YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/12751
KARAR NO : 2014/7207
KARAR TARİHİ : 31.03.2014
Mahkemesi :Hatay İş Mahkemesi
Tarihi :15.03.2013
No :2012/228-2013/111
Dava, 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalılık ve yaşlılık aylığı bağlanması istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasanın geçici 7/1. maddesinde yer alan düzenleme gereğince, davanın yasal dayanaklarından olan 1479 sayılı Kanunun 20.04.1982 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanunla değişik 24. maddesi hükmüne göre; kendi nam ve hesabına çalışma yanında bir kimsenin zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olması için, ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya götürü usûlde gelir vergisi mükellefi olması, gelir vergisinden muaf olanlarında meslek kuruluşuna kayıtlı bulunması gerekir. Yine, aynı maddede 22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanunla getirilen düzenleme ile de; bu kapsam daha da genişletilerek kendi nam ve hesabına çalışanlardan vergi mükellefi olanların meslek kuruluşuna veya esnaf siciline kayıtlı bulunanların zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olacağı belirtilmiştir.
Dava konusu 22.03.1985 -17.12.1990 tarihleri arasında yukarıda açıklanan 3165 sayılı Kanun ile getirilmiş düzenleme yürürlükte olup, sigortalılık niteliğinin varlığı sorunu anılan düzenleme doğrultusunda çözümlenmelidir. Belirtmek gerekirse anılan düzenlemenin açıkça değindiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden kendi adına ve hesabına bağımsız çalışma ve oda/vergi/Esnaf Sicil Memurluğu kaydının birlikte olması zorunlu ve asli unsurdur. Bu yasal çerçevede dava konusu dönemde davacının oda/vergi/Esnaf Sicil Memurluğu kaydının olmaması nedeniyle zorunlu sigortalı olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı belirgindir.
Mahkemenin, dava konusu döneme ilişkin davalı Kurum tarafından tahsil edilen primlerin yıllarca kullanılmış, sosyal güvenlik hakkı yönünden davacıya güven verilmiş olduğu belirtilerek, Medeni Kanunun 2. maddesi uyarınca istemin kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık, Bağ-Kur sigortalılık koşullarını taşımayan davacının, 5510 sayılı Kanunun geçici 25. maddesi uyarınca 16.10.2008 tarihinde yaptığı toplu prim ödemesinin, Medeni Kanunun 2. maddesi dikkate alındığında geçmişe yönelik Bağ-Kur sigortalılık hakkı sağlayıp sağlamayacağı noktasında toplanmaktadır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun “Dürüst Davranma” başlıklı 2. maddesinde; herkesin, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda bulunduğu, bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasının hukuk düzenince korunamayacağı, 3. maddesinde; durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimsenin iyiniyet iddiasında bulunamayacağı hükme bağlamıştır. Bu yanıltıcı durumun yıllar sonra ortaya çıkmış olması, davacının başlı başına iyiniyetli olarak kabulüne olanak vermemektedir. İyiniyet savunmasından yararlanabilmek için durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermiş olma koşulunun varlığı aranmalıdır. Kanun, sigortalılık koşullarının bulunmaması karşısında, davalı Kurumu hatalı işleme sevk etmek suretiyle geçmişe yönelik primlerin tahsil edilmesi olgusuna hukuki bir sonuç bağlamamıştır. Bu şekilde elde edilen sigortalılık süresi yönünden davacı yararına kazanılmış hak oluşmayacağı, gerçek koşulların yıllar sonra öğrenilmesinin hatalı işlemi geçerli hale getirmeyeceği hukuksal olgusu dikkate alınmalıdır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 09.05.2007 tarih 2007/10-240 Esas 2007/248 Karar sayılı kararı da bu yönde olup; 17.12.1990 tarihli yönetim kurulu kararıyla meslek oda kaydının 10.10.1983 tarihi itibariyle sona erdirildiğini ve bu konuda 2000 tarihinde yaptığı başvurunun Kurum tarafından kabul görmediğini bilmesine karşın, aynı şekilde 2008 tarihli başvuru yapan ve (Kurum çalışanının yanılgısı nedeniyle) dava konusu dönem prim vs borçlarını af hükümlerinden faydalanarak ödeyen davacının, yapılan açıklamalar çerçevesinde iyiniyetli ve bunun beraberinde dava konusu dönemde sigortalı olduğunun kabul edilmesinin mümkün olmadığı ve ancak zorunlu sigortalılık dönemleri için ödemesi gereken prim vs borçlarından arta kalan ödemelerin talep halinde prim ödeme tarihinden itibaren karşıladığı süre kadar isteğe bağlı sigortalı olarak kabul edilerek yaşlılık aylığı bağlama şartlarının gerçekleşip/gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ :Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 31.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.