YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/13835
KARAR NO : 2014/7659
KARAR TARİHİ : 03.04.2014
Mahkemesi : İzmir 7. İş Mahkemesi
Tarihi : 29.05.2013
No : 2012/386-2013/356
Dava, yersiz ödendiği ileri sürülen ölüm aylıklarının yasal faiziyle birlikte tahsili amacıyla yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı SGK Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Hakkında verilen boşanma kararı 2005 yılında kesinleşen davalıya, 1980 yılında yaşamını yitiren sigortalı babası üzerinden 506 sayılı Kanun hükümlerine göre hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla bağlanan ölüm aylığının, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığının belirlendiği gerekçesiyle davacı Kurumca 2011 yılının Nisan ayında gerçekleştirilen işlemle 01.10.2008 tarihi itibarıyla kesilerek, 01.10.2008 – 18.04.2011 döneminde yersiz ödendiği ileri sürülen aylıklar yönünden borç tahakkuk ettirildiği, anılan aylıkların yasal faiziyle birlikte geri alınması için Kurumca başlatılan icra takibine hak sahibince itiraz edilmesi üzerine, itirazın iptali istemli dava açıldığı anlaşılmaktadır.
506, 1479, 2925, 2926, 5434 sayılı Kanunlarda yer almamakla birlikte ilk kez 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun “Gelir ve aylık bağlanmayacak haller” başlığını taşıyan 56. maddesinin ikinci (son) fıkrasında düzenlenen davanın yasal dayanağı niteliğindeki norm 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiş, fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96. madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiş olup, hükmün Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali istemiyle yapılan başvurunun, Anayasa Mahkemesi’nin 15.12.2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 28.04.2011 gün ve 2009/86 Esas – 2011/70 Karar sayılı kararı ile reddedildiği, dolayısıyla iptal edilmeyen fıkranın yürürlükte olduğu belirgindir.
Anılan maddeye dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu aşamada, özellikle Anayasa’nın 20., 5510 sayılı Kanunun 59., 100., 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 28., 45., 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 3., 45 – 53., 4857 sayılı İş Kanununun 32., 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 6., 24 – 33., 189., 190., 191., 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 6., 19., 20., maddeleri ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, davacı ile boşandığı eşinin yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; muhtarlıktan ikametgah senetleri elde edilmeli, ilgili Nüfus Müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılmalı, adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılmalı, özellikle ilgili Nüfus Müdürlüğü’nden adres hareketleri, tarihleriyle birlikte istenilmeli, Medula sisteminden gerekli adres araştırmaları yapılmalı, ilgililerin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği saptanmalı, seçmen bilgi kayıtları getirtilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşanılan eş 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta ise adına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı belirlenmeli, boşanan eşlerin kayıtlı oldukları bölge/bölgeler yönünden geniş kapsamlı Emniyet Müdürlüğü/Jandarma Komutanlığı araştırması yapılmalı, anılan mahalle/köy muhtar ve azalarının tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, böylelikle “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
İnceleme konusu davaya ilişkin olarak; SGK Başkanlığı tarafından Kayseri 3. İş Mahkemesi’nde hak sahibine karşı açılan 2012/539 E-2013/16 K. numaralı davanın, yersiz ödendiği ve karşılandığı ileri sürülen ölüm aylıkları ile sağlık sigortası yardımlarının yasal faiziyle birlikte geri alınması istemine ilişkin olduğu, mahkemece, derdestlik nedeniyle davanın reddine karar verildiği, söz konusu kararın Dairemizce bozulduğu gözetildiğinde, bu davalar arasındaki bağlantı durumu açıklıkla ortaya konulup, davaların birleştirilmesi gereği üzerinde durulmalı, diğer taraftan; ilgililerin kayıtlı yerleşim yerlerine ait bilgi ve belgeler, Emniyet Müdürlüğü görevlilerince yapılan araştırmalar sonunda 11.10.2012 ve 15.10.2012 tarihlerinde düzenlenen (4) adet tutanak içeriği, davalı hak sahibinin de beyan ve imzasının yer aldığı 12.10.2012 tarihli tutanakta yer alan bilgi ve anlatımlar ile tüm dosya kapsamı karşısında davalı ile boşandığı eşinin fiilen birlikte yaşadıkları belirgin ise de, bu beraberliğin başlama tarihi konusunda çelişki bulunmaktadır. Şu durumda, ilgililerin fiilen birlikte yaşamaya başladığı tarih açıklıkla saptanmalı, talep edilen (01.10.2008–18.04.2011) dönemde, birlikte yaşama olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği yukarıda belirtilen şekilde araştırılarak elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde davanın reddi yönünde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenedir.
O halde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 03.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.