Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/11494 E. 2014/824 K. 21.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/11494
KARAR NO : 2014/824
KARAR TARİHİ : 21.01.2014

Mahkemesi : İstanbul 2. İş Mahkemesi
Tarihi : 06.02.2013
No : 2011/333-2013/28

Dava, 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalılık süresinin ve yaşlılık aylığının geçerli olduğunun ve Kuruma borçlu bulunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde, davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından emyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 Sayılı Yasa’nın 24. ve 25. maddelerinde “…kendi adına ve hesabına çalışanlar olarak nitelendirilen bağımsız çalışanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına yazılı olan gerçek kişiler…”; “meslek kuruluşuna yazılarak çalışmaya başladıkları tarihten itibaren” zorunlu Bağ-Kur sigortalısı sayılmışken, anılan maddelerde 19.4.1979 gün ve 2229 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik ile meslek kuruluş kaydı zorunluluğu kaldırılarak, “kendi adına ve hesabına” çalışma koşulu ve belirtilen nitelikte çalışmaya başlama tarihi sigortalılık niteliğini kazanmak için yeterli kabul edilmiştir.
20.4.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654t sayılı Yasa ile yapılan düzenlemede, kendi adına ve hesabına çalışma koşuluna ek olarak “…gerçek ve götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar” için mükellefiyetin başlangıç tarihinden, “kendi adına ve hesabına bağımsız olarak çalışmakla beraber gelir vergisinden muaf olanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı olanlar” kayıt oldukları tarihten itibaren sigortalı sayılmaktadırlar.
Ne var ki; 1479 Sayılı Yasaya 2654 Sayılı Yasa ile eklenen Ek Geçici 13. madde ile, “…sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olanların her türlü hak ve mükellefiyetleri bu Kanunun yürürlüğe girdiği (20.4.1982) tarihinde” başlayacaktır hükmü getirilmiştir.
22.3.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikte ise, bu kez; “gerçek ve götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar, Esnaf ve Sanatkarlar Siciline kayıtlı bulunanlar veya kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun kayıtlı bulunanlar” dan, gelir vergisi mükellefi olanlar, mükellefiyetin başlangıç tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlar ile vergi kaydı bulunmayanlar da Esnaf ve Sanatkarlar Siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıt oldukları tarihten itibaren kendiliğinden sigortalı sayılmışlardır.
619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile getirilen düzenlemelerin, anılan KHK’nin Anayasa Mahkemesi’nce iptalinden sonra 4956 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikle bu kez; gerçek ve basit usulde gelir vergisi mükellefi olanlar, mükellefiyet tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlardan Esnaf ve Sanatkarlar Sicili ile birlikte kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun kayıt olanlar ise, talep tarihinden itibaren zorunlu sigortalı olarak Yasa kapsamına alınmışlardır.
Somut olayda, 29.8.1973 tarihli Kunduracılar Derneği kaydına istinaden, anılan tarih itibariyle 1479 sayılı Kanun kapsamında tescil edilen davacıya, 29.8.1973-22.4.1974, 09.5.1974-06.3.1989 tarihleri arasında zorunlu, 06.3.1989-26.12.1991 tarihleri arasında isteğe bağlı sigortalı kabul edilerek, 01.01.1992 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlandığı, 2010 yılında düzenlenen müfettiş raporuyla ise, 09.5.1974-06.3.1989 dönemi sigortalılığına esas Ümraniye Motorlu Taşıt Sahipleri ve Şöförler Odası üyeliğinin usulüne uygun olmadığının belirlenmesi üzerine, 09.5.1974-20.4.1982 dönemi sigortalılığının, dolayısıyla yaşlılık aylığının iptal edildiği anlaşılmaktadır.
29.8.1973-22.4.1974 tarihleri arasında Kunduracılar Derneği kaydı, 01.7.1973-22.4.1974, 01.3.1977-31.12.1988 tarihleri arasında sırasıyla kunduracılık ve emlakçılık faaliyeti sebebiyle vergi kaydı bulunan davacının 19.12.1984-06.3.1989 tarihleri arasında sicil kaydı bulunduğu hususunda da tereddüt yoktur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun, 03.02.2010 gün ve 2010/ 10-23, 59 sayılı Kararında da vurgulandığı üzere, her ne kadar; 1479 Sayılı Yasa’da geçmiş Bağ-Kur hizmetlerinin tesbitine olanak tanıyan bir düzenleme bulunmamakta ise de; dava konusu olayda olduğu gibi, uyuşmazlık konusu dönemin önce kabul edilip sonra iptal edilmesi karşısında Bağ-Kur hizmetinin tespiti değil, kurum işleminin iptalinin amaçlandığının kabulü gerekir.
Hal böyle olunca; uyuşmazlık konusu döneme ilişkin primler Kurumca tahsil edilip uzun süre kullanılmış ise bu halde davalı Kurum’un yapmış olduğu iptal işleminde iyiniyetli olduğu kabul edilemez. Daha açık ifadeyle; davacıyı kendi hatalı işlemi nedeniyle yıllarca sigortalı sayan Kurum’un, davacıya sigortalı olduğu inancını verdikten sonra yaptığı yanlışlığın farkına vararak sigortalılık süresini indirmesi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlenmiş olan “herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda bulunduğu” ilkesine aykırı bulunduğu belirgindir. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 01.10.1997 gün ve 1997/10-578-758, 03.12.2008 gün ve 2008/1-732-736, 23.05.2001 gün ve 2001/21-420-430, 11.11.2009 gün ve 2009/10-412-510 sayılı kararlarında da aynı prensipler benimsenmiştir.
Somut olayda, davacının özellikle 1984 yılındaki toplu ödemesi dikkate alınmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma sebebidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 21.01. 2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.