Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2012/20810 E. 2013/12519 K. 05.06.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/20810
KARAR NO : 2013/12519
KARAR TARİHİ : 05.06.2013

Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi

Davacı, davalı işverenin … Orman İşletmesinde 18.4.1979 – 30.07.1979 tarihleri arasında 102 gün, 1980, 1981, 1982, 1983, 1984, 1985, 1986 yıllarında mart ile temmuz ayları arasında 150’şer gün çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilâmda belirtildiği şekilde davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 7. maddesi uyarınca davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesidir. Anılan Kanunun 6. maddesinde ifade edildiği üzere, “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez.” Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca, 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi yada çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez.
Somut olayda; davacı, davalı işveren nezdinde 1979 yılında 102 gün, 1980 ila 1986 yıllarında yılda 150’şer gün çalışmalarının tespitini istemiştir. Mahkemece, kamu kurumu niteliğinde olan davalı işverenin, kayıt dışı çalışanı olmayacağının esas
olduğu, aksinin yazılı belgelerle davacı yan tarafından ispat edilemediğinden bahisle davanın reddine ilişkin hüküm kurulmuş ise de; davanın kamu düzenine ilişkin olup re’sen yeterince araştırma yapılmadan, davacının talep dönemi işe giriş tarihleri olan işe giriş bildirgelerindeki ve hizmet cetvelindeki 1979/2. dönem çalışmasının bildirildiği işyeri sicil numarasından farklı bir davalı işverene ait dönem bordroları celbedildiği, re’sen bordro tanığı dinlenilmediği gibi, davacı tanıklarının beyanlarında belirtilen dönemlerde davalı işveren nezdinde çalışmaları olup olmadığı gerek Kurumdan gerek ise davalı işveren nezdinden araştırılmadan hüküm kurulması eksik incelemeye dayalıdır.
Yukarıda belirtilen ilkeler ışığında, davacının, iddia ettiği çalışmasının gerçekliği, işin ve işyerinin kapsam ve niteliğinin belirlenebilmesi amacıyla; öncelikle, davacı adına davalı işveren tarafından düzenlenen işe giriş bildirgesinde işyeri sicil numarası olarak belirtilen 1021104337.44.01 sicil numaralı işyerinden davaya konu döneme ait dönem bordroları celbedilmeli; davacı tanıklarının gerek Kurumdan gerek ise davalı işverenden sorularak davaya konu dönem çalışmaları olup olmadığı, çalıştıkları birim ve görevleri araştırılmalı; davacının askerlik çağında bulunduğu gözetilerek, bağlı bulunduğu askerlik şubesinden askerlik belgesi celbedilmeli; davacının tarımsal faaliyetinin olup olmadığının, başka iş yapmasının söz konusu olup olmadığı ile ilgili kurumlardan davacının resmiyete de yansımış tarımsal faaliyetlerinin ve … kaydının araştırılmalı; sonradan dinlenen tanık beyanları ile daha önce dinlenen tanık beyanları arasında çelişki oluşması halinde, bu çelişki giderilmeye çalışılmalı; böylece bu konuda gerekli tüm soruşturma yapılarak uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; deliller hep birlikte değerlendirilip, takdir edilerek, varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.
Mahkemenin, yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda araştırma yaparak, elde edilecek sonuca göre bir karar vermesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, istek halinde temyiz harcının davacıya iadesine, 05.06.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.