Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/14465 E. 2014/5065 K. 07.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/14465
KARAR NO : 2014/5065
KARAR TARİHİ : 07.03.2014

Mahkemesi : Samsun 2. İş Mahkemesi
Tarihi : 30.04.2013
No : 2009/672-2013/270

Davacı, 1479 sayılı Kanun kapsamında Bağ-Kur sigortalılığını ve yaşlılık aylığını iptal eden Kurum işleminin iptaline; yaşlılık aylığının ödenmesine devam edilmesi gerektiğinin ve Kuruma borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Davacının; Kurum kayıtlarına 26.11.1997 tarihinde intikal eden giriş bildirgesi ile Bafra Bakkallar ve Bayiler Odası kaydı esas alınarak 22.03.1985 tarihinden itibaren tescil edildiği, 31.12.1990 tarihine kadar Esnaf Bağ-Kur sigortalısı sayılıp, primleri 16.02.1999 tarihinde ödediği; 506 sayılı Yasa kapsamındaki hizmetleri de gözetilerek, 01.01.1999 tarihinden itibaren 506 sayılı Yasadan bağlanan yaşlılık aylığının, oda kaydı usulsüz sayılarak, Bağ-Kur sigortalılığı; bunun sonucunda da yaşlılık aylığı iptal edilip, 2009 Nisan ayına kadar ödenen aylıkların borç çıkarıldığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece, oda kaydının sahteliğine veya davacı tarafından sahtecilik yapıldığına ilişkin ceza davası bulunmayıp, oda kayıtlarının usulsüz olmadığı, ayrıca, primlerin ödenip uzun süre kullanıldığı gerekçesiyle sigortalılığın ve yapılan tahsisin başlangıçtan itibaren geçerli olduğunun tespitine karar verilmiştir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun Geçici 7. maddesi uyarınca davanın yasal dayanağı olan 1479 sayılı Kanun’un 24-25. maddelerine göre davacının geçerli bir sigortalılığından bahsedebilmek için kendi nam ve hesabına bağımsız çalışması yanında bu çalışmanın gerçek veya götürü usulde vergi kaydı, geçerli bir esnaf sicili veya meslek kuruluş kaydının varlığına ihtiyaç vardır.
Tanık olarak dinlenen, davacının oğlu H. K. ; babasının, bakkallık-esnaflık yapmadığını, genellikle, köyde çiftçilik yapıp, hatırlamadığı tarihte pazarlarda 1-2 ay seyyar satıcılık yaptığını beyan etmiştir. Aynı tanığın Kurum müfettişine, babasının hatırlamadığı tarihte Bafra Devlet Hastanesi yanındaki bir yerde bakkal işlettiğini, sigorta işlemleri için Hüseyin adlı birisinin kendilerine yardımcı olduğunu, bu iş karşılığı kimseye para vermediklerini beyan ettiği görülmüştür. Gerek Kurum müfettişi tarafından düzenlenen raporda, gerekse oda kayıtları üzerinde yapılan kriminal inceleme sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda, kayıtlarda, silinti-kazıntının bulunduğu belirtilmiştir.
Kurum müfettişinin yaptığı inceleme sonucu düzenlenen raporda, anılan oda kayıtlarında pek çok kişi yönünden usulsüzlüklerin yapıldığı belirtilmiş; Kurum tarafından yapılan suç duyurusu üzerine Bafra C.Başsavcılığı’nın 2008/2035 hz. Sayılı soruşturma açılmıştır.
Sosyal güvenliğin “vazgeçilmez ve kaçınılamaz” kamusal yapısı dikkate alınarak, davacının oda kaydının geçerli olup olmadığı araştırılmalı; ayrıca kendi nam ve hesabına bağımsız çalışmasının varlığı yönünde belediye, zabıta vs. kayıtlar sorulmalı, uyuşmazlık konusu dönemde muhtar, ihtiyar heyeti, bekçi gibi konuda bilgisi olabilecek kişiler davacının bakkallık faaliyetinde bulunup bulunmadığı hususunda tanık sıfatıyla dinlenerek beyanlarına başvurulmalı; davalı Kurumun, eldeki davayla ilgili olarak yürütüldüğünü iddia ettiği Cumhuriyet Başsavcılığı’nın; 2008/2035 sayılı hazırlık soruşturması sonucu araştırılmalı ve hasıl olacak sonuca göre uyuşmazlık konusu hakkında karar verilmelidir.
