Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2012/21887 E. 2013/20432 K. 07.11.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/21887
KARAR NO : 2013/20432
KARAR TARİHİ : 07.11.2013

Mahkemesi :İş Mahkemesi

Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün taraflarca temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-) Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, tarafların sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) 01.03.1998 – 03.06.2003 döneminde davalı işverene ait işyerinde apartman görevlisi olarak çalıştığı yönünde hakkında verilen işçilik alacaklarına ilişkin mahkeme kararı Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 11.04.2007 gün ve 25782/10261 sayılı ilamı ile onanarak kesinleşen davacının davalı Kuruma bildiriminin bulunmadığı, 12.11.1997 – 03.06.2003 tarihleri arasında hizmet akdine tabi olarak geçmesine karşın bildirimi yapılmayan çalışma sürelerinin tespitine ilişkin işbu davanın yargılama aşamasında 12.01.2012 tarihli oturumda davacının 2002 yılının Mayıs ayından sonra kapıcılık yapmadığını belirttiği anlaşılmakta olup mahkemece 01.03.1998 – 30.06.2000 dönemine ilişkin tam gün üzerinden eksiksiz çalışma hüküm altına alınmıştır.
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi olup anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip gerek görüldüğünde kendiliğinden araştırma yapılarak delil toplanabileceği açıktır.
Diğer taraftan 4857 sayılı İş Kanununun 13. maddesinde, işçinin normal haftalık çalışma süresinin, tam süreli iş sözleşmesiyle çalışan emsal işçiye göre önemli ölçüde daha az belirlenmesi durumunda sözleşmenin kısmî süreli iş sözleşmesi olduğu belirtilmiş, 63. maddesinde, genel bakımdan çalışma süresinin haftada en çok kırk beş saat olduğu, aksi kararlaştırılmamışsa bu sürenin, işyerlerinde haftanın çalışılan günlerine eşit ölçüde bölünerek uygulanacağı açıklanmıştır. Bu tür hizmet akdine tabi apartman görevlisi olarak çalışma iddiasına dayalı davalarda tam gün üzerinden veya kısmi zamanlı olarak çalışma
olgusunun ortaya konulması önem arz etmekte olup bunun için; yöntemince saptanacak tanıkların bilgi ve görgülerine başvurulmalı, tüm mesainin apartmana hasredilip hasredilmediği, apartmanda periyodik olarak günlük ve haftalık hangi işlerin yapıldığı ve bunun için ne kadar zaman harcandığı araştırılmalı, kapıcı dairesinde oturulup oturulmadığı, başka apartmanlarda veya işyerlerinde herhangi bir hizmetin söz konusu olup olmadığı irdelenmeli, apartmanın büyüklüğü, daire sayısı, bahçesi olup olmadığı, ısınma sistemi ortaya konulmalı, çalışmanın kısmi zamanlı olduğu anlaşıldığı takdirde bu kez günde kaç saat hizmet verildiği ve giderek haftalık ve aylık çalışma süreleri belirlenmeli, sonrasında değinilen 63. madde kapsamında 7,5 saatlik çalışmanın 1 iş gününe karşılık geldiğinden yola çıkılarak hüküm altına alınması gereken aylık çalışma süresi belirlenmelidir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12.05.2010 gün ve 2010/21-230 Esas – 2010/266 Karar, 29.04.2011 gün ve 2011/21-130 Esas – 2011/256 Karar sayılı ilamlarında da aynı görüş ve yaklaşım benimsenmiştir.
İnceleme konusu davada, yargılama aşamasında dinlenen tanıkların anlatımları, işçilik alacakları davası ve özellikle davacının 12.01.2012 günü yapılan duruşmadaki açık beyanı karşısında 01.03.1998 – 31.05.2002 tarihleri arasında çalışıldığı belirgindir. Şu durumda, anılan dönemde günde kaç saat hizmet görüldüğü açıklanan yöntemle, apartmanda oturanların, komşu apartman sakinlerinin, aynı çevrede faaliyet yürüten işverenler ve çalışanlarının ifadeleri alınmak suretiyle belirlenerek öngörülen dönüştürme işlemi yapıldıktan sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar isabetsiz olduğu gibi, yargılamada vekil ile temsil olunan davacı yararına avukatlık ücreti belirlenmemesi de usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilmen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının isteği durumunda davacı ile davalı …’ne geri verilmesine, 07.11.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.