YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/15057
KARAR NO : 2014/2455
KARAR TARİHİ : 12.02.2014
Mahkemesi : İstanbul 13. İş Mahkemesi
Tarihi : 05.06.2013
No : 2011/1315-2013/330
Dava, 1479 sayılı Kanun kapsamında Bağ-Kur sigortalılığı değerlendirilerek yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Her uyuşmazlık, dayandığı işlem veya olayların meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasal kurallara göre çözümlenmelidir. Davanın yasal dayanağını oluşturan 1479 sayılı Kanunun 24 ve 25’inci maddeleri, anılan Kanun kapsamındaki Bağ-Kur sigortalılığı koşullarını ve bu sigortalılığa yasal karine sayılan olguları belirlemektedir. Zaman zaman anılan maddelerdeki değişikliklerle farklı kurallar öngörülmüş ise de; “kendi nam ve hesabına bağımsız çalışma” Bağ-Kur sigortalılığının temel ve ön koşulu olarak varlığını korumuştur. Başka bir deyişle, belirtilen bu ana koşulun gerçekleşmesinden sonra, diğer kural ve unsurlar değerlendirilebilir.
01.10.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanunun 24’üncü maddesi ilk şekliyle, çalışma olgusunun gerçekleşmesi yanında, sigortalılığın oluşumu için, kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıtlı olma koşulunu da aramıştır. Bu kuruluşlara kayıt tarihi ise, sigortalılığın başlangıcı yönünden, yasal karine kabul edilmiştir. 04.05.1979 tarihinde yürürlüğe giren 2229 sayılı Kanun, Bağ-Kur’lu olabilme yönünden, söz konusu 24’üncü maddenin öngördüğü meslek kuruluşlarına kayıtlı olma koşulunu kaldırmış, sadece Kanunun temel ilkesi olan kendi ad ve hesabına çalışma koşulunun gerçekleşmesi durumunda, sigortalılığın oluşacağını yeterli görmüştür. Buna karşın, 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanun bağımsız çalışanların sigortalı olabilmeleri yönünden vergi yükümlülüğünü öngörmüş, vergiden muaf olanların da kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıtlı olmaları durumunda yine sigortalı sayılacaklarını kabul etmiştir. 22.03.1985 yürürlük tarihli 3165 sayılı Kanun, sigortalılığa karine yönünden vergi kaydının, bu kaydın bulunmaması veya vergiden muaf olunması halinde, esnaf ve sanatkâr sicili veya kanunla kurulu meslek kuruluşu kayıtlarının esas alınacağını belirlemiştir. Bu arada, 04.10.2000 tarihinde yürürlüğe giren 619 sayılı KHK ile vergi kaydı olanlar ile vergiden muaf olanlardan esnaf ve sanatkâr siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıtlı olanlar Bağ-Kur sigortalısı kabul edilmiş ve anılan KHK Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilerek, 08.08.2001 tarihinde yürürlükten kalkmıştır. Ancak bu defa 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanunla düzenleme aynen korunmuştur.
Davaya konu uyuşmazlıkta; davacının Bağ-Kur sigortalılık başlangıcı itibariyle 3165 sayılı Kanunla getirilen koşullar geçerlidir. Bu durumda, vergi mükellefiyetinin yanında esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı olmak veya kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun olarak kayıtlı olmak da, kendi nam ve hesabına bağımsız çalışmak koşuluyla, zorunlu sigortalılık için yeterlidir.
Davacının; 18.11.1986 – 01.01.1988 tarihleri arasında vergi kaydı, 27.10.1987 – 30.04.2000 tarihleri arasında Kamyonetçiler Odası kaydı bulunmaktadır. Söz konusu vergi kaydına istinaden, 22.10.1987 tarihinde davalı Kurum kayıtlarına intikal eden bildirge ile 18.11.1986 tarihi itibariyle davacının, 1479 sayılı Kanun kapsamında Bağ-Kur tescili yapılmış, 30.04.2000 tarihine kadar sigortalı kabul edilerek primleri 5458 sayılı Kanun kapsamında yapılandırma hükümlerinden de yararlandırılmak suretiyle tahsil edilmiştir. Ancak, 15.04.2011 tarihinde Kamyoncular Odası kayıtları üzerinden yapılan denetim sonucunda; davacının, oda üyeliğine kabulü sırasında yönetim kurulu kararı alındığına dair kayıt bulunmadığı, davacının, 1993 ve 1996 yıllarında yapılan genel kurul hazirun cetvellerinde adının bulunmadığı ve Esnaf Sicil kaydı bulunmadığı belirlenerek, tutanak altına alınmış ve davacının sigortalılığı davalı Kurum tarafından yeniden düzenlenerek, vergi kaydı bulunan 18.11.1986 – 01.01.1988 tarihleri arasında sigortalı olarak kabul edilip, sonrasındaki sigortalılığı iptal edilmiştir.
Davacı, 18.11.1986 – 30.04.2000 tarihleri arasındaki süreler nazara alınarak 506 sayılı Kanun kapsamında yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine karar verilmesini istemiş; Mahkemece, davalı Kurumun sigortalılığın iptaline ilişkin gerekçeleri yerinde görülerek davanın reddine verilmiştir.
Dosya kapsamındaki Kamyoncular Odası kayıtlarından; her ne karar, davacının, oda üyeliğine kabulüne ilişkin yönetim kurulu kararı yoksa da, kaydın, 27.10.1987 tarihli kayıt dilekçesine göre oluşturulduğu, üye kayıt defteri noter tasdikli olup herhangi bir kazıntı ve silinti bulunmadığı, davacının kaydının kendisinden önceki ve sonraki kaytılarla, gerek, numara, gerekse kayıt tarihi itibariyle teselsül eder nitelikte olduğu, davacının, 1999 tarihli oda genel kurul hazirun cetvelinde adının bulunduğu, söz konusu kayda itibar edilmemesini gerektirecek sahtecilik iddia ve delilinin de bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Bu nedenlerle; davacının anılan dönemde de sigortalı olduğunun kabulüyle yaşlılık aylığı tahsis şartlarına ilişkin değerlendirme yapılması gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 12.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.