YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/13918
KARAR NO : 2014/7460
KARAR TARİHİ : 01.04.2014
Mahkemesi : Ankara 13. İş Mahkemesi
Tarihi : 25.04.2013
No : 2011/284-2013/213
Dava, iş kazası sonucu sürekli işgöremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan gelir ve diğer ödemelerin 506 sayılı Kanunun 10. ve 26. maddeler uyarınca tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği üzere davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-506 sayılı Kanunun kusur sorumluluğunu esas alan 26. maddesine dayanan rücu davalarında kusurun belirlenmesinde, zararlandırıcı sigorta olayının ne şekilde oluştuğunun dosya içeriğindeki tüm deliller takdir olunarak belirlenmesi ve kabul edilen maddi olgular doğrultusunda işçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuatı açısından uzman sayılacak kişilerden oluşturulacak bilirkişi heyetinden kusur oran ve aidiyeti konusunda rapor alınması gereklidir. Değerlendirmede, işverenin işçiyi gözetim ödevi ve insan yaşamının üstün değer olarak korunması gereğinden hareketle; salt mevzuatta öngörülen önlemlerle yetinilmeyip, bilimsel ve teknolojik gelişimin ulaştığı aşama uyarınca alınması gereken önlemlerin de işveren tarafından alınmasının zorunlu kılındığı gözetilmelidir. İş kazasının oluşumuna etken kusur oranlarının saptanmasına yönelik incelemede; ihlal edilen mevzuat hükümleri, zararlı sonuçların önlenmesi için koşulların taraflara yüklediği özen ve dikkat yükümüne aykırı davranışın doğurduğu sonuçlar ayrıntılı olarak irdelenip, kusur aidiyet ve oranları gerekçeleriyle ortaya konulmalıdır.
506 sayılı Kanunun 26. maddesindeki “Halefiyet” ilkesi uyarınca, Kurumun rücu alacağı, hak sahiplerinin tazmin sorumlularından, isteyebileceği maddi zarar (Tavan) miktarı ile sınırlı iken; Anayasa Makemesinin 23.11.2006 gün ve 2003/10 Esas ve 2006/106 sayılı kararı ile anılan yasa maddesinin birinci fıkrasında yer alan “…sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarla sınırlı olmak üzere…” bölümünün Anayasa’ya aykırılık nedeniyle iptalinden sonra bu madde uyarınca açılan davalarda artık “halefiyet ilkesi’ne” dayanılamayacağı, kurumun rücu hakkının hukuki temelinin (halefiyet değil) bundan böyle; yasadan doğan, sigortalı ya da hak sahibi kimselerin alacaklarından bağımsız, kendine özgü
“Basit Rücu” hakkına dönüşmüş olması gözetildiğinde; sigortalı veya hak sahipleri tarafından tazmin sorumluları aleyhine açılan tazminat davalarında alınan kusur tespitine ilişkin bilirkişi raporunun, rücu davasında bağlayıcı niteliği olmayıp, güçlü delil niteliğindedir.
Somut olay hakkında işbu davada kusur raporu alınmadığı, tazminat dosyasında alınmış kusur raporunun hükme esas alındığı anlaşılmakla, mahkemece öncelikle yapılacak iş, yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde yöntemince kusur raporu alınmasıdır.
2-506 sayılı Kanunun 10. maddesinin 26. maddeye göre uygulama önceliği bulunduğu dikkate alınarak, inşaat işinde çalıştırılan sigortalıların aynı gün, diğer sigortalıları işe başlatmadan önce, (işverenin) işe giriş bildirgesini Kuruma doğrudan vermek veya posta ile iadeli-taahhütlü gönderilmekle yükümlü bulunduğuna ilişkin 506 sayılı Kanunun 9. maddesinde 4447 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik karşısında, davada 10. madde şartlarının oluşup oluşmadığı tereeddüte yer vermeyecek şekilde ortaya konulmalıdır. Varılacak sonuca, göre, şayet 10. madde koşulları oluşmuş ise işverenin, Kurumun rücu alacağından 10. maddeye göre, (işveren) kusuruna Borçlar Kanununun 43 ve 44. maddeleri uyarınca sigortalıya atfedilecek kusurun %50’sinden az olmamak üzere kusur ilavesi ile bulunacak miktar ve taleple bağlılık ilkesi göz önüne alınarak rücu alacağına hükmedilmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik araştırma ve inceleme ile karar verilmiş olması usule ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde,davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 01.4.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.