Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/14395 E. 2014/8153 K. 08.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/14395
KARAR NO : 2014/8153
KARAR TARİHİ : 08.04.2014

Mahkemesi : Antalya 1. İş Mahkemesi
Tarihi : 08.05.2013
No : 2011/224-2013/244

Dava, iş kazası sonucu sürekli işgöremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan gelir ile diğer ödemelerin, 5510 sayılı Kanunun 21. ve 76. maddeler iuyarınca tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği üzere davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraflar vekillerince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi n tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun “İş kazası ve meslek hastalığı ile hastalık bakımından işverenin ve üçüncü kişilerin sorumluluğu” başlığını taşıyan 21. maddesinin birinci fıkrasında, iş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamının, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirileceği açıklanmıştır. Anlaşılacağı üzere, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen 506 sayılı Kanunun 26. maddesindeki ibareler, kanun koyucu tarafından 21. maddeye aynen yerleştirilmekle, buna göre, gelirlerin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerleri ile yargılamada yöntemince hesaplanacak maddi zarar karşılaştırması yapılıp, düşük (az) olan tutar, sorumluların kusur oranı toplamına uygulanarak hüküm kurulması gerekmektedir.
506 ve 5510 sayılı Kanunlardaki farklı düzenlemeler karşısında, rücuan tazminat davalarının öncelikle yasal dayanağının saptanması zorunlu olup, bunun için de anılan 26. ve 21. maddelerin zaman bakımından uygulanması konusu irdelenmelidir. Kanunların geriye yürümesi veya yürümemesine ilişkin mevzuatımızda genel bir hüküm bulunmamakta ise de, toplum barışının temel dayanağı olan hukuka ve kanunlara karşı güveni sağlamak, kanun koyucunun keyfi davranış ve tasarruflarını önlemek için, öğretide kanunların geriye yürümemesi esası kabul edilmiştir. Buna göre özellikle hukuk güvenliği dikkate alındığında, Özel Hukuk ve Kamu Hukuku alanında kural olarak her kanun, ancak yürürlüğe girdiği tarihten sonraki zamanda meydana gelen olaylara ve ilişkilere uygulanır, o tarihten önceki zamana rastlayan olaylara ve ilişkilere uygulanmaz. Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralının istisnalarından birini, beklenen (ileride kazanılacağı umulan) haklar oluşturmaktadır. Kamu düzeni ve genel ahlaka ilişkin kurallar yönünden de kanunların geriye yürümesi söz konusudur. Yargılama hukukunu düzenleyen kanunlar da, ilke olarak geçmişe etkilidir. Şu durumda rücuan tazminat davaları bakımından; 5510 sayılı Kanunun 21. maddesinin 01.10.2008 tarihi öncesinde gerçekleşen kaza ve olaylara uygulanmasına olanak veren bir düzenleme bulunmadığı gibi, maddenin, yukarıda sıralanan istisnai durumlar kapsamında değerlendirilemeyeceği de açık olduğundan, 01.10.2008 gününden önce meydana gelen kaza ve olaylara 506 sayılı Kanunun 26. maddesi, anılan tarihten itibaren gerçekleşen kaza ve olaylara ise 5510 sayılı Kanunun 21. maddesi uygulanmalıdır.
Anılan yasal düzenlemeler ve açıklamalar ışığında dava değerlendirildiğinde; 03.12.2008 tarihinde gerçekleşen iş kazası sonucu sürekli işgöremez hale gelen sigortalıya bağlanan gelir nedeniyle uğranılan zararın davalı işverenden rücuan alınması için açılan davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Kanunun 21. maddesi olup, yöntemince gerçek zarar hesabı yaptırılıp yukarıdaki ilkeler kapsamında elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
2-Birden çok iş kazasına uğrama halinde sigortalıya gelir bağlanırken “Balthazard” formülü uygulanmakta olup, sigortalıda oluşan sürekli işgöremezlik derecesi ayrı ayrı zamanlarda meydana gelen iş kazası sonucu ortaya çıkan işgöremezlik derecelerinin toplamı olarak kabul edilemez. Bu nedenle Kurumun ilk peşin değerli gelire ilişkin rücu alacağı belirlenirken Balthazard formülünün her kazaya yansıyan oranının saptanması gereklidir.
Somut olayda, davaya konu zararlandırıcı sigorta olayının; 03.12.2008 tarihinde meydana gelen ikinci iş kazasında, sigortalının, sağ el 2. parmak pip amputasyonu şeklinde gerçekleştiği ve %11 sürekli işgöremezliğe yol açtığı, daha önce 08.12.2005 tarihinde farklı bir işverene ait işyerinde meydana gelen birinci iş kazasında, yine sağ el 3. ve 4. parmaklarda oluşan tendon kesisi sebebiyle %5,2 ‘lik sürekli işgöremezliğinin bulunduğu, Kurumun Balthazard formülü uygulanarak %15,62 meslekte kazanma gücü kaybı oranı üzerinden gelir bağlandığı ve buna göre talepte bulunduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda , davalı işverenin kendi döneminde meydana gelen iş kazasından ve Balthazard formülü uyarınca kendisine yansıyan oranına ve bunun ilk peşin değerli gelir tutarına etkisine göre, kusuru oranında sorumluluğuna hükmedilmesi gerekirken yazılı biçimde hüküm tesis edilmiş olması usul ve yasaya aykırı görülmüştür.
O halde, taraflar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 08.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.