Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/12601 E. 2014/14114 K. 09.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/12601
KARAR NO : 2014/14114
KARAR TARİHİ : 09.06.2014

Mahkemesi : Denizli 3. İş Mahkemesi
Tarihi : 30.04.2013
No : 2010/499-2013/294

Dava, davacının sigortalıya yersiz ödenen yaşlılık aylıklarının davalılardan tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalıların vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
22.09.1978 tarihli giriş bildirgesi ile 01.10.1972 tarihinden itibaren 1479 sayılı Yasa kapsamında zorunlu sigortalı olarak tescil edilen davalıların murisinin, Kurumca 01.10.1972-20.04.1982 tarihleri arasında zorunlu, 20.04.1982-16.12.1987 tarihleri arasında isteğe bağlı sigortalı kabul edilmesi sonucu, murise 01.04.1994 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlandığı, murisin 1971 yılı 6. ayından 1987 yılı 9. ayına kadar yurt dışında kesintili 189 gün çalıştığının belirlenmesi üzerine, 01.10.1972-01.08.1976, 01.01.1977-01.09.1978, 01.10.1978-20.04.1982 tarihleri arasındaki zorunlu, 20.04.1982-01.10.1987 ve 01.11.1987-16.12.1987 tarihleri arasındaki isteğe bağlı sigortalılık süreleri ve bu kapsamda yaşlılık aylığı başlangıçtan itibaren iptal edilerek, yersiz ödenen aylıkların tahsili için eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağı; 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 7. maddesindeki; “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı, 02.09.1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17.10.1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08.06.1949 tarihli ve 5434 sayılı kanunlar ile 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 20. maddesine göre sandıklara tâbi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve
ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler.” düzenlemesi ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı gereği 1479 sayılı Yasanın 24 ve 25 maddeleri ile 79. maddesidir.
01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanunun 24 ve 25. maddelerinde “…kendi adına ve hesabına çalışanlar olarak nitelendirilen bağımsız çalışanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına yazılı olan gerçek kişiler…”, “meslek kuruluşuna yazılarak çalışmaya başladıkları tarihten itibaren” zorunlu Bağ-Kur sigortalısı sayılmışken, anılan maddelerde 19.04.1979 gün ve 2229 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile meslek kuruluş kaydı zorunluluğu kaldırılarak, “kendi adına ve hesabına” çalışma koşulu ve belirtilen nitelikte çalışmaya başlama tarihi sigortalılık niteliğini kazanmak için yeterli kabul edilmiştir.20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanun ile yapılan düzenlemede, kendi adına ve hesabına çalışma koşuluna ek olarak “gerçek ve götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar” için mükellefiyetin başlangıç tarihinden, “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmakla beraber gelir vergisinden muaf olanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı olanlar” kayıtlı oldukları tarihten itibaren sigortalı sayılmaktadır.
22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikte ise, bu kez, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; “gerçek ve götürü usûlde gelir vergisi mükellefi olanlar, Esnaf ve Sanatkarlar Siciline kayıtlı bulunanlar veya kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun kayıtlı bulunanlardan” gelir vergisi mükellefi olanlar, mükellefiyetin başlangıç tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlar ile vergi kaydı bulunmayanlar da Esnaf ve Sanatkarlar Siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıt oldukları tarihten itibaren kendiliğinden sigortalı sayılmışlardır.
02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemede de; kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; “gelir vergisi mükellefi olanlar ile, gelir vergisinden muaf olanlardan Esnaf ve Sanatkar Sicili ile birlikte kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun olarak kayıt olanlar” sigortalı sayılmışlardır.
Anılan düzenlemelerde açıkça değindiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışma” olgusunun varlığı zorunlu ve asli unsur olup, vergi dairesine, meslek kuruluşuna ve Esnaf Sanatkar Sicil Memurluğuna kayıtlı olmak; anılan çalışmayı doğrulayan bir şekil şartından ibaret olduğu cihetle aksinin kanıtlanması olanaklıdır. Diğer bir anlatımla, bu gibilerin mesleki faaliyetlerine son verdiklerinin kanıtlanması halinde, artık somut bir çalışmaya dayanmayan, soyut ve sadece evrak üzerindeki oda/vergi/Esnaf Sicil Memurluğu kaydına itibar edilerek kişiyi sigortalı saymak, Kanunun amacına aykırı olacağı açıktır.
Davaya konu somut olayda; 01.10.1972-01.08.1976, 01.01.1977-01.09.1978, 01.10.1978-20.04.1982 tarihleri arasında davalıların murisinin yurt dışında bulunduğu sürelerde kendi nam ve hesabına çalışmasının bulunmaması nedeni ile zorunlu sigortalılık şartlarının bulunmadığı belirgin ise de, Medeni Kanunun 2. maddesinde düzenlenen iyiniyet kuralları çerçevesinde, anılan döneme yönelik primlerin Kurumca tahsil edip uzun süre nemalandırmasından sonra, sigortalılığın iptalinin iyiniyetle bağdaşmayacağı gözetilerek, murisin bu dönemlerde isteğe bağlı sigortalı kabul edilmesi gerektiği göz önünde bulundurularak, ihtilaf konusu olan 20.04.1982-01.10.1987 ve 01.11.1987-16.12.1987 tarihleri arasındaki isteğe bağlı sigortalılık süreleri yönünden ise, gerek 14.09.1971 tarihli resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 1479 sayılı Yasanın 79. maddesinde, gerekse anılan maddede 2229, 3165 ve 4956 sayılı Yasalar ile yapılan değişikliklerde, yurt dışında bulunan Türk vatandaşlarının isteğe bağlı sigortalılığını sona erdirecek bir hüküm bulunmaması nedeni ile anılan dönemde davalıların murisinin isteğe bağlı sigortalılığının geçerli olduğu gözetilerek ve bu kapsamda muris yönünden yaşlılık aylığı tahsisi şartlarının başlangıçtan itibaren mevcut olduğu nazara alınarak, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalıların vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 09.06.2014 gününde oy birliğiyle karar verildi.