Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2012/6282 E. 2013/22683 K. 28.11.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/6282
KARAR NO : 2013/22683
KARAR TARİHİ : 28.11.2013

Mahkemesi :İş Mahkemesi

Dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilâmında belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı ve davalı avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelir ve ödenen cenaze gideri nedeniyle uğranılan Kurum zararının 5510 sayılı Yasa’nın 21. Maddesi uyarınca tahsili istemine ilişkindir.
İşverenin sorumluluğu, ancak 5510 sayılı Kanunun 21. maddede öngörülen koşulların gerçekleşmesi halinde mümkündür. Kusurun belirlenmesinde, mahkemece, öncelikle iş kazasının ne şekilde olduğu, dosya içeriğindeki tüm deliller takdir olunarak, varsa çelişki giderilerek belirlenmeli ve kabul edilen maddi olgular doğrultusunda, kusur oran ve aidiyeti konusunda bilirkişi incelemesine gidilmelidir.
Bilindiği üzere, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 77 maddesinde; “Her İşveren, işyerinde işçilerin sağlığını ve iş güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlüdür.” hükmü yer almaktadır. Anılan madde, 30.06.2012 tarih ve 28339 sayılı R.G.de yayımlanan 6331 sayılı Kanunun 37. maddesiyle, 01.01.2013 tarihinde yürürlüğe girmek üzere yürürlükten kaldırılmış olup, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, işverenin sağlık ve güvenlik önlemlerini alma yükümünü daha ayrıntılı bir biçimde düzenlemiştir.
İşverenin çalışanlarla ilgili sağlık ve güvenliği sağlama yükümünün genel çerçevesi, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4. maddesinde çizilmiştir. Bu çerçevede işverenin, “çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü” olduğu belirtildikten sonra, yapacağı ve uymakla yükümlü bulunacağı birtakım esaslara yer verilmiştir. Bunun gibi 5. madde de, işverenin anılan yükümlülükle gerçekleştireceği Korunma sırasında uyacağı ilkeler belirlenmiştir. 10. maddede ise, işyerinde sağlık ve güvenlik sağlanırken, işverenin yapacağı risk
değerlendirmesi çalışmasında dikkate almakla yükümlü bulunduğu hususlar belirlenmiştir. ( Prof. Dr. Tankut Centel, İşverenin İşyerinde Sağlık ve Güvenliği Sağlama Yükümü, Çimento Endüstrisi İşverenleri Sendikası, cilt: 27 sayı: 3 Mayıs 2013 )
Diğer taraftan, işçilerin beden ve ruh sağlığının korunmasında önemli olan yön, iş güvenliği tedbirlerinin alınmasının hakkaniyet ölçüleri içinde işverenlerden istenip istenemeyeceği değil, aklın, ilmin, fen ve tekniğin, tedbirlerin alınmasını gerekli görüp görmediği hususlarıdır. Bu itibarla işverenler, mevzuatın kendisine yüklediği tedbirleri, işçilerin tecrübeli oluşu veya dikkatli çalıştığı taktirde gerekmeyeceği gibi düşünceler ile almaktan çekinemeyeceklerdir. Çalışma hayatında süre gelen kötü alışkanlık ve geleneklerin varlığı da, işverenlerin önlem alma ödevini etkilemez. İşverenler, çalıştırdığı sigortalıların bedeni ve ruh bütünlüğünü korumak için yararlı her önlemi, amaca uygun biçimde almak, uygulamak ve uygulatmakla yükümlüdürler
Somut olayda; davalıya ait kağıt fabrikasında kağıt hamuru operatörü olarak çalışan …’in, arızalanan pompanın kağıt hamurunu çekmemesi üzerine, kağıt hazırlama havuzuna girdiği ve zehirli gazdan etkilenerek vefat ettiği, …’in çıkmaması üzerine bu durumdan şüphelenen sigortalı ile işçi …’ın da gaz maskesiz olarak havuza indikleri ve zehirli gazdan etkilenerek vefat ettikleri anlaşılmaktadır.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda; davalı işverenin % 50, vardiye amiri …’in % 10, ölen diğer işçilerin her birinin % 10, sigortalının ‘% 10 kusurlu olduğu kabul edilmiş ise de, özellikle işverenin etken kusurunun kazada daha ağırlıklı olduğunun gözetilmediği ve dönmeyen işçi …’i kurtarmak isteyen işçi …’nün sigortalı ile birlikte iş kazası geçirmesinde ne gibi bir etken kusurunun bulunduğunun yeterince irdelenmediği sonucuna varılmıştır.
Mahkemece, ölen diğer işçiler nedeniyle Kurum tarafından açılan rücuan tazminat dosyaları da incelenerek, yukarıda belirtilen hukuki ve fiili durumlar ışığında, ceza dosyası celbedilmeli, işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili kazanın vuku bulduğu iş kolunda uzman bilirkişi heyetinden varsa çelişkiyi giderecek şekilde kusur oranı ve aidiyeti konusunda rapor alıp irdelenerek, sonucuna göre karar verilmelidir.
Öte yandan, davanın yasal dayanağı olan, 5510 sayılı Kanunun 21. maddesinde; sigortalı ya da hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken harcama ve ödemeler yönünden maddede herhangi bir sınır öngörülmemişken; bağlanan gelirler yönünden, gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamına, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere hükmedilebileceği öngörülmüş olup, Mahkemece, bir gerçek zarar hesabı yaptırılması gerekeceği açıktır. Gerçek zarar hesabı, tazminat hukukuna ilişkin genel ilkeler doğrultusunda yapılmalıdır. Sigortalı sürekli iş göremezlik durumuna girmişse bedensel zarar hesabı, ölüm halinde ise destekten yoksun kalma tazminatı (818 sayılı
Borçlar Kanununun 45 ve 46, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 54 ve 55’inci maddeleri) hesabı dikkate alınmalıdır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı ve davalı vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 28.11.2013 gününde oy birliğiyle karar verildi.