YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/10642
KARAR NO : 2014/2392
KARAR TARİHİ : 12.02.2014
Mahkemesi : İstanbul 10. İş Mahkemesi
Tarihi : 05.03.2013
No : 2010/338-2013/96
Dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraflar avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, 19.09.2005 tarihinde Gezi Parkında meydana gelen patlama sonucu sürekli iş göremez duruma giren davalı Ö..Madencilik İnşaat San. Tic. A.Ş. sigortalısı M.. Y..’a bağlanan gelirler ile yapılan sosyal sigorta yardımları sonucu meydana gelen Kurum zararının 506 sayılı Kanunun 26’ncı maddesi uyarınca rücuen ödetilmesi istemine ilişkin olup, mahkemece; davalıların her biri %20 oranında, bombayı parka bırakan kimliği belirsiz kişi veya kişiler de %40 oranında kusurlu kabul edilerek hüküm kurulmuş ise de, hükme dayanak alınan bilirkişi raporu oluşa uygun olmamakla birlikte yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya elverişli değildir.
Davanın yasal dayanağı olan, 506 sayılı Kanunun 26. maddesinin ilk fıkrasında, iş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi ya da suç sayılabilir bir davranışı sonucu olmuşsa, sigortalı/hak sahipleri için yapılan harcamalardan doğan zararın Kurumca işverene ödettirileceği, işçi ve işveren sorumluluğunun saptanmasında kaçınılmazlık ilkesinin dikkate alınacağı bildirilmiştir. Her ne kadar anılan madde “İşverenin sorumluluğu” başlığını taşımakta ise de, maddenin ikinci fıkrasında, iş kazası veya meslek hastalığı, üçüncü bir kişinin kasıt veya kusuru yüzünden meydana gelmişse, Kurumca bütün sigorta yardımları yapılmakla birlikte zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara Borçlar Kanunu hükümlerine göre rücu edileceği hüküm altına alınarak üçüncü kişilerin de sorumluluk durum ve koşulları belirlenmiştir.
Diğer taraftan; kazanın gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan 1475 sayılı İş Kanununun “Sağlık ve güvenlik şartları” başlıklı 73. maddesinde, her işverenin, işyerinde işçilerin sağlığını ve iş güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki koşulları sağlamak ve araçları eksiksiz bulundurmakla, işçilerin de, işçi sağlığı ve iş güvenliği hakkındaki usul ve şartlara uymakla yükümlü oldukları, işverenlerin, makinelerin kullanılmasından doğacak tehlikelerden ve bu hususta önceden alınabilecek önlemlerden işçileri uygun bir şekilde haberdar etmek zorunda oldukları açıklanmıştır.
Kurumca açılan rücuan tazminat davalarının temeli olan 506 sayılı Kanunun 26. maddesinde kusura dayalı sorumluluk esası benimsenmiş olup, işverenin zarardan (rücu alacağından) sorumlu tutulabilmesi için, kastı veya işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi ya da suç sayılabilir bir davranışı sonucu kazanın meydana geldiğinin kanıtlanmış olması gerektiği gibi, sorumluluğun üçüncü kişiler yönünden doğabilmesi için de kasıtlı veya kusurlu hareket zorunludur. Haksız fiil sorumluluğu için hukuka aykırı eylem, kusurun varlığı, meydana gelmiş zarar, olay ile zarar arasında uygun nedensellik bağı bulunmalı, verilen zararın tazmin borcunu doğurabilmesi içinse zarar, eylemin bir sonucu olarak ortaya çıkmalıdır. Sorumluluk, zararla olay arasında uygun nedensellik bağının bulunmasına ve bu bağın kesilmemiş olmasına bağlıdır. Zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusuru veya mücbir sebep nedensellik bağını kestiğinden sorumluluğu ortadan kaldırmakta, ancak, davalının munzam (ek) kusuru varsa bu bağın kesilmesi söz konusu olmamaktadır.
Ayrıca Borçlar Kanununun 51.maddesine dayanarak dayanışmalı sorumluluk esasları çevresinde teröristlerin eyleminin kasta dayandığı bu gibi durumlarda ; “hal ve mevkiin icabı” olarak hükmedilecek tazminattan Borçlar Kanununun 44.maddesi hükümlerine göre takdir edilecek oranda hakkaniyet indirimi yapılmalıdır.
Bu nedenle meydana gelen patlama olayı ile davaya konu iş kazası arasında illiyet bağı gözetilerek davalıların ihmalinin bulunup bulunmadığını değerlendirecek kazanın meydana geldiği iş kolunda, iş güvenliği ve işçi sağlığı konularında uzman bilirkişilerden oluşacak kuruldan, 506 sayılı Kanunun 26, 4857 sayılı Kanunun 77, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğünün 2 ve devamı maddelerine uygun olarak düzenlenmiş kusur raporu alınarak, terör olayı olması nedeniyle belli bir oranda hakkaniyet indirimi yapılması gerektiği göz önüne alınarak, kusur oran ve aidiyetlerinin gerçeğe uygun olarak tespiti gerekirken, yazılı şekilde eksik inceleme ve oluşa uygun olmayan bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, taraflar avukatlarının temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 12.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.