Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2012/20888 E. 2013/12621 K. 06.06.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/20888
KARAR NO : 2013/12621
KARAR TARİHİ : 06.06.2013

Mahkemesi :İş Mahkemesi

Dava, 23.06.2001 tarihinde davalının haksız fiili sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine Kurumca bağlanan ölüm aylığının peşin değeri ile ödenen cenaze yardımından oluşan kurum zararının tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi……tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-)5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 39. maddesinde; “Üçüncü bir kişinin kastı nedeniyle malül veya vazife malülü olan sigortalıya veya ölümü halinde hak sahiplerine, bu Kanun uyarınca bağlanacak aylığın başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı için Kurum zarara sebep olan üçüncü kişilere rücu edilir” düzenlemesi getirilmiş ise de, söz konusu düzenlemenin anılan kanunda, yürürlüğü öncesinde gerçekleşen olaylardan kaynaklanan rücuan tazminat davalarında uygulanmasına olanak veren bir düzenleme bulunmadığı ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi kuralı karşısında, davanın yasal dayanağı 1479 sayılı Kanunun 63. maddesidir.
Anılan madde kapsamında …’a tanınan rücu hakkı halefiyet esasına dayanmayan, kanundan doğan bağımsız rücu hakkı niteliğindedir. 63. madde de “yapılan yardımların ilk peşin değeri için Kurum rücu eder” denildiğine göre yasanın buyurucu nitelikte olan bu hükmünün aksine, kural olarak ilk peşin değerin altında bir rücu alacağına hükmolunamaz. Ancak, suç sayılır eylemi saptanan üçüncü kişinin kusur oranı nedeniyle bir indirim yapılabilir.
765 sayılı Kanun’un 51’inci maddesi haksız tahrik indirimini düzenlemiş olup; “Bir kimse haksız bir tahrikin husule getirdiği gazap veya şedit bir elemin tesiri altında bir suç işler ve bu suç ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasını müstelzim bulunursa müebbet ağır hapis cezasına ve müebbet ağır hapis cezasını müstelzim
bulunursa yirmi dört sene ağır hapis cezasına mahkum olur. Sair hallerde işlenen suçun cezasının dörtte biri indirilir. Tahrik ağır ve şiddetli olursa ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası yerine yirmi dört sene ve müebbet ağır hapis cezası yerine on beş seneden aşağı olmamak üzere ağır hapis cezası verilir. Sair cezaların yarısından üçte ikisine kadarı indirilir ” hükmünü içermektedir. Davaya konu somut olayda, davalılardan …’nun sigortalı Muharrem Özdemir’i kasten öldürmek suçundan eylemine uyan 765 sayılı TCK.’nın 448. maddesi uyarınca 24 yıl hapis cezası ve hakkında 765 sayılı TCK.’nın 50., 463., 59/2., 81., maddenin uygulanması sonucu cezasından indirim yapılarak 2 sene 2 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırıldığı, davalılardan Turgay Eroğlu’nun ise sigortalı Muharrem Özdemir’i kasten öldürmek suçundan eylemine uyan 765 sayılı TCK.’nın 448. maddesi uyarınca 24 yıl hapis cezası ve hakkında 765 sayılı TCK.’nın 50., 463., 59/2., maddeleri ile tekerrür hükümleinin uygulunmsı neticesinde 3 sene 4 ay 1 gün hapis cezası ile cezalandırıldığı, Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 10.02.2009 tarih ve 2008/2747 Esas ve 2009/511 karar ve 16.09.2011 tarih ve 2010/6530 Esas ve 2011/5226 karar sayılı ilamı sayılı ilamı ile onanmak suretiyle kesinleşen, … Ceza Mahkemesi’nin 2009/79 Esas-2009/274 Karar ve 2006/244 Esas-2007/89 Karar sayılı ilamlarından açıkça anlaşılmıştır.
Borçlar Kanunu’nun 53. maddesi hükmü gereğince, hukuk hakimi kesinleşen ceza mahkemesi kararındaki maddi olgu ile bağlıdır. Ceza mahkemesi kendine has usuli olanakları nedeniyle hükme esas aldığı maddi olayların varlığını saptamada daha geniş yetkilere sahiptir. Bu nedenle ceza mahkemesinde saptanacak maddi olayın yargısal bir kararla saptanmış olması gerçeğinin hukuk hakimini de bağlaması gerekir. Bu hal; Kamunun yargıya olan güveninin korunmasının bir gereği olduğu gibi, söz konusu Borçlar Kanununun 53. maddesinde öngörülen kuralın da doğal bir sonucudur. Nitekim bu husus, Yargıtay’ın yerleşmiş ve kökleşmiş görüşleri ile de kabul edilmiş bulunmaktadır.
Mahkemece; haksız tahrik hükümlerinin uygulanması sonucu davalının cezasından indirim yapılması hususunun, Borçlar Kanunu’nun 53. maddesi uyarınca hukuk hakimini de bağlar nitelikte kesinleşmiş maddi olgu halini aldığı, ceza davasındaki tahrik indirimi oranına göre, Borçlar Kanunu’nun 43. ve 44. maddeleri uyarınca, rücu alacağından da indirim yapılması gereği gözetilmeksizin, yazılı şekilde indirim yapılmaksızın alacağın tümünün tahsiline karar verilmiş olması,
2-) Kabule göre ise; dava, müşterek müteselsil sorumluluk esasına göre açılmış olup, teselsüle dayanan davalarda; Kurum, sigortalı ya da hak sahiplerine yaptığı sosyal sigorta yardımlarının tümünün tazminini, bütün sorumlulardan birlikte veya sorumluların her birinden ayrı ayrı yada sadece birinden istemek hakkına sahiptir. Tazmin sorumlularının her biri, vefatları halinde de mirasçıları, Kuruma karşı zararın tamamından müteselsilen, fakat birbirlerine karşı kendi yada murislerinin kusurları oranında sorumludurlar.
Eldeki dosyada, davalılardan …’ nun %10, …’nun %10 kusurlu oldukları belirtilmiş ve istemin teselsüle dayalı olması nedeniyle, tazmini gereken kurum alacağının davalıların toplam kusur oranı üzerinden belirlenmesi gerekirken, mahkemece, davalıların kusurları oranında belirlenmiş olması ve teselsüle dayalı olarak hüküm tesis edilmemiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, taraf vekillerini bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 06.06.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.