Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/11314 E. 2014/5522 K. 11.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/11314
KARAR NO : 2014/5522
KARAR TARİHİ : 11.03.2014

Mahkemesi : Adana 6. İş Mahkemesi
Tarihi : 14.03.2013
No : 2012/902-2013/133

Dava, 1989 yılından itibaren esnaf Bağ-Kur sigortalılık süresinin belirlenmesi ile 6111 sayılı Kanun dikkate alınarak yaşlılık aylığı bağlanması istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacının, 05.09.2011 varide tarihli giriş bildirgesi ve sigortalılık belgesindeki 16.04.1987 tarihinde başlayan nakliyecilik faaliyetine ilişkin vergi kaydına, 21.07.1998 tarihinden devam eden sicil kaydına, ve 15.07.1998 tarihinden devam eden oda kaydına istinaden 04.10.2000 tarihi itibariyle 1. basamaktan kayıt ve tescilinin yapıldığı, davacının 04.09.2003 varide tarihli vergi borçlanmasına ilişkin dilekçesine istinaden, Kurum tarafından 16.04. 1987 – 17.05.1999 ve 16.06.1999 tarihinden devam eden vergi kaydına istinaden, 16.4.1987 – 17.05.1999 ve 16.6.1999 – 04.10.2000 tarihleri arası toplam 4819 günlük vergi borçlanması yapılabileceğinin talep tarihi itibariyle 3. basamak üzerinden hesaplandığı ve davacıya 16.04.2004 tarihinde 19.909.361.544 TL borç iadeli taahhütlü olarak bildirildiği, davacının 11.05.2011 tarihli 1479 sigortalı bilgilerine dair hesap dökümünden, 04.10.2000 tarihinde 1. basamaktan kayıt ve tescilinin yapıldığı ve halen sigortalılığının devam ettiği, 01.11.2001 tarihinde 2. basamağa, 01.11.2002 tarihinde 3. basamağa, 01.11.2003 tarihinde 4. basamağa yükseldiği, 01.09.2003 ila 27.05.2005 tarihleri arasında prim ödemeleri olduğu, prim ödemelerinin kodlarından ödemelerin sigorta primi ödemeleri şeklinde olup halkbankası ve ziraat bankası aracılığıyla olduğu, davacının vergi borçlanması kodundan yapılan ödeme görülmediği, Halk bankasının 01.09.2003 tarihi dekontundan davacının aylık prim tahsilatı açıklamalı 4.868.000.000,00 TL ödeme yaptığının anlaşıldığı, Kurumun iç yazışmasından davacının vergi borçlanma tutarının tebliğinden itibiren 1 yıl içerisinde vergi borçlanmasının tamamı ödenmediğinden, sistemin vergi borçlanmasını bitirmediğini ve ödenen miktarların sistem tarafından prim hesabına aktarıldığına ilişkin bilgi olduğu, bu bağlamda, dosya kapsamından; davacının, 01.09.2003 tarihinde yaptığı ödemenin vergi borçlanma tutarı, ya da, prim ödemesi olup olmadığının açık ve net olarak tespit edilmediği anlaşılmaktadır.
Davacı isteminde, 20.04.1982 – 04.10.2000 tarihleri arasında belgenenen vergi mükellefiyet sürelerinin toplamının 161 ay olduğunu bu süreye ait borçlanma tutarının ise 20.217.520,28 Tl olduğunu ve davacının borçlanma tutarını öğrendikten sonra 02.09.2004 tarihli makbuzla Halkbankası A.Ş. Pozantı şubesindeki kurum hesabına 4.868,00 TL ödemede bulunduğunu belirterek, davacının 02.09.2003 tarihli makbuzla Bağ-Kur idaresi hesabına yatırmış olduğu 4.868,00 TL tutarındaki kısmi borçlanma ödemesinin davacının ödeme tarihinde bulunan gelir basamağının yürürlükteki prim tutarı üzerinden gün sayısı ile oranlama yapılmak suretiyle hesap edilerek, bulunan süre kadar borçlanmasının geçerliliğinin tespitini istemiştir. Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporunda; davacının, 4.868,00 TL’lik tutarı ödeme yaptığı tarih olan 03.09.2003 tarihi itibariyle gelir basamağını 2. basamak olarak kabul ederek ödeme tarihi itibariyle 2. basamaktaki prim tutarını ödemeye oranlayarak 1167 günlük kısmi borçlanmanın geçerli kabul edilmesine ilişkin kanaate göre, davacının 20.04.1982 – 04.10.2000 tarihleri arasındaki vergi borçlanma süresinden yapılan ödemeye tekabül eden 1167 günlük kısmi borçlanmanın geçerli olduğunun tespitine dair davanın kabulüne hükmedilmiştir.
