Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/11688 E. 2014/3233 K. 19.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/11688
KARAR NO : 2014/3233
KARAR TARİHİ : 19.02.2014

Mahkemesi : Kırşehir 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Tarihi : 14.03.2013
No : 2010/203-2013/129

Dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir.
Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı ve davalı işveren avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, geçirdiği iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelir nedeniyle uğranılan Kurum zararının davalıdan rücuen ödetilmesi istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Yasa’nın 21. maddesidir.
Davalıya ait işyerinde işçi olarak çalışan sigortalı ve işçi S.. G.., mezartaşlarını teslim ettikten sonra geri dönüş yolunda seyir halinde iken, yola fırlayan köpeklere çarpmamak için ani fren manevrası yapılması nedeniyle içinde bulundukları aracın takla atması üzerine sigortalı vefat etmiştir.Davalı kaza sonrasında aracı kendisinin kullandığını beyan etmesi nedeniyle, Nevşehir Sulh Ceza Mahkemesi’nde başkasının suçunu üstlenmekten hakkında dava açılmış olup, davanın akıbeti belirsizdir.
Mahkemece iki kusur raporu alınmış, ilk kusur raporunda davalı işveren % 60, sigortalı % 40 kusurlu bulunmuştur.Hükme esas alınan bilirkişi raporunda; davalı işverenin % 30, sigortalının % 40, yola çıkan başıboş köpeklerin ise % 30 kusurlu olduğu kabul edilmiştir.
Böylece her iki bilirkişi raporu çelişkili olup, çelişkinin giderilmemiş olması isabetsizdir.Bu nedenle, davalı hakkında açılan ceza davasının akıbeti de araştırılarak, kaza sırasında aracı kimin kullandığı da irdelenmek suretiyle, konusunda va işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında uzman bilirkişilerden oluşa uygun ve çelişkiyi giderecek nitelikte kusur raporu alınmalıdır.
Öte yandan, davanın yasal dayanağını oluşturan ve işverenin iş kazası veya meslek hastalığından sorumluluğunu düzenleyen 5510 sayılı Kanunun 21/1’inci maddesinde; sigortalıya veya hak sahiplerine yapılan ya da ileride yapılması gereken harcama ve ödemeler yönünden herhangi bir sınır öngörülmemişken; bağlanan gelirler yönünden, gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamına, sigortalı veya hak sahibinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere hükmedilebileceği öngörülmüştür. Bunun bir gerçek zarar hesabını gerektireceği açıktır. Gerçek zarar hesabı, tazminat hukukuna ilişkin genel ilkeler doğrultusunda yapılmalıdır. Sigortalı sürekli iş göremezlik durumuna girmişse bedensel zarar hesabı, ölüm halinde ise destekten yoksun kalma tazminatı (818 sayılı Borçlar Kanununun 45 ve 46, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 54 ve 55’inci maddeleri) hesabı dikkate alınmalıdır.
a-Uygulamada, sigortalının veya hak sahibinin bakiye ömürleri 1931 tarihli “PMF (Population Masculine et Feminine)” Fransız yaşam tablosundan yararlanılmakta ise de; Başkanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya BilimleriBölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışm alarıyla “TRH2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, Sosyal Güvenlik Kurumunun 2012/32 sayılı Genelgesiyle de ilk peşin sermaye değerlerinin hesabında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerçek zarar hesabı özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda, Ülkemize özgü ve güncel verileri içeren TRH 2010 tablosu bakiye ömrün belirlenmesinde nazara alınmalıdır.
b-Tazminatların peşin olarak hesaplanması, oysa gelirlerin taksit taksit elde edilmesi, bu nedenle peşin belirlenen tazminattan her taksitte ödenen kısmın bakiyesinden faiz geliri elde edileceğinden sermayeye ekleneceği nazara alınarak, tazminata esas gelire iskonto uygulanmaktadır. Peşin sermayeden elde edilecek yarar reel faiz kadardır. Buna göre; önceki uygulamalardaki gibi %10 iskonto oranı yerine, enflasyon dışlanarak, değişen ekonomik koşullar ve reel faiz oranları da nazara alınıp, Sosyal Güvenlik Kurumu ilk peşin sermaye değeri hesaplamalarına paralel olarak %5 oranının uygulanması hakkaniyete uygun olacaktır.
c-Gelirin yansıma oranına gelince; 5510 sayılı Kanunun 19. ve 34 maddeleri uyarınca, ölenin gelirinin % 70’i dağıtıma esas tutulmalı, çocuk yoksa bu meblağın % 75’i eşe bağlanmalıdır. Çocuk varsa eşin payı (% 70 üzerinden) % 50’ye düşmeli, her bir çocuk için % 25 gelir bağlanmalıdır.Hak sahibi erkek çocuğun 18 yaşını, lise ve dengi öğrenim görmesi halinde 20 yaşını, yüksek öğrenim yapması halinde 25 yaşını doldurduğu tarihte gelirden çıkacağı gözetilmeli, kız çocuğunun ise evlenme tarihine kadar gelire hak kazanacağı kabul edilerek, evlenme yaşının rapor tarihine en yakın TUİK Türkiye “ortalama evlenme yaşı istatistikleri”ne göre belirlenmesi gerektiği dikkate alınmalıdır.
Somut olayda; gerçek zararın yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde belirlenmesi gerekirken, hak sahibi eş ve kız çocuğu yönünden eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirme ile yetersiz hesap raporunda belirlenen gerçek zarar esas alınarak yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. Mahkemece, bilirkişiye gerçek zarar tavan hesabı yaptırılarak, ilk peşin değerle(eş evlenerek gelirden çıktığından gelirden çıkma tarihine kadar ödenen fiili ödeme tutarı daha düşükse fiili ödeme tutarı ile) karşılaştırılması sonucu düşük olanın kusur karşılığına isabet eden miktarına karar verilmelidir.
Yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda araştırma ve soruşturma yapılmaksızın, karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı ve davalı vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 19.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.