikleri takdirde, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayılarının göz önünde bulundurulacağı açıklanmış olup, anlaşılacağı üzere çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden bu maddeyle getirilen süre, doğrudan doğruya hakkın özünü etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hakkın özü bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır. Buna göre; ilgili kişi hakkında işe giriş bildirgesi düzenlenmediği, düzenlenmesine karşın yasal hak düşürücü süre içerisinde Kuruma verilmediği, sigortalılık bildirimini içeren dönemsel sigorta primleri bordrosunun/aylık prim ve hizmet belgesinin hazırlanmadığı veya anılan süre içerisinde Kuruma teslim edilmediği, sigorta priminin Kuruma yatırılmadığı, çalışmanın varlığı yönünde Kurum görevlilerince herhangi bir saptamanın söz konusu olmadığı durumlarda, hizmetin varlığını ileri süren kişilerin hak düşürücü süre içerisinde yargı yoluna başvurması zorunludur. Bununla birlikte önemle vurgulanmalıdır ki, değinilen kuralın tek istisnası, kamu kurum ve kuruluşlarında gerçekleşen hizmete ilişkin olarak, Kuruma aktarılmasa dahi işveren tarafından ödenen ücret/maaş üzerinden sigorta primi kesintisi yapılması olgusudur. Bir başka anlatımla, sözü edilen niteliğe sahip işyerinde çalışanların kayıtlara geçirilmesi ve ücret ödemelerinin de belgelere dayandırılması asıl olduğundan, yukarıda açıklanan durumların hiçbiri gerçekleşmemiş olsa da Kuruma aktarılmamasına karşın işverence ilgiliye ödenen ücret/maaş üzerinden sigorta primi kesintisi yapıldığı takdirde hak düşürücü süreye ilişkin hüküm uygulanamaz. Belirtilmelidir ki, uygulama yapılırken, hizmetin ara vermeksizin kesintisiz gerçekleştiği durumlarda, çalışmanın sona erdiği (işten çıkış yapıldığı) yılın sonuna karşılık gelen 31 Aralık gününden başlayarak beş yıllık sürenin hesaplanması gerekmektedir.
Mahkemece bilgi ve görgüsüne başvurulan tanıkların aydınlatıcı net anlatımları ile tüm dosya içeriğine göre 01.09.1989-20.05.1991 ve 04.10.1992-30.09.1997 tarihleri arası dönemlere ilişkin çalışma iddiası kanıtlandığından, söz konusu talep yönünden davanın kabulü uygun görülmekte ise de, yukarıdaki yasal düzenleme ve açıklamalar ışığında dava değerlendirildiğinde; davacının 9758 sicil numaralı işyerinden işe giriş bildiriminin 01.09.1989 tarihinde yapıldığı ve kesintisiz çalışmanın sona erdiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içinde dava açılmadığı görüldüğünden ve 01.09.1989 öncesi dönemin hak düşürücü süreye uğradığı belirgin olduğundan, 01.09.1989 öncesi döneme yönelik talebin hak düşürücü süreden reddi gerekmektedir.
2) Medeni haklardan istifade (hak) ehliyeti bulunan her tüzel kişi taraf ehliyetine de sahiptir. Tüzel kişiliğin son bulması ile artık eski tüzel kişinin taraf ehliyeti de son bulur. Dava devam ederken tüzel kişiliğin son bulması halinde davaya devam edilmesine imkan yoktur. Taraf ehliyeti kamu düzeni ile ilgili olup hakimin bu hususu re’sen göz önünde bulundurması zorunludur.
Somut olayda; Samsun Ticaret Sicil Memurluğu’nun 20.06.2008 tarihli yazısında davacının çalışmalarının geçtiğini iddia ettiği ve aleyhine hüküm tesis olunan B.. E.. S.. S.. Servis Hizmetleri Taahhüt Oto Kiralama Ticaret ve Pazarlama Limited Şirketi’nin 12.12.2003 tarihinde tasfiyeye girdiği ve 28.06.2005 tarihinde kapandığı bildirilmiştir. Tasfiyesini tamamlayan şirketin tüzel kişiliği ve dolayısıyla taraf ehliyeti yoktur.
Bu durumda Mahkemece yapılacak iş; davacıya davalı şirketin ihyası için dava açmak üzere süre vermek, şirket ihya edildikten sonra taraf teşkilini sağlayarak davayı sonuçlandırmaktan ibarettir.
Mahkemenin, yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda araştırma yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı ve davalı Kurum vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının isteği durumunda davacıya geri verilmesine, 28.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.