YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/11562
KARAR NO : 2014/1218
KARAR TARİHİ : 23.01.2014
Mahkemesi :Sakarya İş Mahkemesi
Tarihi :16.04.2013
No :2011/40-2013/306
Dava, davacıya daha önce bağlanıp kontrol muayenesi sonucu kesilen maluliyet aylığının yeniden bağlanması gerektiğinin istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği üzere davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Kurum tarafından davacının çalışma gücünün 2/3’ünü kaybettiği belirlenerek 01.11.2003 tarihinden itibaren malullük aylığı bağlandığı , ancak 01.05.2010’da kontrol muayenesinin yapılmasına karar verildiği, anılan kontrol muayenesi sonucu, 2010 Eylül ayı itibarı ile, çalışma gücünün 2/3’ünü kaybetmemiş olduğu sonucuna varılarak aylıklarının durdurulduğu, itiraz üzerine Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu’nun 15.10.2010 günlü ile aynı sonuca ulaşıldığı anlaşılmaktadır. Yargılama aşamasında alınan 31.08.2012 tarihli, Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu raporu ile de davacının Sosyal Sigorta İşlemleri Tüzüğü’ne göre beden çalışma gücünün en az 2/3’ünü kaybetmemiş olduğu sonucuna varılmıştır. Anılan raporlar karşısında, davacının kontrol kaydı itibariyle daha önce bağlanan maluliyet aylığının kesilmesi yerindedir.
Ne var ki; 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun’un 25. maddesi ile sigortalılar açısından “malul sayılma” şartları yeniden düzenlenmiştir. Bu kapsamda; 4/a ve 4/b’li sigortalılar için “…çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az % 60’ını kaybettiği…” Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık kurullarınca usulüne uygun düzenlenecek raporlar ve dayanağı tıbbi belgelerin incelenmesi sonucu Kurumun Sağlık Kurulunca tespit edilenlerin malul sayılacağı belirtilmiştir.
Görülmekte olan davada, sosyal güvenlik hukukunun kamu düzeni ile ilgili olması nedeniyle, sigortalı veya hak sahipleri lehine getirilen yasal düzenlemelerin derdest davalara da uygulanması gerekeceği tartışmasızdır. Açıklanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde dava ele alındığında; 5510 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 01.10.2008 tarihi itibariyle anılan Kanun’un 25’inci maddesi gereğince malul olup olmadığının saptanması gereklidir.
Sürekli iş göremezlik ve malullük halinin belirlenmesinde izlenecek yolun ne olduğu 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun “Sağlık Raporlarının Usul ve Esasları”na dair 95. maddesinde hükme bağlanmıştır. Buna göre, kurum sağlık tesisleri tarafından raporlara dayanılarak verilen kararlara karşı ilgililerin S.S.Yüksek Sağlık Kuruluna itiraz hakları mevcuttur. Söz konusu kurulun raporlarının Kurumu bağlayacağı diğer ilgililer yönünden bağlayıcı olmayıp, Adli Tıp Başkanlığı veya Tıp Fakültelerinin ilgili ana bilim dalı konseylerinden Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü çerçevesinde inceleme ve araştırma yapılmasını isteyebilecekleri 28.06.1976 tarih ve 6/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararının gereğidir.
Aşamada Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu raporu ile Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi raporu arasında çelişki ortaya çıkması durumunda, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.10.2010 gün ve 10-390 / 449 sayılı kararında da belirtildiği şekilde, çelişkinin Adli Tıp Kanunu’nun 15. maddesi gereği Adli Tıp Genel Kurulunca giderilmesi gereklidir. Çelişkinin Yüksek Sağlık Kurulu ile Tıp Fakültelerinin ilgili ana bilim dalından alınan sağlık kurulu arasında çıkması halinde de, amacın uyuşmazlığı en geniş katılımlı bir kurul kararı ile sona erdirmek, yeni çelişkilerin ortaya çıkıp uyuşmazlığı çözümsüzlüğe itmeyi engellemek olduğu dikkate alındığında, Adli Tıp Genel Kuruluna başvurulmalı ve alınacak raporla uyuşmazlık sona erdirilmelidir.
Kuşkusuz bu belirleme ve inceleme yapılırken 5510 sayılı Yasanın 27 nci maddesi hükmü de dikkate alınarak, maluliyet başlangıcı ve bu kapsamda maluliyet aylığı başlangıç tarihi de usulünce belirlenmelidir.
Öte yandan, 5510 sayılı Yasanın 25. ve devamı maddelerinde öngörülen sigortalılık süresi ve prim gün sayısına ilişkin şartların varlığı da ayrıca irdelenmelidir.
Yukarıda belirtilen hukuki ve fiili durumlar ışığında, Mahkemece, eksik inceleme ve araştırma sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usûl ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davacıya iadesine, 23.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.