Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/12554 E. 2014/2080 K. 10.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/12554
KARAR NO : 2014/2080
KARAR TARİHİ : 10.02.2014

Mahkemesi : Marmaris 1. Asliye Hukuk(İş) Mahkemesi
Tarihi : 17.01.2013
No : 2010/267-2013/48

Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı işyeri ve davalı Kurum avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı, 18.06.2004-31.12.2008 tarihler arası 1000 TL ücretle haftanın 2-3 günü çalıştığının tespitini talep etmiş olup, hizmet cetvelinde, davacın davalı tarafından, 31.07.2004-01.07.2006, 02.08.2006-22.12.2006 tarihler arası kısmi bildirimler şeklinde, 01.11.2007-08.02.2008 tarihler arası da tam süreli bildirimlerinin yapıldığı, Mahkemece, davanın kabulü ile, 18.06.2004-31.07.2004 arası 22 gün, 31.07.2004-30.02.2005 tarihler arası 89 gün, 23.12.2006-31.10.2007 tarihler arası da 154 gün eksik bildirim olduğunun tespiti ile, mevcut sözleşme hükümlerini dikkate alarak ücretlerin belirlendiği anlaşılmıştır.
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesidir. Anılan Kanunun 6. maddesinde ifade edildiği üzere, “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez.” Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
Bununla birlikte hizmet tespitine yönelik davalarda, davacının çalışmasının gerçekliği, işin ve işyerinin kapsam ve niteliği dikkate alınarak, ücretinin ve davalı Sosyal Güvenlik Kurumu’na, davalı işveren tarafından ödenen ve ödenmesi gereken primlerin miktarının belirlenebilmesi amacıyla, prime esas kazancın tespitinde, gerçek ücretin esas alınması koşuldur. Davanın niteliği gereği, çalışma olgusunun her türlü delille ispatlanabilmesine karşılık ücretin ispatında bu denli bir serbestlik söz konusu değildir. Çalışma olgusunun her türlü delille kanıtlanması olanağı bulunmakla birlikte; Hukuk Genel Kurulu’nun 2005/21-409 Esas, 2005/413 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere ücret alma iddialarının yazılı delille kanıtlanması zorunluluğu bulunmaktadır. Ücret miktarı HMK’nun Geçici 1. maddesinin ikinci fıkrası delaletiyle HUMK 288. maddesinde (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 200.maddesi) belirtilen sınırları aşıyorsa, tespiti gereken gerçek ücretin; hukuksal geçerliliğe haiz olarak düzenlenmiş bulunmaları kaydıyla, işçinin imzasının bulunduğu aylık ücreti gösteren para makbuzları, banka kayıtları, ticari defter kayıtları, ücret bordroları gibi belgelerle ispatı mümkündür. Yazılı delille ispat sınırın altında kalan miktar içinse tanık dinletilebilir. Tespiti istenen miktar sınırı aşıyor olsa bile varlığı iddia edilen çalışmanın öncesine ve sonrasına ait yazılı delil başlangıcı sayılabilecek belgeler bulunuyorsa da tanık dinletilmesi mümkündür.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında dava konusu somut olayda, Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme, hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir. Somut olayda, davacının Kaymakamlık oluru ile sözleşme süresi içinde 22.12.2006 tarihinde istifa ettiği ancak tanık beyanıyla 01.08.2006-01.08.2007 sözleşme süresince çalıştığının kabul edildiği, davacının, çalışma olgusunu da eşdeğer yazılı delillerle ispatlanması gerektiği ve bu yönde, davacıya fiili olarak çalıştığına ilişkin yazılı delili bulunup bulunmadığının sorulması ayrıca, Mahkeme, davacının davalı işyerinde 23.12.2006-31.10.2007 tarihler arasında 157 gün çalışması olduğuna hükmetmiş ise de, 01.02.2005-31.10.2007 tarihler arası dava dışı işyerinden tam süreli bildirimlerin bulunduğu ve mükerrer tespit yapıldığı, ayrıca hükme esas alınan Bilirkişi Raporu’nda mevcut sözleşmelere göre ücretin belirlendiği belirgin ise de, hesaplama şeklinin raporda yer almadığı bu haliyle, raporun denetime elverişsiz bulunduğu ayrıca sözleşme bulunmayan 02.08.2007-08.02.2008 tarihleri arasında da davacının beyanı gibi 1000 TL üzerinden ücret aldığının hesaplandığı hususları dikkate alınarak, davacının çalışmasının gerçekliği, işin ve işyerinin kapsam ve niteliğiyle süresinin belirlenebilmesi amacıyla; öncelikle davacının çalıştığını iddia ettiği işyerleri, süresi ve yaptığı iş netleştirilmeli, anılan işyerleri ile davacının hizmet bildiriminin yapıldığı işyerinin dava konusu dönemin tamamında faal olup olmadığı vergi ve kurum kayıtları dahil, teftiş raporları da gözetilerek yöntemince araştırılmalı, gerekirse kolluk aracı kılınmalı, dava konusu dönemde farklı işyerinden Kuruma bildirilen çalışmalarının gerçekliği araştırılarak işyeri devri yada işverenler arasında organik bağ bulunup bulunmadığı tartışılmalı, giderek varılacak sonuca göre hak düşürücü süre değerlendirilmeli, dava konusu dönemde davacı ile birlikte çalışan ve işverenlerin bordrolarında kayıtlı kişiler ile, aynı yörede komşu veya benzeri işleri yapan başka işverenler ve bu işverenlerin çalıştırdığı bordrolara geçmiş kişiler saptanarak bilgi ve görgülerine başvurulmalı; Kuruma bildirim yapılan dönemlerde aylık otuz günden az bildirilen çalışmaya ilişkin açıklayıcı bilgi ve belgelerin işverence prim bildirgelerine eklenip eklenmediği, eklenmemişse, Kurumun eksik bildirim nedeniyle resen tahakkuk işlemi gerçekleştirip gerçekleştirmediği araştırılmalı; bunun dışında sigortalının kayıtlarda gözükmeyen çalışmalarının hangi nedenlerle kayıtlara geçmediği ya da bildirim dışı kaldığı hususu gereğince araştırılmalı, tespiti istenen dönemde davalı işyerinde Kurum müfettişlerince inceleme yapılıp yapılmadığı sorulmalı, inceleme yapılmışsa belgeler eksiksiz getirtilmeli,
yargılama sürecinde dinlenen tanık anlatımlarının değerlendirilmesinde, iş yerinin kapsamı, kapasitesi ve niteliği nazara alınmalı, tanıkların çalışmaları kurumdan sorulup hizmet döküm cetveli celp edilerek beyanları denetlenmeli, böylece bu konuda gerekli tüm soruşturma yapılarak uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.
Mahkemenin, yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda araştırma yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalılar avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan S… Özel Eğ. Ltd. Şti.’ye iadesine, 10.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.