YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/11911
KARAR NO : 2014/9015
KARAR TARİHİ : 17.04.2014
Mahkemesi : Gaziantep 3. İş Mahkemesi
Tarihi : 09.05.2013
No : 2009/889-2013/326
Dava, 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olduğunun ve prim borçlarının yapılandırılmasından yararlandırılması gerektiğinin ve yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dosya kapsamına göre, davacının, 15/08/1989 tarihli bildirgeye istinaden, 01/07/1980 tarihinden itibaren 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalılık tescili yapıldığı, 01/07/1980-12.03.1982, 01.01.1984-22.01.1988, 10.08.1999-01.08.1990, 17.12.1990-25.10.1991, 10.08.1992-31.07.1994 tarihleri arasında vergi mükellefiyetinin bulunduğu, 06.05.1982-22.05.2006 tarihleri arasında oda kaydının, 05.08.1985-24.05.2006 tarihleri arasında sicil kaydının bulunduğu, 2006 yılında sigortalılığın 01.01.1984 tarihinden başlatıldığı, ekstrelerde 1992 affından yararlandığının belirtildiği anlaşılmaktadır.
Davacı, 01.07.1980-31.12.1984 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olduğunun, prim borcu bulunmadığının ve yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitini talep etmiştir.
Mahkemece, uyuşmazlık konusu olan 01.07.1980-01.01.1984 tarihleri arasındaki dönemde, 2654 sayılı Kanunun ek geçici 13. maddesi uyarınca, 01.07.1980-20.04.1982 tarihleri arasında sigortalılığın tespitinin mümkün bulunmadığı, 20.04.1982-01.01.1984 tarihleri arasında ise vergi kaydının bulunmaması gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
1.4.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Yasa’nın 24. maddesinde zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için esnaf sicili veya kanunla kurulu meslek kuruluşu kaydı aranırken 20.4.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Yasa ile 1479 sayılı Yasa’nın 24. maddesi değiştirilecek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için gelir vergisi mükellefi olması şartı getirilmiş ancak gelir vergisinden muaf olanlar için meslek kuruluşuna kayıtlı olma yeterli görülmüş, 22.3.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Yasa ile 24. madde değiştirilerek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için vergi kaydı veya esnaf sicil kaydı veya oda kaydının bulunması yeterli görülmüş, 2.8.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Yasa ile 24. madde değiştirilerek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için gelir vergisi mükellefi olma şartı getirilmiş ancak gelir vergisinden muaf olanlar için esnaf sicil kaydı ve oda kaydının bir arada bulunması yeterli görülmüştür.
Bu nedenle, Mahkemece, davacının 20.04.1982 tarihinden önce tescilinin bulunmadığı ve vergi kaydının bulunmaması nedeniyle red gerekçesi ile Kurumca kabul edilen ve tespitinde hukuki yarar bulunmayan 01.01.1984-31.12.1984 tarihleri yönünden red kararı isabetlidir.
Bununla birlikte, dosyadaki ekstrelerde davacının 1992 affından yararlandığı belirtilmekte olup, davacı 1992 affından yararlanarak 20.04.1982-01.01.1984 tarihi arası döneme ilişkin olarak prim borcunu ödemiş ise, tahsil edilen primler davalı Kurum tarafından uzun süre kullanılmış olacağından Kurumun bu süreyi iptal etmesi Medeni Kanun’un 2. maddesinde ifadesini bulan objektif iyi niyet kurallarıyla bağdaşmayacağından bu süreyi de sigortalılık süresi olarak kabul etmek gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1.10.1997 gün ve 1997/10-578 Esas, 1997/758 Karar sayılı ilamı da bu yöndedir.
Bu nedenle, uyuşmazlık konusu olan 20.04.1982-01.01.1984 tarihleri arasına ilişkin primlerin 1992 affı ile tahsil edilip edilmediği araştırılarak, tahsil edildiğinin tesbit edilmesi halinde davacının primleri tahsil edilen ve Kurum tarafından uzun süre kullanılan uyuşmazlık konusu olan 20.04.1982-01.01.1984 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa’ya tabi sigortalı olduğunun tesbitine karar verilmelidir.
Diğer taraftan, davacı 5458 ve 5510 sayılı Kanun kapsamındaki yapılandırmalarının Kurumca iptal edildiğini ve yapılandırmanın geçerliliğinin tespitini talep etmiş olmasına rağmen, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinin (2). fıkrasında “hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir”, hükmüne riayet edilmeksizin, Mahkemece, anılan isteme ilişkin olumlu yada olumsuz bir karar verilmemesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma sebebidir.
Yukarıda belirtilen hukuki ve fiili durumlar ışığında, Mahkemece yapılması gereken iş, davacının 1992 affından yararlanıp yararlanmadığını araştırmak, aftan yararlandı ise; tahsil edilen primlerin 20.04.1982 – 01.01.1984 tarihleri arasını kapsayıp kapsamadığını belirlemek, ödenen primler belirtilen dönemi karşılamakta ise, bu dönem yönünden davanın kabulüne karar vermek, davacının yapılandırmasının iptaline ilişkin gerekli incelemeyi yaparak yapılandırmanın geçerliliği konusunda olumlu yada olumsuz bir hüküm kurmak ve yaşlılık aylığı koşullarını bu çerçevede değerlendirerek bir karar vermekten ibarettir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 17.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.