YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/13338
KARAR NO : 2014/9
KARAR TARİHİ : 13.01.2014
Mahkemesi : İstanbul 7. İş Mahkemesi
Tarihi : 17.04.2013
No : 2004/528-2013/231
Dava, muris Ş..Ç.. adına hizmet tespiti ve ölüm aylığı bağlanması istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde hizmet tespiti isteminin kısmen kabulüne, ölüm aylığı bağlanması isteminin kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalıların vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere göre, davalılar M.. Petrol ve Deniz Taşımacılığı Ticaret ve Ltd. Şti. ile D.. Gıda Maddeleri Ticaret Ltd. Şti. vekillerinin tüm, SGK. Başkanlığı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE;
Davacı murisinin öldüğü tarih itibariyle ölüm sigortasından sağlanan yardımlar, 5510 sayılı Kanun’un geçici 7/1. maddesi uyarınca uygulama alanı bulan mülga 506 sayılı Kanun’un 65 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.
506 sayılı Kanun’un 66. maddesinin d fıkrasının ilk halinde “Ölüm tarihinde, en az 5 yıldan beri sigortalı bulunan ve her yıl için ortalama olarak en az 150 gün veya toplam olarak 1800 gün Malullük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortaları primi ödemiş bulunan, sigortalının hak sahibi kimselerine aylık bağlanır.” hükmü öngörülmüştür. Aynı Kanunda, 01.03.1969 tarihinde yürürlüğe giren 1186 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, sigortalılık süresine ve toplam prim gün sayısına ilişkin koşullar korunurken, yıllık ortalama prim gün sayısı 120 güne indirilmiştir. 01.04.1981 tarihinde yürürlüğe giren 2422 sayılı Kanunla madde yapısı değiştirilerek bu defa 506 sayılı Kanun’un 66. maddesinin c fıkrası ile, toplam prim gün sayısı 1800 gün olarak belirlenmiş, yıllık ortalama prim gün sayısı ise 180 güne çıkarılmıştır. Buna ilişkin olarak Anayasa Mahkemesi’nin 06.01.2005 tarih 2001/479 sayılı kararı ile anılan fıkradaki “veya en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup, sigortalılık süresinin her yılı için ortalama olarak 180 gün” ifadesinin iptalinin ardından 16.12.2006 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan ve 18.10.2006 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 5561 sayılı Kanunla “5 yıldan beri sigortalı bulunup, sigortalılık süresinde en az 900 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş durumda” olma hükmü getirilmiş, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun’un 32/2-a maddesinde de, “En az 1800 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş veya… her türlü borçlanma süreleri hariç en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup, toplam 900 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş” olma koşulu düzenlenmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.10.2004 gün ve 528/533 sayılı kararında açıkça belirtildiği gibi; kural olarak; her kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren derhal hukuksal sonuçlarını doğurmaya başlar ve bu tarihten sonra meydana gelen olaylara ve ilişkilere uygulanır. Bu kuralın doğal sonucu da, kanunların yürürlüğe girmelerinden önceki olayları etkilemeyeceği, başka bir anlatımla geriye yürümeyecekleridir. Ancak sosyal güvenlik hukukunun kamusal niteliği itibariyle, devam eden uyuşmazlıklarda, tamamlanmamış hukuki durumlara yeni kanun veya düzenleyici kural, “derhal yürürlüğe girme” niteliği nedeniyle uygulanacak ve hukuki sonuçlarını doğuracaktır. Tamamlanmış hukuki durumları yeni kanun veya düzenleyici kuralın etkilememesi ve onlar üzerinde hukuki sonuç doğurmaması ise kazanılmış hakları saklı tutma amacı gütmektedir. Bu durumda, kazanılan sosyal sigorta hakkının başlangıç tarihi yeni kanunun yürürlüğe girdiği tarih esas alınarak belirlenir.
Bu düzenlemeler paralelinde eldeki davada, murisin vefat ettiği 14.09.2000 tarihi itibariyle yürürlükte olan ve yukarıda değinilen 2422 sayılı Kanun ve devamında haksahibi lehine getirilen düzenlemelerin uygulanması gerektiği belirgin olup, davacıya ölüm aylığı bağlanması için gereken şartlar; murisin, önce toplam olarak 1800 gün veya 5 yıldan beri sigortalı bulunup, sigortalılık süresinin her yılı için ortalama olarak 180 gün malullük yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olması, 18.10.2006 tarihi sonrasına ilişkin olarak ise, 5 yıldan beri sigortalı bulunup, sigortalılık süresinde en az 900 gün prim ödemiş olması gerekir.
Bu yönde, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 29.09.2010 gün ve 2010/ 21-302, 438 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, “Sigortalılık süresi”, 506 sayılı Kanunun 108. maddesinde uzun vadeli sigorta kolları açısından tanımlanmıştır. Bu maddeye göre: malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında nazara alınacak sigortalılık süresinin başlangıcı, sigortalının, yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı kanunlara veya bu kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başlandığı tarihtir. Tahsis işlerinde nazara alınan sigortalılık süreleri, bu sürenin başlangıç tarihi ile sigortalının tahsis yapılması için yazılı istekte bulunduğu tarih, tahsis için istekte bulunmuş olmayan sigortalılar için de ölüm tarihi arasında geçen süredir.
Açıklanan yasal düzenlemeler çerçevesinde eldeki dava değerlendirildiğinde; murisin, (eldeki dava ile) davalı Kuruma bildirimi yapılmadığının tespitine karar verilen 60 gün çalışma süresi ile birlikte hernekadar 1064 gün prim ödeme gün sayısı mevcut ise de; sigortalılık süresi başlangıcı olan 01.10.1997 ile 14.09.2000 ölüm tarihi arasında 2 yıl 11 ay 14 gün sigortalılık süresi olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre, davacıya ölüm aylığı bağlanması için murisin olması gereken 5 yıl sigortalılık süresinin bulunup/bulunmadığına ilişkin dosyaya yansımayan herhangi bir sigortalı çalışması olup olmadığı araştırılıp kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak şekilde belirleme yapılmaksızın eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 13.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.