Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/12273 E. 2014/5424 K. 11.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/12273
KARAR NO : 2014/5424
KARAR TARİHİ : 11.03.2014

Mahkemesi : Denizli 1. İş Mahkemesi
Tarihi : 11.04.2013
No : 2011/763-2013/278

Dava, 2926 sayılı Kanun ile 5510 sayılı Kanun’un 4,b/4. maddesi kapsamında tarım bağ-kur sigortalılığının tespiti ile 6111 sayılı Kanunun yapılandırmaya ilişkin hükümlerinden yararlanılması istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün,davacı vekilince tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın yasal dayanağı, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun geçici 7.maddesi delaletiyle mülga 2926 sayılı Kanunun 2,3,6,9 ve 10. maddeleridir.
2926 sayılı Kanunun 2.maddesinde, Kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın, 3.maddenin (b) bendinde tanımlanan tarımsal faaliyette bulunanların Tarım Bağ-Kur sigortalısı sayılacakları belirtilmiştir.
Anılan Kanunun 3.maddesinin (b) bendinde “Tarımsal faaliyette bulunanlar: kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde, kamuya mahsus mahallerde ekim dikim, bakım, üretim, yetiştirme ve ıslah yollarıyla veya doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünlerinin üretimini, avlanmasını, avcılar ve yetiştiriciler tarafından muhafazasını, taşınmasını sağlayanlar veya bu ürünlerden sair bir şekilde faydalanmak suretiyle kendi adına ve hesabına faaliyette bulunanlar” olarak tanımlanmış, 5.maddesinde, sigortalı olmanın zorunlu olduğu, sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceği ve kaçınılamayacağı, 6.maddesinde ise, diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamına tabi bir işte çalışanların, çalışmaya başladıkları tarihten bir gün önce, sigortalılıklarının sona ereceği hüküm altına alınmıştır. Ayrıca aynı Kanunun 9.maddesi Kuruma re’sen tescil yükümlülüğü yüklemiştir.
Anılan Kanunun 10.maddesine göre ise, kayıt ve tescil işlemlerinde valilik, kaymakamlık, özel idare, belediye, muhtarlık ve nüfus idareleri kayıtları ile, diğer kamu kurum ve kuruluşlarının, kanunla kurulu meslek kuruluşlarının, tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin T.Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi ve tarım kesimine yönelik faaliyette bulunan milli bankaların kayıtlarının esas alınacağı bildirilmiştir.
Bilindiği gibi 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ile de, 743 sayılı mülga Medeni Kanunun 152. maddesinde düzenlenen aile reisliği kavramı kaldırılmış, 2926 sayılı Kanunun aile reisliği kavramını içeren 2. maddesi 24.07.2003 gün ile 4956 sayılı Kanunun 48. maddesi ile Medeni Kanundaki düzenlemeye paralel olarak değiştirilmiştir.
2926 sayılı Kanun’un uygulamasına ilişkin 26.03.1994 tarihli 4 nolu tebliğin “D” bendinde; çiftçilerin, Bağ-Kur primlerinin sattıkları ürün bedellerinden tevkif suretiyle ödendiğini ispatlayabilmelerinin, kendilerine verilen belgeleri muhafaza etmelerine bağlı olduğu belirtilmiştir. Aynı tebliğin “F” bendinde ise çiftçilerin sattıkları ürün bedellerinden prim borçlarına mahsuben yapılan tevkifatların, tevkifatın kurum hesaplarına intikal etmesi koşuluyla, tevkifatın gerçekleştiği tarih itibariyle cari ve geçmiş dönem prim borçları ile iadenin talep edileceği dönemin sonuna kadar tahakkuk ettirilecek prim borçlarına mahsup edileceği, Kurum hesaplarına intikal etmeyen tevkifatların mahsup işlemine esas alınmayacağı belirtilmiştir.
Somut olayda, davacının 1996-2004 yılları arasında Tekel’e ve özel tütün firmalarına ürün satışında bulunduğu, ancak 1997 ve 1999 yılları dışında prim kesintisi yapılmadığı belirgin ise de, 1997 ve 1999 yıllarında özel tütün firmalarına (Dimon) teslim ettiği ürün bedellerinden, tevkifat yolu ile prim kesintilerinin yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise Kurum hesabına intikal edip etmediği, anılan tütün frmalarından ve davalı Kurumdan gelen çelişkili bilgiler karşısında belirgin değildir. Yapılacak değerlendirmede, salt kesinti yapan firmaların Kuruma sunduğu listelerde davacının adının geçmiyor olmasının aleyhine değerlendirilemeyeceği gözetilmelidir.
Bu durumda, YHGK’nın 22.9.2010 gün ve 2010/ 10-380-420 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, uyuşmazlık konusu kabul edilen döneme ilişkin varsa ilk kesintinin kurum hesabına intikal edip etmediğinin araştırılması zorunludur. O halde, mahkemece yapılacak iş; ürün tesliminin özel kuruluşca yapılması karşısında; hak ve mükellefiyetin başlangıcı bu tevkifatın Bağ-Kur’un hesabına intikal etmesi koşuluyla tevkifat tarihini takip eden aybaşı olarak kabul edilmesi gerektiğinden, söz konusu tevkifatların Kurum hesabına intikal edip etmediğinin araştırılması; ilk kesintinin intikalini takip eden aybaşından itibaren sigortalılığın başlatılması, sonrasında , davacının 2926 sayılı Yasaya tabi sigortalılık iradesini ortaya koyacak herhangi bir başvurusu, prim ödemesi, ürün satışı veya bu satışlardan yapılan prim tevkifatı bulunup bulunmadığı hususları ayrıntılı olarak araştırılarak, sonucuna göre karar verilmesidir.
Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönlerini amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 11.03.2014 gününde oy birliğiyle karar verildi.