YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/14277
KARAR NO : 2014/9672
KARAR TARİHİ : 29.04.2014
Mahkemesi : Lüleburgaz İş Mahkemesi
Tarihi : 30.04.2013
No : 2011/15-2013/102
Dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği üzere, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, 20.02.2008 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu sürekli iş göremezlik durumuna düşen sigortalıya bağlanan gelirlerin davalı işverenden rücuan tahsili istemine ilişkindir.
1)5510 sayılı Yasanın 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 21. maddesindeki, “iş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir.” düzenlemesi getirilmiş ise de, söz konusu düzenlemenin anılan kanunda, yürürlüğü öncesinde gerçekleşen olaylardan kaynaklanan rücuan tazminat davalarında uygulanmasına olanak veren bir düzenleme bulunmadığı ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı gereğince, davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 26. maddesidir.
Ceza dosyasında Adli Tıp Kurumu raporunda davalı C.. Ö..’ün kusursuz, sigortalının asli ve tam kusurlu bulunduğu belirtilmiş, hükme esas kusur raporunda ise C.. Ö..’ün % 25, sigortalının % 75 oranında kusurlu bulunduğu, davalı işveren M. Acentalık ve Ticaret Limited şirketinin ise kusursuz olduğunun belirtildiği anlaşılmıştır.
Somut olayda, TIR şoförü olan sigortalının mal teslimi için geldiği fabrika önünde aracı park edip yürümeye başladığı sırada davalı C.. Ö.. yönetimindeki süt tankerinin sigortalıya çarptığı anlaşılmaktadır.
Hükme esas alınan rapor ile ceza dosyasında alınan raporlar arasındaki çelişki giderilmediği gibi, raporda, sigortalının TIR şoförü olması nedeniyle trafik kurallarını bilmesi gerektiğinden bahisle işverene kusur verilmemişse de, olay, işverenin alması gereken iş güvenliği önlemleri bakımından incelenmemiştir.
Bu nedenle, kusur tespitine yönelik tüm bu tespitlerde irdelenerek, olay tarihinde yürürlükte bulunan 506 sayılı Yasanın 26. maddesine de uygun, soyut ifadelere dayanmayan, iş güvenliği mevzuatına göre hangi önlemlerin alınması gerekeceği, bu önlemlerin işverence alınıp alınmadığı ve alınmış önlemlere sigortalı işçinin uyup uymadığı ve dayanağı mevzuat hükümleri ayrıntılarıyla irdelenerek, mevcut çelişkiyi giderecek şekilde, iş kazasının olduğu meslek kolu ile iş ve işçi güvenliği konusunda uzman bilirkişi kurulundan alınacak kusur raporu ile sonuca gidilerek karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde yanlış değerlendirme ile, çelişkiyi gidermeyen kusur raporunun esas alınarak hüküm kurulması isabetsizdir.
2) Davalılardan C.. Ö.., davaya ıslah suretiyle dahil edilmiş, Mahkemece ıslah suretiyle davalı taraf değiştirilemeyeceğinden davanın reddine karar verilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Tarafta iradi değişiklik” başlıklı 124. maddesinde,
Madde 124 – (1) Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür.
(2) Bu konuda kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır.
(3) Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hakim tarafından kabul edilir.
(4) Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hakim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hakim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder” hükmü yer almaktadır.
Somut olayda da, davalı C.. Ö..’ün ceza davasında kusurlu bulunmadığı ve davacı tarafından bu nedenle anılan davalıya husumet yöneltilmediği anlaşılmakta olup, davanın bu nedenle reddi usul ve yasaya aykırı olup bozma sebebidir.
O halde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 29.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.