Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/13706 E. 2014/5157 K. 10.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/13706
KARAR NO : 2014/5157
KARAR TARİHİ : 10.03.2014

Mahkemesi :Eskişehir 1. İş Mahkemesi
Tarihi :25.04.2013
No :2013/146-2013/491

Dava, dava dışı Hayati Değirmenci’nin davacı şirkette çalışmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın yasal dayanağı olan, 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi kapsamında, inceleme ve değerlendirme yapılarak, sonucuna göre karar verilmelidir. Bu bağlamda; bu tür sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkindir. Bu nedenle, özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu çerçevede hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyerek, gerekli araştırmaların re’sen yapılması ve kanıtların toplanması gerektiği, göz önünde bulundurulmalıdır.
Davacı şirket, davalı Kurum tarafından dava dışı Hayati Değirmen isimli şahsın 07.03.2011 tarihinden itibaren sigortasız çalıştığını tespit ederek buna ilişkin, davacı şirket aleyhine idari para cezası tahakkuk ettirildiği, Kurum’a buna dair yapılan itirazın reddedildiği, İdari Yargı’da açılacak olan davaya delil olması adına, dava dışı Hayati Değirmenci’nin davacı şirkette çalışmadığının tespitini talep ettiği eldeki dava da, Mahkemece, davacı tarafça tespit talebinin dayanağının, Hayati Değirmenci isimli kişinin sigortasız olarak çalıştırılması nedeniyle tahakkuk ettirilen idari para cezasının iptali için İdare Mahkemesinde açılacak davada delil olarak kullanılmasının gösterildiği, davacı tarafın talebinin bu niteliği değerlendirildiğinde, davacı tarafın tespitini istediği hususun idari para cezasının iptaline ilişkin idari yargı yerinde açılan/açılacak davada değerlendirmesi yapılacağından, şu aşamada bu konuda adli yargı yerinde tespit davası açmakta güncel bir hukuki yararı bulunmadığı gerekçeleriyle yazılı şekilde hüküm tesis edildiği anlaşılmıştır.
Medeni usul hukukunda hukuki yarar, mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir davanın açılabilmesi için davacının bu davayı açmakta bir çıkarının bulunması gerektiğine ilişkin ilke anlamına gelir. Davacının dava açmakta hukuk kuralları tarafından haklı bulunan bir yararı olmalı, hakkını elde edebilmesi için mahkeme kararına ihtiyacı bulunmalı ve davacı mahkemeyi gereksiz yere uğraştırmamalıdır (Arslan, Ramazan: aktaran Hanağası, Emel; Davada Menfaat, Ankara 2009, önsöz VII).
Öte yandan, bu yararın, “hukuki ve meşru”, “doğrudan ve kişisel”, “doğmuş ve güncel” olması gerekir (Hanağası, Emel: age., Ankara 2009, s.135).
Öğreti, dava açarken menfaatin (hukuki yararın) bulunması gereğini, “dava şartı” olarak kabul etmiştir. Bu şart, “dava konusuna ilişkin genel dava şartlarından biri” olup, davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi ve esas hakkında hüküm verilebilmesi için varlığı gerekli olduğundan “olumlu dava şartları” arasında sayılmaktadır. Bu nedenle, menfaate, “davanın dinlenebilmesi şartı” da denilmektedir(Hanağası, Emel:age., s.19, 20, 21, dipnot 73, 85, 86 ve 87’de belirtilen yazarlar).
Nitekim, aynı görüş, Hukuk Genel Kurulu’nun 24.11.1982 gün ve 1982/7-1874 E.-914 K.; 5.6.1996 gün ve 1996/18-337 E.-542 K.; 5.2.1997 gün ve 1997/18-797 E.-53 K.; 11.03.1998 gün ve 1998/8-176 E.-217 K.; 20.10.1999 gün ve 1999/14-840 E.-859 K.; 10.11.1999 gün ve 1999/1-937 E.-946 K.; 30.05.2001 gün ve 2001/14-443 E.-458 K.; 29.05.2002 gün ve 2002/2-401 E.-451 K.;17.03.2010 gün ve 2010/3-119 E.- 159 K.; 31.03.2010 gün ve E:2010/11-143, K:2010/196 sayılı kararlarında da, benimsenmiştir.
Bir davada, menfaat (hukuki yarar) ilkesinin dava şartı olarak gözetilmesi, yargılamanın amacına ve usul ekonomisi ilkesine uygun olarak yargılama yapılmasına yarar sağlayacağı, her türlü duraksamadan uzaktır.
Bu ilkeden hareketle, davada menfaatin varlığı, mahkemece, taraflarca dava dosyasına sunulmuş deliller, olay veya olgular çerçevesinde, kural olarak davanın açıldığı tarihe göre, kendiliğinden ve yargılamanın her aşamasında gözetilmesi gerekir. Bu sayede, iç hukukumuzun bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme)’nin 6.maddesi ve 1982 Anayasası’nın 36.maddesinde düzenlenen “hak arama özgürlüğü”nün dürüstlük kuralına uygun kullanılması sağlanmaktadır. Dolayısıyla haksız davalar açmak suretiyle, dava hakkının kötüye kullanılmasına karşı bir güvence olduğu da, söylenebilir.
Mevcut davada, davacı şirket aleyhine Kurum tarafından gerçekleştirilen işlem doğrultusunda idari para cezası tahakkuk ettirildiği, davacı şirketin ise, İdari Yargı yerinde açacağı davada delil olması açısından eldeki davayı açtığı dikkate alındığında davacının güncel ve korumaya değer hukuki yararının bulunduğu gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. Mahkemece, dava dışı Hayati Değirmenci’nin de davaya dahili sağlandıktan sonra işin esasına girilerek sübut anlamında, tarafların gösterdiği delillerle bağlı kalmadan, mahkemece, resen araştırma ilkesi çerçevesinde, uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.
Mahkemenin, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda yargılama yaparak, elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davacıya iadesine, 10.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.