2- Davacının, oda kaydının usulsüz olduğunun anlaşılması durumunda, iyiniyetli olmayacağından, ödenen primlerin geçmişe yönelik sigortalılık vermeyeceği gözetilmeli; ancak, prim ödeme tarihinden başlayarak, ödenen primlerin karşıladığı süreye isteğe bağlı sigortalılık verilip-verilmeyeceği üzerinde durulmalıdır.
3-Ayrıca, ödenen aylıklar nedeniyle, borçlu olunmadığının tespiti de istenilmiş olup, sigortalılık süresinin geçerli sayılmayıp, yaşlılık aylığına hak kazanamayacağının anlaşılması durumunda, istirdadı mümkün miktarın belirlenmesi gerekir.
5510 sayılı Yasanın 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 96. maddesi ile, “Kurumca işverenlere, sigortalılara, isteğe bağlı sigortalılara gelir veya aylık almakta olanlara ve bunların hak sahiplerine, genel sağlık sigortalılarına ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere, fazla veya yersiz olarak yapıldığı tespit edilen bu Kanun kapsamındaki her türlü ödemeler;
a) Kasıtlı veya kusurlu davranışlarından doğmuşsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla on yıllık sürede yapılan ödemeler, bu ödemelerin yapıldığı tarihlerden,
b) Kurumun hatalı işlemlerinden kaynaklanmışsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla beş yıllık sürede yapılan ödemeler toplamı, ilgiliye tebliğ edildiği tarihten itibaren yirmidört ay içinde yapılacak ödemelerde faizsiz, yirmidört aylık sürenin dolduğu tarihten sonra yapılacak ödemelerde ise bu süre sonundan itibaren hesaplanacak olan kanunî faizi ile birlikte, ilgililerin Kurumdan alacağı varsa bu alacaklarından mahsup edilir, alacakları yoksa genel hükümlere göre geri alınır…” düzenlemesi getirilmiştir.
Konuya ilişkin 5510 sayılı Yasa öncesi mevzuata bakıldığında,506 veya 1479 sayılı Yasa içeriğinde konuyu düzenleyen özel düzenlemenin yer almadığı görülmektedir. 5510 sayılı Yasanın 96. maddesi ile 506/1479 sayılı Yasada yer almayan yeni bir düzenleme getirilmiş, sebepsiz zenginleşmenin iyi niyetle veya kötü niyetle gerçekleşmesine bağlı olarak istirdadı mümkün ödeme miktarları belirlenmiştir. Kapsam belirlendikten sonra, ilgilinin Kurumdan alacağı yoksa geri alma işleminin genel hükümlere göre yapılacağı öngörülmüştür. 5510 sayılı Yasanın geçici maddelerinde ise, yersiz ödemelerin tahsili konusunda önceki hükümlerin uygulanması gereğini öngören herhangi bir kural yer almamaktadır.
Kurumun istirdadını isteyeceği yersiz ödemenin kapsamını belirlemedeki irade serbestisi de, 5510 sayılı Yasanın 96. maddesi hükmünün, Kurumun yersiz ödemeden kaynaklanan alacakları konusunda süren uyuşmazlıklara uygulanması gereğini doğurmaktadır.
Davalının, yersiz yaşlılık aylıklarından kaynaklanan, iade borcunun kapsamı, 5510 sayılı Yasanın 96. maddesi hükmü uyarınca belirlenmesi gereği üzerinde durularak, hasıl olacak sonuca göre, karar verilmesi gerekmektedir.
Mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki ilkeler gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 07.03.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.