Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/11902 E. 2014/7332 K. 31.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/11902
KARAR NO : 2014/7332
KARAR TARİHİ : 31.03.2014

Mahkemesi : Bakırköy 5. İş Mahkemesi
Tarihi : 14.03.2013
No : 2011/608-2013/188

Dava, ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın, kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacıların, 11.05.1993 tarihinde birlikte kurucu ortak oldukları V… Gıda Tic. Paz. San. Tic. Ltd. Şti’nde, davacılardan Fehmi’ye 5 yıl süreyle şikreti temsil ve ilzam yetkisi verildiği, temsil yetkisinin devamına karar verilerek en son 26.09.2003 tarihli ortaklar kurulu kararı ile 5 yıl süreli tekrar temsil yetkisi verildiği ve bu durumun 14.10.2003 tarihinde Fehmi’nin 14.01.2004 tarihli noter senedi ile şirketteki hisselerinin tamamını dava dışı üçüncü bir kişiye (A.. A..) devrettiği, bu devrin 23.06.2004 tarhli ortaklar kurulu kararında kabul edilerek 01.07.2004 tarihli ticaret sicili gazetesi ile tescil ve ilan edildiği, daha sonra da 15.02.2008 tarihli ortaklar kurulu kararı ile de F.. Ö..’in şirketteki hissesini devir tarihi itibari ile şirketteki temsilci müdür görevinin sona erdiğinin kabul edilerek, 21.02.2008 tarihli ticareti sicili gaztesinde bu hususun ilan edildiği, diğer davalı F.. Ö..’in ise 04.11.1997 tarihli noter senedi ile şirketteki hisselerinin tamamını babası Ö.. Ö..’e devrettiği, bu devrin 09.12.1997 tarhli ortaklar kurulu kararında kabul edilerek 12.12.1997 tarihli ticaret sicili gazetesi ile tescil ve ilan edildiği, baba ö.. Ö..’in ise 14.01.2004 tarihli noter senedi ile şirketteki hisselerinin tamamını dava dışı üçüncü bir kişiye (N.. Y..’ye) devrettiği, bu devrin de 23.06.2004 tarhli ortaklar kurulu kararında kabul edilerek 01.07.2004 tarihli ticaret sicili gazetesi ile tescil ve ilan edildiği, dava dosyasından davacılardan Fehmi dışındaki isimlere temsil ve ilzam yetkisinin verilmediği, sonrasında Ömer’in de 28.06.2011 tarihinde vefatı sonrasında kurumca davacılara gönderilen ödeme emirlerindeişveren şirketin 2003 yılı 12. Ayından 2009 yılı 3’ünü ayına kadar olan prim ve fer’ilerine dai olan borçları nedeniyle davaya konu 2011/33183,33184,33185 sayılı ödeme emirleri gönderildiği ve
davanın bu ödeme emirlerinin öncelikle zamanaşımı yönünden, sonrasında da sorumlulukları olmadığı gerekçesi ile iptali istemine ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
Mahkemece 06.07.2004 tarihine kadar olan dönem bakımından zamanaşımı nedeniyle, bu dönemden sonraki prim borçları bakımından da davacı veya babaları mirasçı Ömer’in, şirketteki paylarını devrettikleri gerekçesi ile sorumluluklarının bulunmadığı kabul edilerek ödeme emirlerinin iptaline karar verilmiş ise de, verilen kararın eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı olduğu anlaşılmıştır.
Davanı Yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun 80. maddesi hükmünün, 08.12.1993 tarihinde yürürlüğe giren 3917 sayılı Kanunla değiştirilmesinden önceki dönemde; prim alacağı ve gecikme zamları yönünden Kurumun alacağı Borçlar Kanunu 125. maddesi uyarınca 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. 506 sayılı Kanunun 80. maddesinde 3917 Sayılı Kanunla yapılan değişiklik ile Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde 6183 Sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüştür. 6183 sayılı Kanun m. 102 ve devamı maddeleri uyarınca zamanaşımı süresi 5 yıl olup, zamanaşımı süresinin başlangıcı, alacağın vadesinin rastladığı takvim yılını izleyen yılbaşı olarak belirlenmiştir. 06.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5198 sayılı Kanun ile bu konuda yeniden bir düzenleme yapılmış, Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Kanunun 51. maddesi ile birlikte 102. maddesinin uygulanmayacağı hükme bağlanarak 3917 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 10 yıllık zamanaşımı dönemine geri dönülmüştür.
Diğer taraftan, limited şirkette temsilci veya ortakların sorumluluğu hususundaki düzenlemeler irdelendiğinde; Amme alacakların tahsilinde kanuni temsilcinin sorumluluğuna ilişkin 6183 sayılı Kanun’un 35. maddesindeki düzenlenme genel bir düzenleme olup, prim tarihinde alacaklarına ilişkin olarak 506 sayılı Kanunun 80. maddesi ile özel nitelikte yasal bir düzenleme getirilmiştir. Bu maddeye göre sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın, birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşların tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzelkişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri Kuruma karşı, işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludurlar.
Eldeki davada; mahkemece, davacılardan Fahri hakkında verilen karar, Fahri’nin hissesini 1997 yılında dveretmiş olması dikkate alındığında yerinde ise de, babası Ömer’in devraldığı ve 01.07.2004 tarihli devir tarihine kadar sahip olduğu hisselerden davacı Fahri’nin ve Fehmi’nin hisse devir tarihine kadar doğan Kurum alacağından, mirasçılıkları sıfatıyla sorumlu oldukları hususunun dikkate alınmaması, isabetsizdir.
Diğer taraftan, davacılardan Fehmi’nin hisselerini 14.01.2004 tarihli noter senedi ile dava dışı üçüncü bir kişiye (Ahmet Altınsındı) devrettiği sabit ise de, 506 sayılı Yasa’nın 80’inci maddesi anlamında şirketi temsil ve ilzama ilişkin yetkisinin daha sonra 21.02.2008 tarihli ticareti sicili gazetesinde son bulduğunun belirtildiğinin anlaşılması karşısında, davacı Fehmi’nin de bu tarihe kadar, 506 sayılı Yasanın 80’inci maddesi anlamında müştereken ve müteselsilen sorumluluğunun bulunduğu, ayrıca, diğer davacı Fahri gibi babası Ömer’in hissesini devrettiği tarihe kadar mirasçı sıfatıyla miras payı oranında sorumluluğunun bulunduğu hususlarının dikkate alınmaması isabetsizdir.
Mahkemece, yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde, davacıların ayrı ayrı temsilci veya limited şirket ortaklıkları ve ayrıca mirasçılıkları sebebiyle sorumlulukları irdelenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedendir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 31.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.