1479 sayılı Kanun’un 26. maddesi sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceğini, aynı Kanunun 25. maddesi ise, yasal şartların gerçekleştiği tarihte sigortalılığın kendiliğinden başlayacağını hüküm altına almıştır. Öte yandan, yasakoyucu, 26. madde ile sigortalılara, 3 ay içinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescillerini yaptırmak yükümünü getirmiş, tescillerini yaptırmayanlar hakkında ise, Kurumca resen tescil işleminin yapılacağı emredici şekilde kurala bağlanmıştır.
1479 sayılı Kanunda, 506 sayılı Kanun’un 79. maddesine paralel nitelikte bir düzenleme bulunmadığı için kural olarak hizmet tespiti davası açılmasının mümkün olmadığını dikkate alan yasa koyucu, sigortalılık niteliğini taşıdıkları hâlde Kuruma tescil edilmemiş kişilere zaman zaman tescil imkânı tanınmış ve ayrıca istek hâlinde primi ödenmek şartıyla geçmişteki çalışmaların değerlendirilmesi sağlanmıştır.
Bu kapsamda, 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin geçici 1. maddesi ile kayıt ve tescilsiz sigortalılara 04.10.2000 tarihinden itibaren yeniden tescil imkânı getirilmiş, ancak, söz konusu Kanun Hükmünde Kararname Anayasa Mahkemesi’nce daha sonra iptal edilmiştir.
02.08.2003 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 4956 sayılı Yasa ile 1479 sayılı Yasaya eklenen geçici 18. maddesi, 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin geçici 1. maddesindeki hükmü tekrarla sigortalılık niteliğini taşıdıkları hâlde 04.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmayanlara yeni bir imkân getirmiştir.Geçici 18. maddesi; “Sigortalılık niteliği taşıdıkları halde 04.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetleri 04.10.2000 tarihinden itibaren başlar. Ancak, bu Kanuna göre zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olanların sigortalılıkları, bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde kuruma yazılı olarak başvurmaları ve 20.04.1982-04.10.2000 tarihleri arasındaki vergi kayıtlarını belgelemek ve belgelenen bu sürelere ilişkin olarak 49. ve ek 15. maddelerine göre hesaplanacak prim borçlarının tamamını tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içinde, ödeme tarihinde bulundukları gelir basamağını yürürlükte olan prim tutarı üzerinden ödemek kaydıyla bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilir” hükmünü getirmiştir.
Kamu düzenine ilişkin olan eldeki davada; davacının isteminin öncelikle 1479 sayılı Yasanın 24 ve 25. maddelerine göre, Bağ-Kur sigortalılığının tespiti istemi olarak değerlendirilmesi gerektiği, mahkemece, yukarıdaki açıklamalar ışığında davacının 1479 sayılı Yasanın 24. ve 25. maddesi kapsamında Bağ-Kur sigortalılığı araştırılmalı, elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
Kabule göre ise; Dairemizin yerleşmiş içtihatlarıyla da sabit olduğu üzere, kısmi borçlanmanın mümkün olduğu da gözetilmek suretiyle, davacının vergi borçlanması olarak ödediği tutar ve ödeme tarihi açık ve net olarak tespit edilmeli, dayanak belgelerin asılları, ya da, okunaklı suretleri taraflardan getirtilmeli, ödeme tarihindeki gelir basamağının yürürlükte olan prim tutarının, vergi borçlanma tutarına oranlanması suretiyle eklenecek sigortalılık süresi hesaplanmalı ve varılacak sonuca göre karar verilmelidir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece, eksik inceleme ve araştırma sonucu istemin reddine karar verilmesi isabetsiz olup, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 11.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.