Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/14249 E. 2014/3178 K. 19.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/14249
KARAR NO : 2014/3178
KARAR TARİHİ : 19.02.2014

Mahkemesi :Malatya 1. İş Mahkemesi
Tarihi :16.05.2013
No :2011/850-2013/458

Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalılardan SGK Başkanlığı ile B…. Madencilik ve İhracat A.Ş vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-) 01.10.2011 günü yürürlüğe girerek 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununu yürürlükten kaldıran 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “taraf ehliyeti” başlığını taşıyan 50’inci maddesinde, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanın, davada taraf ehliyetine de sahip olduğu belirtilmiştir. Buna göre taraf ehliyeti, davada taraf olabilme yeteneği olup, medeni (maddi) hukuktaki medeni haklardan yararlanma (hak) ehliyetinin medeni usul hukukunda büründüğü şekildir. Medeni hukuktaki haklara ve borçlara sahip olma ehliyeti hak ehliyetini oluşturmakta, gerçek ve tüzel kişiler bakımından geçerli olmaktadır. Hak ehliyeti bulunan her gerçek ve tüzel kişi, davada taraf olabilme ehliyetine de sahiptir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 28’inci maddesinde ise, kişiliğin, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlayıp ölümle sona erdiği ve çocuğun hak ehliyetini, sağ doğmak koşuluyla ana rahmine düştüğü andan başlayarak elde ettiği hüküm altına alınmış olup, gerçek kişilerin kişiliği ve bununla medeni haklardan yararlanma (hak) ehliyeti ölümle sona erdiğinden, ölmüş kişinin taraf ehliyeti bulunmamaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114. maddesinde, taraf ve dava ehliyetine sahip olunması, dava şartı olarak düzenlenmiş ise de; anılan Yasanın tarafta iradi değişikliği düzenleyen 124/3. maddesinde, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebinin, karşı tarafın rızası aranmaksızın hakim tarafından kabul edileceği belirtilmiştir.
Somut olayda, dava tarihinden önce öldüğü anlaşılan H.. T.. adına dava açılması isabetsiz ise de, anılan şahsın mirasçılarının aynı avukat aracılığı ile yargılamaya devam ettiklerinin anlaşılması karşısında bu husus bozma sebebi yapılmamıştır.
2-) 1981/2. döneminde davalılardan B…Madencilik ve İhracat A.Ş. adına kayıtlı 2……38 sicil numaralı işyerinden adına kısmi, 20.11.1981-18.3.1982 ve 19.04.1982-24.10.1982 dönemlerinde de dava dışı S.S. Ö….2 Nolu Taşıyıcılar Kooperatifi adına kayıtlı 1….4 sicil numaralı işyerinden adına tam bildirim ve prim ödemeleri gerçekleştirilen davacının, 1981-1986 yılları arasında davalılardan B…Madencilik ve İhracat A.Ş’ye ait işyerlerinde, 1988-1992 yılları arasında da davalılardan K…. İnşaat ve Tarım Ltd. Şirketine ait işyerlerinde hizmet akdine dayalı olarak geçmesine karşın Kuruma bildirilmeyen çalışma sürelerinin tespiti istemli olarak 22.06.2011 tarihinde açtığı işbu davada mahkeme, davalı K… İnşaat ve Tarım Ltd. Şirketi yönünden davanın reddine, davalılar B… Madencilik ve İhracat A.Ş ile SGK Başkanlığı yönünden ise davacının, anılan şirket nezdinde 01.04.1981-15.08.1982 tarihleri arasında çalıştığının tespitine karar vererek istemi kısmen hüküm altına almıştır.
Davanın yasal dayanağı olan 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden kanun ile getirilen süre, doğrudan doğruya hakkın özünü etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hakkın özü bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır. 506 sayılı Kanunun kabul edilip yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla beş yıl olarak öngörülen süre, 09.07.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3395 sayılı Kanunun 5. maddesiyle on yıla çıkarılmış, daha sonra 07.06.1994 tarihinde yürürlüğe giren 3995 sayılı Kanunun 3. maddesiyle yeniden beş yıl olarak belirlenmiştir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi yada çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.
Yukarıdaki yasal düzenleme ve açıklamalar ışığında yapılan değerlendirmede, 31.12.1982 tarihinden itibaren (5) yıl içerisinde açılmayan işbu davada, davalı B… Madencilik ve İhracat A.Ş’ye ait işyerinde 17.06.1981 günü çalışmaya başlanıldığına ilişkin işe giriş bildirgesinin varlığı karşısında, anılan tarih (17.06.1981) öncesine ilişkin istemin hak düşürücü süreye uğradığının gözetilmemesi, ayrıca 19.03.1982-18.04.1982 dönemine ilişkin olarak da, dava dışı 13108.44 sicil numaralı işyerinden 20.11.1981-18.3.1982 döneminde adına tam bildirim ve prim ödemeleri gerçekleştirilmek suretiyle davalı B… Madencilik ve İhracat A.Ş’ye ait işyerinde geçtiği iddia olunan çalışmanın kesintiye uğradığının anlaşılması ve anılan döneme ilişkin olarak davacının hizmetlerini bildirir işe giriş bildirgesi ya da dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerden herhangi birinin davalı Kuruma verilmediğinin ve davacının çalışmalarının Kurum tarafından tespit de edilmediğinin sabit olması karşısında, 19.03.1982-18.04.1982 dönemine ilişkin istemin de hak düşürücü süreye uğradığının gözetilmemesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalılardan SGK Başkanlığı ile B… Madencilik ve İhracat A.Ş vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davalı B… Madencilik ve İhracat A.Ş.’ye iadesine, 19.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.