Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/10826 E. 2013/20549 K. 07.11.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/10826
KARAR NO : 2013/20549
KARAR TARİHİ : 07.11.2013

Mahkemesi :İş Mahkemesi

Dava, yurt dışında Türk Vatandaşlığı döneminde geçen borçlanmaya esas sürelerden istenilen kadarının 3201 sayılı Yasa uyarınca borçlanabileceğinin, borçlanma bedelinin borçlanma talep tarihindeki prime esas asgari günlük kazanç üzerinden belirlenmesi gerektiğinin tespiti ile Alman Rant Sigortasına giriş olan 11.11.1983 tarihinin Türkiye’de sigorta başlangıcı olarak kabulü ve borçlanmanın 5510 sayılı Yasanın 4/1-a maddesi kapsamında sayılması gerektiğinin tespiti istemlerine ilişkindir.
Mahkeme, yurt dışında Türk Vatandaşlığı döneminde geçen borçlanmaya esas sürelerden istenilen kadarının 3201 sayılı Yasa uyarınca borçlanabileceğinin tespitine, Alman Rant Sigortasına giriş olan 18 yaşın ikmal edildiği 11.11.1983 tarihinin Türkiye’de sigorta başlangıcı olarak kabulüne karar verirken; üç aylık süre içerisinde borçlanma bedelinin ödenmemiş olması nedeniyle, borçlanma bedelinin borçlanma talep tarihindeki prim tutarları üzerinden belirlenmesine ilişkin istem ile, yurtiçi sigortalılığı bulunmadığından bahisle borçlanmanın 5510 sayılı Yasanın 4/1-a madde kapsamında sayılmasına yönelik davacı istemlerinin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı ile davalı Kurum vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
İnceleme konusu olayda, 02.10.2012 işe başlama tarihli işe giriş bildirgesiyle 5510 sayılı Yasanın 4/1-a madde kapsamında sigortalılık tescili yapılan ve kendisine 0601 2012 27911 sigorta sicil numarası verilen davacının 19.10.2012 günlü yurt dışı borçlanma talebi, 10.05.2001 tarihi itibarıyla 403 sayılı Yasanın 20.maddesi uyarınca izinle çıkarak Türk Vatandaşlığının kaybedildiği ve dolayısıyla talep tarihinde Türk Vatandaşı olmadığı gerekçesiyle reddi üzerine iş bu eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
1-Yurtiçi sigortalılığı bulunmadığından bahisle borçlanmanın 5510 sayılı Yasanın 4/1-a madde kapsamında sayılmasına yönelik davacı isteminin reddine karar verilmiş ise de; dava dosyası içerisinde yer alan 02.10.2012 işe başlama tarihli işe giriş bildirgesine göre, davacının 5510 sayılı Yasanın 4/1-a madde kapsamında sigortalılık tescili yapıldığı ve kendisine 0601 2012 27911 sigorta sicil numarası verildiğinin anlaşılması karşısında, anılan sigorta sicil numarası da dikkate alınarak, davacının yurt içi sigortalılık durumu araştırılıp sonucuna göre verilmesi gerekirken, bu yönde bir araştırma yapılmaksızın, yurt içi sigortalılığın bulunmadığından bahisle istemin reddine karar verilmiş olması isabetli görülmemiştir.
2-Uzun vadeli sigorta kolları bakımından sigortalılık süresini düzenleyen 5510 sayılı Yasanın 38’inci madde hükmü; malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında dikkate alınacak sigortalılık süresinin başlangıcını; sigortalının, 5417, 6900, 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20’nci maddesi kapsamındaki sandıklara veya bu Kanuna tâbi olarak malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olarak ilk defa kapsama girdiği tarih olarak kabul edileceğini; kanunun uygulanmasında 18 yaşından önce malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tâbi olanların sigortalılık süresinin, 18 yaşının ikmal edildiği tarihte başlamış olacağını, bu tarihten önceki süreler için ödenen malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinin, prim ödeme gün sayısı hesabına dahil edileceğini öngörürken, Uluslararası sosyal güvenlik sözleşme hükümlerinin saklı bulunduğu ifade edilmiştir.
Öte yandan, Anayasamızın 90/son maddesi uyarınca, yöntemince yürürlüğe konulmuş Uluslararası sözleşmeler kanun hükmünde olduğu gibi, normlar hiyerarşisi yönünden uluslararası sözleşme kurallarına uygulamada yasal güç tanınmakta ve bu kuralların uygulanma önceliği de haiz bulunmaktadır
10.04.1965 tarihli resmi gazetede yayımlanarak 01.11.1965 tarihi itibarıyla yürürlüğe giren Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin uzun vadeli sigorta kollarından olan “Malüllük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortaları(aylıkları)” başlıklı beşinci bölümde düzenlenen konuya ilişkin Ek Sözleşmenin 29’uncu maddesi “Türk Sosyal Sigorta Mercii için aşağıdaki hususlar geçerlidir:
(4) Bir kimsenin Türk sigortasına girişinden önce bir Alman rant sigortasına girmiş bulunması halinde, Alman Rant Sigortasına girişi, Türk Sigortasına giriş olarak kabul edilir. ..” hükmünü öngörmüştür.
