Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/13346 E. 2014/4669 K. 06.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/13346
KARAR NO : 2014/4669
KARAR TARİHİ : 06.03.2014

Mahkemesi : Rize 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Tarihi : 18.04.2013
No : 2012/102-2013/343

Dava, hizmet tespit istemine ilişkindir.

Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Hükmün, taraf avukatlarınca temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

1-)Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2-)Davalı Kurum vekilinin temyiz itirazları yönünden;

08.05.2008 – 26.09.2008, 31.01.2009 – 31.03.2009, 09.04.2009 – 23.01.2012 dönemlerinde tam gün üzerinden eksiksiz 506 sayılı Kanuna ve 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendine tabi zorunlu sigortalılığı bulunan davacının, 22.05.2007 tarihinden itibaren karayolu taşımacılığı faaliyetine bağlı olarak süregelen vergi kaydına dayanılarak davalı Kurumca 2012 yılında tesis edilen işlemle 26.09.2008 – 28.02.2011 dönemi yönünden 1479 sayılı Kanun ve 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi hükümleri kapsamında zorunlu sigortalılık tescilinin gerçekleştirildiği anlaşılmakta olup 31.01.2009 gününden itibaren 5510 sayılı Kanunun 4/1(a) maddesi gereğince sigortalı olunduğunun tespitine ilişkin davada mahkemece yapılan yargılama sonunda, 28.02.2011 tarihinden sonraki dönem yönünden taraflar arasında uyuşmazlığın bulunmadığı gerekçesiyle 31.01.2009 – 28.02.2011 dönemi hüküm altına alınmıştır.

Davanın yasal dayanaklarından olan 1479 sayılı Kanunun, 02.08.2003 günü yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanunla değişik 24. maddesinde, kanunla ve kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulu sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan, esnaf ve sanatkârlar ile diğer bağımsız çalışanlardan ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya basit usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar ile gelir vergisinden muaf olanlardan Esnaf ve Sanatkârlar Sicili ile birlikte kanunlu kurulu meslek kuruluşuna yöntemince kayıtlı olanların bu Kanuna göre sigortalı sayılacakları belirtilmiş, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde ise hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar yönünden zorunlu sigortalılık için gelir vergisi yükümlüsü olma koşulu korunup, gelir vergisinden bağışık tutulanlar için yalnızca esnaf ve sanatkâr siciline kayıt zorunluluğu aranmıştır.

Diğer taraftan, 01.10.2008 günü yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde, hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanların sigortalılıkları belirtilmiş, “Sigortalılık hallerinin birleşmesi” başlığını taşıyan 53. maddesinin ilk fıkrasında, sigortalının, 4. maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sigortalılık hallerinden birden fazlasına aynı anda tabi olmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde; öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (c) bendi kapsamında çalışması yoksa ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınarak sigortalı sayılacağı öngörülmüş, anılan fıkra daha sonra 6111 sayılı Kanunun 33. maddesi ile değişikliğe uğramıştır. 01.03.2011 tarihinde yürürlüğe giren bu maddede, sigortalının 4. maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statüleri ile (c) bendinde yer alan sigortalılık statüsüne aynı anda tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi halinde öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statülerine tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi durumunda ise aynı maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılacağı açıklanmış, 5510 sayılı Kanuna 6111 sayılı Kanunla eklenen geçici 33. maddede de, Kanunun 53. maddesinin birinci fıkrasında bu maddenin yürürlük tarihi itibarıyla yapılan değişikliklerin, bu değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihten öncesi için uygulanmayacağı belirtilmiştir.

Sosyal Güvenlik Hukukumuzda, “sosyal sigortalarda çokluk”, bir başka anlatımla bireylere olabildiğince sosyal sigorta hakkı tanıma, “yararlanmada ve yükümlülükte teklik” ilkesi egemen olup, buna göre, aynı tarihlerde farklı sosyal güvenlik kuruluşları ve kanunları kapsamında bulunulamaz ve çifte sigortalılık olarak adlandırılan bu statü kanun hükümleriyle engellenmiştir. 5510 sayılı Kanunun yürürlükte olmadığı 01.10.2008 tarihi öncesine ilişkin olarak bu tür çakışan (ikili) sigortalılığa ilişkin uyuşmazlıkların çözümü için, gerçek ve fiili çalışmanın, başka bir anlatımla baskın sigortalılık olgusunun hangi Kurum ve Kanun kapsamında gerçekleştiği belirlenmeli, aynı döneme rastlayan gerçek ve fiili çalışmalardan hangisinin sigortalının hayatında ekonomik olarak baskın çalışma niteliği taşıdığı ortaya konulmalıdır. Şu durumda 506 sayılı (hizmet akdine dayalı olarak işveren/işverenler tarafından çalıştırılma) ve 1479 sayılı (hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışma) Kanunlar kapsamında veya 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri çerçevesinde birleşen (çakışan) zorunlu sigortalılık olgusuna ilişkin olarak; 5510 sayılı Kanunun yürürlükte olmadığı 01.10.2008 tarihi öncesi dönem yönünden baskın sigortalılığa üstünlük tanınmalı, 01.10.2008 – 01.03.2011 dönemi yönünden 5510 sayılı Kanunun 53. maddesi gereğince ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınmalı, 01.03.2011 tarihinden itibaren ise anılan maddede 6111 sayılı Kanunla yapılan değişiklik gözetilerek hizmet akdine dayalı çalışmaya değer verilmelidir.
Yukarıdaki yasal düzenleme ve açıklamalar ışığında dava değerlendirildiğinde, öncelikle belirtilmelidir ki 5510 sayılı Kanunun 4/1(a) maddesi kapsamında çalışmanın (sigortalılığın) bulunmadığı 31.03.2009 – 09.04.2009 döneminde, süregelen vergi kaydı nedeniyle anılan Kanunun 4/1(b) maddesine tabi sigortalı olunduğu açıktır. Diğer taraftan, 26.09.2008 günü hizmet akdine tabi çalışması ve dolayısıyla 506 sayılı Kanun kapsamındaki zorunlu sigortalılığı sona eren davacının, Kurumca vergi kaydına dayanılarak anılan tarihten itibaren 1479 sayılı Kanun hükümleri gereğince zorunlu sigortalılık tescilinin gerçekleştirilmesi yerinde olduğu gibi, 31.01.2009 tarihi itibarıyla yeniden hizmet akdine tabi çalışmaya başlamakla kendisinde iki tür sigortalılık olgusunun/statüsünün birleştiği davacı yönünden değinilen 53. madde gereğince ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alındığında 5510 sayılı Kanunun 4/1(b) maddesi kapsamında olana üstünlük tanınması gerektiği de belirgindir ve yukarıda belirtilen geçici 33. madde düzenlemesi karşısında 01.03.2011 günü yürürlüğe giren 4/1(a) maddesine tabi sigortalılığa geçerlik tanınması gerektiği yönündeki değişikliğin geriye yürütülmesi de olanaksızdır.

Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 06.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.