Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/14774 E. 2014/2589 K. 13.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/14774
KARAR NO : 2014/2589
KARAR TARİHİ : 13.02.2014

Mahkemesi : İskenderun 1. İş Mahkemesi
Tarihi : 30.04.2013
No : 2011/702-2013/575

Dava, 506 sayılı Kanuna tabi zorunlu sigortalılık süreleri ile çakışan 1479 sayılı Kanun kapsamındaki zorunlu sigortalılığın iptali ile 01.12.2010 tarihi itibarıyla yaşlılık aylığına hak kazanıldığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün davalı S.. S.. Başkanlığı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
01.02.1979 – 31.12.1984, 01.03.1995 – 10.10.1995, 05.08.2006 – 01.07.2008, 27.08.2008 – 02.12.2009, 08.01.2010 – 10.11.2010 dönemlerinde adına 506 sayılı Kanuna ve 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendine tabi zorunlu sigortalılık bildirimleri gerçekleştirilen, 09.02.1988 – 15.05.1992, 30.12.2004 – 11.04.2011 tarihleri arasında 1479 sayılı Kanun ve 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi hükümleri kapsamında zorunlu sigortalılığı bulunan davacının 210 günlük askerlik borçlanması karşılığı tutarını yatırdığı, taksiyle yolcu taşımacılığı faaliyetine bağlı olarak 09.02.1988 – 15.05.1992, 30.12.2004 – 11.04.2011 dönemlerinde meslek kuruluşu üyeliğinin, 30.12.2004 – 11.04.2011 tarihleri arasında vergi kaydının olduğu, 11.11.2010 günü davalı Kuruma yönelttiği yaşlılık aylığı tahsis başvurusu üzerine tesis edilen işlemle çakışan SSK sigortalılığının geçersiz duruma getirilip istemin reddedildiği anlaşılmakta olup yargılama aşamasında 30.12.2004 – 05.08.2006 dönemine ilişkin sigorta prim borcu aslının 08.03.2013 tarihinde ödendiği belirgindir.
Davanın yasal dayanaklarından olan 1479 sayılı Kanunun, 02.08.2003 günü yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanunla değişik 24. maddesinde, kanunla ve kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulu sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan, esnaf ve sanatkârlar ile diğer bağımsız çalışanlardan ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya basit usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar ile gelir vergisinden muaf olanlardan Esnaf ve Sanatkârlar Sicili ile birlikte kanunlu kurulu meslek kuruluşuna yöntemince kayıtlı olanların bu Kanuna göre sigortalı sayılacakları belirtilmiş, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde ise hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar yönünden zorunlu sigortalılık için gelir vergisi yükümlüsü olma koşulu korunup, gelir vergisinden bağışık tutulanlar için yalnızca esnaf ve sanatkâr siciline kayıt zorunluluğu aranmıştır.
Diğer taraftan, 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde, hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanların sigortalılıkları belirtilmiş, “Sigortalılık hallerinin birleşmesi” başlığını taşıyan 53. maddesinin ilk fıkrasında, sigortalının, 4. maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sigortalılık hallerinden birden fazlasına aynı anda tabi olmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde; öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (c) bendi kapsamında çalışması yoksa ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınarak sigortalı sayılacağı öngörülmüş, anılan fıkra daha sonra 6111 sayılı Kanunun 33. maddesi ile değişikliğe uğramıştır. 01.03.2011 tarihinde yürürlüğe giren bu maddede, sigortalının 4. maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statüleri ile (c) bendinde yer alan sigortalılık statüsüne aynı anda tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi halinde öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statülerine tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi durumunda ise aynı maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılacağı açıklanmış, 5510 sayılı Kanuna 6111 sayılı Kanunla eklenen geçici 33. maddede de, Kanunun 53. maddesinin birinci fıkrasında bu maddenin yürürlük tarihi itibarıyla yapılan değişikliklerin, bu değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihten öncesi için uygulanmayacağı belirtilmiştir.
Sosyal Güvenlik Hukukumuzda, “sosyal sigortalarda çokluk”, bir başka anlatımla bireylere olabildiğince sosyal sigorta hakkı tanıma, “yararlanmada ve yükümlülükte teklik” ilkesi egemen olup buna göre, aynı tarihlerde farklı sosyal güvenlik kuruluşları ve kanunları kapsamında bulunulamaz ve çifte sigortalılık olarak adlandırılan bu statü kanun hükümleriyle engellenmiştir. 5510 sayılı Kanunun yürürlükte olmadığı 01.10.2008 tarihi öncesine ilişkin olarak bu tür çakışan (ikili) sigortalılığa ilişkin uyuşmazlıkların çözümü için, gerçek ve fiili çalışmanın, başka bir anlatımla baskın sigortalılık olgusunun hangi Kurum ve Kanun kapsamında gerçekleştiği belirlenmeli, aynı döneme rastlayan gerçek ve fiili çalışmalardan hangisinin sigortalının hayatında ekonomik olarak baskın çalışma niteliği taşıdığı ortaya konulmalıdır. Şu durumda 506 sayılı (hizmet akdine dayalı olarak işveren/işverenler tarafından çalıştırılma) ve 1479 sayılı (hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışma) Kanunlar kapsamında veya 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri çerçevesinde birleşen (çakışan) zorunlu sigortalılık olgusuna ilişkin olarak; 5510 sayılı Kanunun yürürlükte olmadığı 01.10.2008 tarihi öncesi dönem yönünden baskın sigortalılığa üstünlük tanınmalı, 01.10.2008 – 01.03.2011 dönemi yönünden 5510 sayılı Kanunun 53. maddesi gereğince ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınmalı, 01.03.2011 tarihinden itibaren ise anılan maddede 6111 sayılı Kanunla yapılan değişiklik gözetilerek hizmet akdine dayalı çalışmaya değer verilmelidir.
Yukarıdaki yasal düzenleme ve açıklamalar ışığında; öncelikle çakışan 05.08.2006 – 01.07.2008, 27.08.2008 – 02.12.2009, 08.01.2010 – 10.11.2010 dönemleri yönünden anılan ilkeler kapsamında araştırma ve değerlendirme yapılarak tabi olunacak sigortalılık statüsü belirlenmeli, sonrasında 2829 sayılı Kanun hükümleri ve aylık bağlama koşulları yönünden irdeleme yapılmalı, çakışmanın bulunmadığı 30.12.2004 – 05.08.2006 dönemi bakımından olası ödeme tarihi itibarıyla hesaplanacak gecikme zammının da yatırılması gerektiği ve borcun tümüyle ödendiği tarihi izleyen ay başından itibaren aylığa hak kazanılacağı dikkate alınmalı, toplanan kanıtlar değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 13.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.