Anılan Uluslararası sözleşme hükmü ile, sözleşme hükmünün düzenlendiği bölüm birlikte değerlendirildiğinde; bir kimsenin Türk sigortasına girmeden önce, sözleşme hükmü kapsamında, malüllük, yaşlılık ve ölüm Sigortalarından Alman rant sigortasına girmiş bulunması halinde, rant sigortasına giriş tarihinin, Türk sigortasına giriş tarihi olarak kabul edilmesi gerekecektir.
Somut olayda, dava dosyası içerisinde yer alan tercümeli 17.09.2012 günlü Alman sigorta kurumuna ait sigorta hesabında, davaya konu yapılan ve rant sigortasına giriş tarihi olarak öngörülen 11.11.1983 tarihini de içeren 15.08.1983-30.09.1983 tarihleri arası “Mutterschutz Schwangerschaft (gebelik/analık koruması)” ve 01.10.1983 tarihinden itibaren ise “pflichtbeitragszeit für kindererziehung(çocuk yetiştirme için zorunlu prim sürelerinin)” dönüşümlü olarak kayıtlı bulunması karşısında; anılan sigorta hesabındaki kayıtlı sürelerin, yukarıda bahsedilen Uluslararası Ek Sözleşme hükmü kapsamında, uzun vadeli sigorta kollarından olan malüllük, yaşlılık ve ölüm Sigortalarından Alman rant sigortasına giriş niteliğinde bir sigortalılık süresi olup olmadığı usulünce araştırılmalıdır.
Yapılacak araştırma neticesi, rant sigortası kapsamında bulunmadığının anlaşılması halinde, Türk-Alman Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin sigorta başlangıcına dair yukarıdaki sözleşme hükmünün uygulanmasını gerektirecek nitelikteki rant sigortasına giriş tarihi tereddüte yer bırakmayacak şekilde belirlenmelidir.
Bu belirleme yapıldıktan sonra, davacı tarafa yöntemine uygun şekilde verilecek mehille, Alman Rant sigortasına giriş tarihini içerecek şekilde (somut olayda
11.11.1983) ve 02.10.2012 günlü borçlanma talep tarihinde ki şartlar çerçevesinde yurt dışı borçlanması, yukarıda belirtilen yurt içi sigortalılık durumu araştırılarak usulünce sağlanmalı ve borçlanmanın varlığı halinde sigorta girişine ilişkin davacı istemi hakkında bir karar verilmelidir.
3-Öte yandan, 02.10.2012 günlü borçlanma bedelinin borçlanma talep tarihindeki prime esas asgari günlük kazanç üzerinden belirlenmesi gerektiğinin tespitine yönelik davacı isteminin, üç aylık süre içerisinde borçlanma bedelinin ödenmemiş olduğundan bahisle reddine karar veriliş olması da isabetsizdir.
3201 sayılı Yasanın “Borçlanma Tutarı ve Borçlanma Tutarının İadesini” düzenleyen 4’üncü maddesi “…Borçlanılacak her bir gün için tahakkuk ettirilecek borç tutarı, başvuru tarihindeki 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 82 nci maddesinde belirtilen prime esas asgari ve azamî günlük kazanç arasında seçilecek günlük kazancın % 32’sidir.Ancak, prime esas asgari günlük kazancın altında olmamak üzere borçlanma tutarına esas alt sınırı farklı bir miktarda belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir. Borçlanılan süreler, yurda kesin dönüş yapılmış olması şartıyla aylık tahsisi için yazılı talepleri halinde 5510 sayılı Kanunun 41 inci maddesinin son fıkrası hükümlerine göre değerlendirilir. Tahakkuk ettirilen borç tutarı, tebliğ edildiği tarihten itibaren üç ay içerisinde ödenir. Ödeme yapılan gün sayısı prim ödeme gün sayısına ve prime esas kazanca dahil edilir. Tahakkuk ettirilen prim borcunu tebligat tarihinden itibaren üç ay içerisinde ödemeyenler için yeniden başvuru şartı aranır.
Borçlanmadan sonradan vazgeçenler ile yapılan borçlanma sonrasında aylık bağlanması için gerekli şartları yerine getiremeyenlere ve bunların hak sahiplerine talepleri üzerine yaptıkları ödemeler, faizsiz olarak iade edilir…” hükmünü içermekte olup; anılan düzenleme ile, tahakkuk ettirilen borçlanma bedelinin usulünce tebliğ edildiği tarihten itibaren 3 aylık süre içerisinde ödenmemesi halinde, önceki borçlanma istemi geçersiz sayılarak, yeniden borçlanma başvuru şartı getirilmiştir.
Somut olayda, davacının 02.10.2012 günlü borçlanma başvurusunun, talep tarihinde Türk Vatandaşı olmadığı yönündeki haklı olmayan bir gerekçeyle reddedilmiş olması, giderek, usulünce tahakkuk ettirilip tebliğ edilmiş bir borçlanma bedelinin de bulunmaması karşısında, yukarıda bahsedilen yasal üç aylık sürenin başladığından bahsetmek mümkün değildir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı ile davalı Kurum vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 07.11.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.