YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/14566
KARAR NO : 2014/8385
KARAR TARİHİ : 11.04.2014
Dava, rucüan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, davacı Kurum ve davalılardan …’ın temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi Dr. … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1) şirketinin temyizine ilişkin olarak,
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 8. maddesi hükmüne göre, iş mahkemelerinden verilmiş bulunan nihai kararların 8 gün içinde temyiz olunması gerekir.
Hüküm, 13.06.2013 tarihinde limited şirket vekilinin yüzüne karşı yöntemince tefhim edilmiş, temyiz ise 24.06.2013 tarihinde vuku bulmuştur. Şu duruma göre anılan şirket vekilinin temyizi yönünden 8 günlük temyiz süresi geçmiştir
O halde, 01.06.1990 gün ve sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı da gözetilerek davalı Kurum vekilinin temyiz dilekçesinin süre aşımı yönünden reddine karar verilmesi gerekir.
2) Davacı Kurum, 13/03/2004 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucunda sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan gelirler ile yapılan harcama ve ödemelerden oluşan sosyal sigorta yardımlarının 506 sayılı Kanun’un 10 ve 26’ncı maddeleri uyarınca rücuan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Hükme esas alınan kusur raporunda; davalı limited şirketin % 60, ustabaşı konumundaki davalı …’in %10, sigortalının ise % 30 kusurlu bulunduğu belirtilmiş olup, Mahkemece 10. madde uygulanmak suretiyle ilk peşin değerli gelirin % 85 kusur karşılığına hükmedilmiştir.
506 sayılı Kanunun 26. maddesine göre, işverenin sorumluluğu kusur esasına dayanmakta ise de, aynı Kanunun 10. maddesi kusursuz bile olsa sorumluluğu yönüne gidilebileceğini öngörmektedir.
10. madde de, “Sigortalı çalıştırmaya başlandığının süresi içinde Kuruma bildirilmemesi halinde bildirgenin sonradan verildiği veya sigortalı çalıştırıldığının Kurumca tespit edildiği tarihten önce meydana gelen iş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık hallerinde ilgililerin sigorta yardımları Kurumca sağlanır. Sigortalı
./…
-2-
çalıştırmaya başlandığı Kuruma bildirilmiş veya bu husus Kurumca tespit edilmiş olmakla beraber, yeniden işe alınan sigortalılardan, süresi içinde Kuruma bildirilmiyenler için de, iş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık hallerinde gerekli sigorta yardımları Kurumca sağlanır. Ancak, yukarıdaki fıkralarda belirtilen sigorta olayları için Kurumca yapılan ve ilerde yapılması gerekli bulunan her türlü masrafların tutarı ile, gelir bağlanırsa, bu gelirlerin 22. maddede sözü geçen tarifeye göre hesabedilecek sermaye değerleri tutarı, 26. maddede yazılı sorumluluk halleri aranmaksızın, işverene ayrıca ödettirilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
İşverenin 506 sayılı Kanunun 10. maddesine göre sorumluluğu; kusursuzluk ilkesine dayanır. İş kazasında işverenin hiç kusuru olmasa bile, şayet sigortalının işe girişi süresinde Kuruma bildirilmemişse, Kurumca yapılan sosyal sigorta yardımlarından 10. maddeye göre sorumlu tutulması gerekir.
Diğer taraftan, 506 sayılı Kanunun 4. maddesinde, işveren nam ve hesabına işin yönetimi görevini yapan kimselerin “işveren vekili” olduğu, bu Kanun’da geçen işveren deyiminin işveren vekilini de kapsadığı belirtilmiştir. Anılan maddede 01.06.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3203 sayılı Yasa’nın 1. maddesi ile yapılan değişiklik ile işveren vekilinin, bu Kanun’da belirtilen yükümlülüklerinden dolayı aynen işveren gibi sorumlu olacağı hükmü getirilmiştir.
Bu düzenlemeler ışığında, 506 sayılı Kanunun 10. maddesinin uygulanmasının söz konusu olduğu durumlarda; şayet işyeri işveren vekilince yönetiliyorsa, maddelerde gösterilen “işveren” deyiminin yerine “işveren vekili” deyimi ikame olunacak ve işverenin sorumlu olduğu durumun sonuçlarına işveren vekili de katlanmak zorunda kalacaktır.
Bununla birlikte, somut olayda, davalı … .hukuki statüsü Mahkemece, ustabaşı olarak belirlendiğine göre, anılan şahsın işveren vekili olmaması nedeniyle 10. madde kapsamında bir sorumluluğu bulunmadığı, sorumluluğunun 506 sayılı Kanunun 26. maddesinin 2. fıkrası kapsamında değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeksizin, ayrıca 6100 sayılı HMK.’un 26 ve 31. maddelerinde yer alan “taleple bağlılık ilkesi” de göz ardı edilerek anılan şahsın 10. madde uyarınca sorumluluğuna hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma sebebidir.
Diğer taraftan, 2013 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 12. maddesinde; ” (1) Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, (yedinci maddenin ikinci fıkrası, dokuzuncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile onuncu maddenin son fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla,) Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir.” hükmü yer almakta olup, anılan maddede, nisbi vekalet ücretinin maktu vekalet ücretinin altında kalamayacağına dair hüküm bulunmadığından nisbi vekalet ücreti yerine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi de usul ve yasaya aykırıdır.
Ne var ki bu aykırılıkların giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, karar bozulmamalı, (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. maddesinde yer alan 1086 sayılı Kanunun temyize dair
../…
-3-
hükümlerinin uygulanmasının gerektiğine ilişkin düzenleme gereğince) Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 438. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ: Hüküm fıkrasının tamamen silinerek yerine;
“1) Davanın Kabulüne,
7.712, 13 TL ilk peşin sermaye değerinin onay tarihi olan 30/07/2009 tarihinden itibaren ,
273,00 TL tedavi giderinin sarf tarihinden itibaren işleyecek yasal faizleri ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı Kuruma verilmesine, 1.652,6 TL ilk peşin sermaye değerli gelirin onay, 58,5 TL tedavi giderinin sarf tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalı ve irketinden alınarak davacı Kuruma verilmesine,
2) 545, 46 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen, 116,88 TL harcın ise irketinden alınarak irad kaydına,
3) gereğince hesaplanan 958,21 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı Kuruma verilmesine, 361,79 TL nin daval şirketinden alınarak davacı Kuruma verilmesine,
4) Taraflarca vezneye yatırılan ve kullanılmayan bakiye avansın karar kesinleştiğinde iadesine,
5)Davacı tarafça davanın başından beri yapılan 656,50 tl yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine,” cümlelerinin yazılmasına ve hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının davalılardan alınmasına, 11.04.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.