YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/14055
KARAR NO : 2014/32
KARAR TARİHİ : 13.01.2014
Mahkemesi : Malatya 1. İş Mahkemesi
Tarihi : 09.05.2013
No : 2011/1054-2013/424
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkeme, dava reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı, 1987 yılının Temmuz ayında Malatya Devlet Hastanesi lojmanlarında kaloriferci olarak çalışmaya başladığını, beş yıl kadar çalıştıktan sonra o dönemde başhekim olan Dr. S.. D.. tarafından dahiliye servisinde çalıştırılmaya başlandığını ve ücretinin döner sermayeden karşılandığını, birkaç yıl daha çalıştıktan sonra işten çıkarıldığını belirterek bu sürelerin tespitini talep etmiş olup dava dosyasının incelenmesinde; davacının, Malatya Devlet Hastanesinin lojmanında (Sicil: 21631) 01.02.1988 tarihinde işe başladığına ilişkin 1.2.1988 tarihinde Kuruma verilen imzalı işe giriş bildirgesi bulunduğu ve davacının hizmet cetvelinde de davacının, 01.02.1987 tarihinde davalı Malatya Devlet Hastanesinin lojmanında (Sicil: 21631) çalışmaya başladığı ve 1989 yılı 3. dönemine kadar çalıştığının belirtildiği görülmektedir. Mahkemece, davacının talep ettiği dönemler için hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine ilişkin hüküm tesis ettiği anlaşılmıştır.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 7. maddesi uyarınca davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesidir. Anılan Kanunun 6. maddesinde ifade edildiği üzere, “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez.” Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur.Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. “Prim Belgeleri” başlığını taşıyan 79. maddenin 10. fıkrasına göre; yönetmelikle belirlenen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları, Kurumca saptanamayan sigortalıların, çalıştıklarını, hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilâm ile kanıtlayabildikleri takdirde, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayılarının dikkate alınacağı açıklanmıştır. Anlaşılacağı üzere, çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden kanun ile getirilen süre, doğrudan doğruya hakkın özünü etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hakkın özü bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır. Söz konusu Kanunun kabul edilip yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla beş yıl olarak öngörülen süre, 09.07.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3395 sayılı Kanunun 5. maddesiyle on yıla çıkarılmış, daha sonra 07.06.1994 tarihinde yürürlüğe giren 3995 sayılı Kanunun 3. maddesiyle yeniden beş yıl olarak düzenlenmiş olup, halen geçerliliğini korumaktadır. Buna göre; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi yada çalışmaların Kurumca tespitedilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.
Somut dosya kapsamında; mahkemenin, davacının, 01.02.1988 tarihi öncesi için taleplerinin hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi doğru ise de davacının, hizmet cetvelinde belirtilen çalışmaları dikkate alınarak diğer talepleri için gerekli araştırma ve inceleme yapılmadan hak düşürücü süreye uğradığı şekilinde yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Mahkemece yapılacak iş; davacının lojmandaki çalışma iddiaları yönünden Devlet hastanesi lojmanları yönetim kurulu başkanlığı ile Devlet hastanesindeki çalışma iddiaları yönünden ise Sağlık Bakanlığının davaya dahil edilmesinin sağlanarak davacının talep ettiği dönemler için özellikle tanık olarak beyanı alınan Dr. M.. S.. D..’ in davacının hastane lojmanlarının kaloriferlerini yaktığını ve daha sonra lojmanlarda merkezi sisteme geçilince hastane servisinde çalıştırılmaya başlandığını belirtmesi de dikkate alınarak gerekli araştırma ve inceleme yapılmak suretiyle neticesine göre bir karar vermekten ibarettir.
O hâlde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 13.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.