YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/10541
KARAR NO : 2014/2405
KARAR TARİHİ : 12.02.2014
Mahkemesi : Marmaris 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Tarihi : 26.02.2013
No : 2009/496-2013/137
Dava, rucüan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, tarafların vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Somut olayda; iş kazası sonucu sürekli iş göremez duruma giren sigortalıya bağlanan gelir ve ödenen geçici iş göremezlik ödemelerinin 506 sayılı Yasa’nın 26. Madesi uyarınca tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı, sigortalının iş kazasına uğradığı özel bina inşaatı işyerinin kendisi ve üç kardeşine ait olduğunu ve bu nedenle husumetin sırf kendisine yöneltilemeyeceğini savunmuştur. Mahkemece, işyerinin kime ait olduğu Kurumdan sorulmuş ve işverinin davalıya ait olduğu bildirilmiş ise de; kaza nedeniyle soruşturma yapan iş müfettişi raporunda; işverenin D.. Y.. ve ortakları olduğu belirlemesi yapılmıştır.
Maddi hukuka göre, bir hakkın birden fazla kimse tarafından birlikte kullanılması veya birden fazla kimseye karşı birlikte ileri sürülmesi ve tamamı hakkında tek hüküm verilmesi gereken hallerde, mecburi dava arkadaşlığı vardır (6100 sayılı HMK m.59). Başka bir anlatımla, bir hakkın birden fazla kişi tarafından birlikte veya birden fazla kişiye karşı kullanılmasının zorunlu olduğu hallerde, bu hak dava konusu edildiği zaman o hakla ilgili birden fazla kişi zorunlu dava arkadaşı durumundadır.
Davalılar arasında (pasif) mecburi dava arkadaşlığı bulunması halinde, davacı, bütün davalılara karşı birlikte dava açmak zorundadır. Bu yön, 6100 sayılı HMK’nun 60. maddesinde; “Mecburi dava arkadaşları … aleyhine birlikte dava açılabilir” denilerek norma bağlanmıştır. Davalı sıfatı mecburi dava arkadaşlarının tümüne aittir. Davanın bütün mecburi dava arkadaşlarına karşı değil de bunlardan birine veya birkaçına karşı açılmış olması halinde davada sıfat sorunu ortaya çıkacaktır.
Husumet konusu kamu düzeni ile ilgili olup, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 116. (mülga HUMK 187.) maddesinde yer alan ilk itirazdan olmadığından davanın her aşamasında ileri sürülebilir. Taraflarca ileri sürülmese dahi, gerek, mahkemece, gerekse Yargıtay’ca tarafların bu yönde bir savunmasının olup olmadığına bakılmaksızın kendiliğinden göz önünde tutulur.
Mahkemece yapılacak iş; kazanın meydana geldiği işyerine ait Kurum dosyası getirtilerek, işverenin gerçek kişi ya da adi ortaklık olup olmadığı saptanmalı; işverenin adi ortaklık olduğunun saptanması halinde, tüzel kişiliği bulunmayan adi ortaklığın taraf ehliyetinin bulunmaması ve 818 sayılı Borçlar Kanununun 534. maddesine (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m.637) göre, ortakların, adi ortaklığın malları üzerinde iştirak halinde ortak olduğu, buna göre adi ortaklıkta ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığının bulunduğu hususu gözetildiğinde; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla zaman bakımından derhal uygulanmasına dair 448. maddesi ile “Tarafta iradi değişiklik” başlıklı ve “Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hakim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir…” şeklinde ifade edilen 124. maddesinin 4. fıkrası nazara alınmalı; husumetin diğer ortaklara da yöneltilmesi sağlanmalıdır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli, hüküm sair yönler incelenmeksizin bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 12.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.